~28 Mart~
Titreyerek evin kapısını açtı Minho. İçeri girdiğinde evin sıcaklığı ile gülümsedi ve arkasından kapıyı kapattı. Hyunjin ve Seungmin hala kavgalı oldukları için sabahın köründe Chan'ın evine gitmiş, ancak akşam yedide eve gelebilmişti. Normal zamanlarda da soğuk olan Kore'de kışın bittiği anlaşılmıyordu bile.
"Felix!" Bir süre sonra erkek kardeşinin ayak seslerini duydu.
"Hyung geldin mi? Sana bir paket geldi! O kadar kocaman ve ağırdı ki ellerim ve kollarım ağrıdı." Minho çocuğun tek nefeste kurduğu cümlelere gülerken söylediklerini anlayıp durdu.
"Paket mi? Bana geldiğine emin misin?" Felix hızlıca başını salladı.
"O kadar erken geldin ki karıştırmaya fırsatım olmadı. Hadi odaya çıkıp açalım." Minho gülümseyip başını salladı. Hızla ayakkabılarını çıkarıp merdivenlere yöneldi.
Odaya çıktığında Felix'in yanılmadığını gördü.
Diz kapaklarının biraz üstüne gelen bir koli vardı yatağının üstünde.
Yatağın bir ucuna Minho, diğer ucuna Felix oturdu.
Kolinin üzerinde bir not vardı.
"Çok geciktin Lee Minho. Alışını bizzat görmek isterdim ancak evinden erken ayrılmam gerekiyor. Felix'e güveniyorum; sana ulaştıracaktır."
Notu sesli bir şekilde okudu Felix. Biraz tuhaf bulmuşlardı notu. Minho kaşlarını çattı. Tanıdığı ya da, muhtemelen, tanımadığı birinin evine bu kadar rahat ulaşabiliyor olması biraz canını sıkmıştı. Bir kaç defa bantlanmış olsa da Minho rahatça kutuyu açmıştı.
Kutunun içindekiler, iki kardeş için de şaşırtıcıydı.
"Gönderen her kimse senin Paskalya kutladığını düşünüyor olmalı." Dedi Felix.
Kutunun içi, ağızına kadar yumurtalarla doluydu. Yumurtaların hepsi rengarenkti ve her bir sıra yumurta arasında plastik bir katman vardı. En üstlerinde ise, yine bir mektup.
"Paskalya kutlamadığını biliyorum. Sadece seni ilk görüşümde -ilk de o zaman aşık oldum sana- annenden Paskalya için yumurta almasını istiyordun. Yumurtaların hepsini rengarenk boyayacağını, büyük bir çoğunluğunu da Felix'in en sevdiği renk olan maviye boyayacağını söylüyordun. Sadece sana o günü anımsatmak ve bir ay sonraki Paskalya'yı beraber kutlamak istedim.
Not: yumurtaların hepsini bugün boyadım, şimdi buzdolabına koyarsan bozulmazlar."
Aklına dolan anılarla gözleri doldu Minho'nun. Bu olay yaklaşık 10 yıl önce, annesi ölmeden önceki gün yaşanmıştı.
Küçük Minho, annesini ve erkek kardeşini çok severdi. Babası neredeyse hiç onlarla durmaz, her zaman onları -özellikle Minho'yu- azarlardı. Annesi Paskalya'dan dört gün önce hayatını kaybedince babası onları almak istememiş, ancak yeni eşi -annesi öldüğü günden sonraki gün yeni biri ile evlenmişti- ısrar edince çocukları kabul etmişti. Olaydan dört yıl sonra da Minho ve Felix'e Seoul'da bir ev almış, kendisi eşi ile birlikte Avusturya'ya gitmişti.
Felix, gözlerinin dolduğunu görünce sarıldı abisine. Minho da kollarını sardı erkek kardeşine.
Tam kutuyu kaldırıp öylece buzdolabına -neredeyse her gün dışarıdan yedikleri için bomboştu- koyacaklardı ki Minho kutunun altından sarkan küçük bir not fark etti.
"Tanrım bu çocuğun kaçıncı yüzyılda olduğumuzdan haberi var mı? Bir otuz yıl önce insanlar birbirlerine mektup göndermeyi kestiler!" Felix söylenerek kutuyu kaldırdı ve Minho da altından notu çekti.
"Notlardan bıktığını biliyorum ancak bu ne yazık ki son notum değil •~• her neyse, kutunun ortasında yani üçüncü plastik sırada bir kutu var, dışarıdan gözükmediği için bir not bırakayım dedim."
"Tanrım, kalkıyor benim kadar yumurta yolluyor üstüne bir de hediye mi alıyor? Ya kesin Chan sana şaka yapıyor kutunun içinde de üç boyutlu el hareketi filan var." Dedi Felix.
Minho bu olasılığa güldü. Böyle bir ihtimal vardı çünkü geçen Noel Chan, Minho'ya isimsiz bir hediye yollamıştı. Hediyeyi açtıklarında ise içinden kırmızı bir tanga çıkmıştı.
Yavaş ve dikkatlice ilk plastik katmanı çıkardı Minho. Onu aynı dikkatle buzdolabına yerleştirirken Felix de diğer katmanı çıkarıyordu.
Gerçekten bir kutu vardı. Büyük kutunun dokuzda biri kadar filan olan kutuyu eline aldı Minho.
Güzelce süslenmişti kutu. Metal griye boyanmıştı ve mor tüller çiçek şeklinde sarılıydı etrafına. Tüllerin belirli noktalarında kristal şeklinde taşlar yapıştırılmıştı. Üzerinde hafif bir mavi sim vardı.
Yavaşça kuyuyu açtı Minho. Bir kaç tane kendi fotoğrafı vardı kutuda. Yavaşça onları tuttu ve kaldırdı.
"Felix, bu her kimse aşırı zengin olmalı." Fotoğrafların altında bir İPhone X duruyordu.
"Hyung, şu fotoğrafın arkasında bir şey yazıyor." En öndeki fotoğrafı işaret etti Felix.
"Tanrım yine mi not!" Diye yakınarak fotoğrafı çevirdi Minho.
"Yine mi not? Dediğini duyar gibiyim. Ama bunu yazmaya ihtiyacım vardı çünkü fotoğraflarının hepsini çıkaramadım:( Bu telefonda çektiklerimin hepsi var, sana ne kadar yakın olduğumu bilmeni istedim. Ve, telefonda bir numara kayıtlı. Eline ulaştığında numarayı arar mısın? Bu sayede rahatça eve gidebilirim. Sen aradığında sana mesaj atacağım. Senin canını yakmak istemiyorum, merak etme. Umarım benimle konuşursun."
Minho ürkmüştü. Telefonu alıp açtı, şifresi yoktu.
Yazan her kimse, psikopatın teki, diye düşündü. Telefonda dün çekilmiş Fotoğraflar da vardı, beş yıl önce de. Fotoğraflara bakarken irkildi. Hiçbirinin çekildiğini fark etmemişti.
"Birinin sen benimleyken takip ettiğini hissetmiştim ama emin olmadığım için bir şey dememiştim. Sadece his diyip geçmiştim." Diye mırıldandı Felix.
"Onu arayacağım. Bana bu kadar yakın ise aramazsam hoş olmayan şeyler de olabilir."
Felix başı ile onayladığında fotoğraflardan çıktı. Telefona girince yazanın haklı olduğunu gördü.
Tek bir numara kayıtlıydı. İsmin altındaki numaraya tıkladı ve telefonu kulağına götürerek beklemeye başladı.
"Alo?"
Telefon açıldığında seslendi ama kişi onun sesini duyduğu anda telefonu kapattı.
"Beni ara dememiş miydi bu? Niye kapattı ki?" Tam Felix söylenmeye başlamıştı ki telefona bir mesaj geldi.
J-one: BENİ ARADIĞIN İÇİN SANA TAPABİLİRİM~<31~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Easter Egg //MinSung Texting//
Fanfiction20 yaşındaki Lee Minho, aşık olmak istememektedir çünkü çevresindeki hiç kimse sevgilileri ile mutlu değildir. Paskalyadan bir ay önce gelen kutu, onun bu isteğine karşıdır. - İlk iki bölüm düz yazı olacak~ - !Az da olsa küfür olacak!