2

14.6K 466 68
                                    

Mutfağa geçtiğimde teyzem ocağın başındaydı. Gülümseyerek ona bakarken masadaki eniştemi farketmemle yüzümdeki gülümsem kayboldu. Eniştem bana bakıp

"Nereye kız?" dedi. Teyzem benim yerime

"Pelin Hanım bizi alıcak evden,düğün alışverişine gidiyoruz" deyince eniştem pis bir şekilde sırıtarak

"Kurtuluyoz mu senden?" deyip güldü. Cevap vermeye tenezzül etmeden oturdum. Çok açtım. Birşeyler atıştırırken eniştem

"Hadi yine iyisin dilsiz, kaptın zengin kocayı" deyip sırıtmaya devam ederken tüm iştahım gitmişti. Teyzem bana bakıp ağzını oynatarak

"Az kaldı,sabret" deyince kafamı eğdim.

Teyzem ile mutfağı toparlarken teyzemin telefonu çaldı. Açıp konuştuktan sonra bana

"Hadi Arya'm gelmişler" deyince kafamı olumlu anlamda sallayıp evden çıktık. Kapının önünde duran siyah Bwm'ye bindik.

Açıkçası arabanın rengine şaşırmamıştım. Arabaya bindikten sonra Pelin Hanımla beden dili ile konuşmaya başladık. Pelin Hanım'a kanım çok ısınmıştı.

Awm'ye geldiğimizde arabadan indik. Awm'ye giriş yaptığımızda Pelin Hanım

"Hazır mısınız? Yorucu bir maraton bizi bekliyor" deyince zorla gülümeyerek kafamı aşağı yukarı salladım.

İlk başta bir sürü kıyafetler aldık. Sonra bindallımı aldık. Gelinliğime gelmişti sıra.

Gelinlik seçerken düşünmeye başladım. Kitap okumayı seven biridim. Mardin kitapları da okumuştum. Zorla evlendiriliyorlardı.

Ben de öyle. Onlar baya ağlayıp gelinliğe kefenim diyorlardı. Ama ben kendimi daha fazla üzmek yerine biraz olsun mutlu olmaya çalışacaktım. Nasıl olsa hep evlenmiyorduk ya.

Gelinliği de zor bir şekilde seçtikten sonra mağazadan çıktık. Pertim çıkmıştı ama Pelin Hanım ve teyzem hâlâ geziyorlardı.

Onlar önden giderken ben de arkalarından gidiyordum. Gözlerim kararınca tutuncak bir yer aradım ama yoktu. Bilincimi kaybediyordum.

Yer ayağımın altından kayarken güçlü eller belimi sarmıştı. Sonrası karanlık.

Gözlerimi araladığımda odamdaydım. Etrafa baktığımda karanlıktı.

Saate baktığımda akşam dokuza geldiğini gördüğümde şaşırdım. Ne ara saat dokuz buçuk olmuştu?

Midemden sesler gelince düşünmeyi bırakıp yataktan kalktım. Mutfağa doğru sessizce ilerledim. Dolabı açtığımda canım hiçbir yemekten yemek istemedi.

Dolabı kapatıp tezgaha döndüğümde tezgahtaki saralleyi görünce sevinçle saralleyi aldım.

Ekmeklikten de ekmek aldım. Ekmeğin çeyreğini alıp bol bol saralle sürdüm. İki kaşık da sade sade kendim yedim.

Şu nutella nasıl da mutlu ediyordu bir insanı?
Ekmeği tabağa koyup odama geçtim. Yatağıma oturup yemeye başladım.

Mutfakta yiyemezdim. Eğer eniştem gecenin o saati beni yemek  yerken görse kızardı.

Ekmeğimi bitirdikten sonra yatağımın başındaki komodine koyup kitabımı alıp okuduğum yerden okumaya devam ettim.

Kitabı okurken göz kapaklarım kapanmamak için âdeta savaş veriyorlardı. Daha fazla dayanamayıp gözlerimi yumdum.
Sabah başımın ağrısı ile uyandım.

Saate bakmak için telefonumu aldım. Saat dokuz buçuğa geliyordu. Gözlerimi ovalayıp gelen bildirimlere baktım. Tanımadığım numaradan mesaj gelmişti.

Kimden: 05** *** ** **
Hazırlan 10 dakika içinde aşağı in.  -Savaş

Okuduğumda anlam vermemiştim. Ama artık anlam vermememe şaşırmıyordum.

Çünkü bu olanların hiçbirine anlam veremiyordum. Boşverip yataktan kalktım. Dizimin altında biten eteğimle en sevdiğim kolu salaş olan tişörtlerden giyindim.

Ayağıma da kenarında çiçeği olan beyaz spor ayakkabılarımı giyindim. Saçımı tarayıp doğal hâline bıraktım. Saate baktığımda daha 4 dakikamın olduğunu gördüm. Çantamı ve telefonumu aldım.

Sessizce evden çıktım. Evin kapısını kapatıp arkamı döndüğümde siyah Mercedes arabanın önünde Savaş vardı. Arabaya yaslanmış telefonuyla ilgileniyordu.

Yukardan sesler gelince kafamı kaldırdım. Çoğu genç kız cama yapışmıştı. Anlaşılacağı üzere mahallede uzun bir süre ağızlara dedikodu olacaktık.

İç geçirip Savaş'ın yanına doğru ilerledim. Elimde tuttuğum küçük not kağıdı ve kalemle kağıda 'Günaydın' yazıp Savaş'a gösterdim. Kağıdı okuyup soğuk sesiyle

"Günaydın" dedi. Ben onun zıttını yaparak gülümsedim. Arabaya doğru ilerlerken ben de arka koltuğa doğru ilerliyordum. Savaş bana otoriter sesiyle

"Öne" dedi. Öne geçip kapıyı kapattım. Kemerimi takıp kafamdaki gözlüğü indirip taktım.

Savaş'ın gözlüğü gözünde takılıydı. Ve yandan bakınca yakışıklı ve kusursuz gözüküyordu.

Ama işte bu dünya denilen yerde kimse kusursuz olmuyordu. Düşüncelerimi bölen Savaş'ın sesi oldu.

"Ne o bakmaya doyamadın,çok mu yakışıklıyım?" deyince her zamanki gibi ifadesiz söylemişti. Ben de kağıda 'çooook' yazıp gösterdim.

Gülümser gibi oldu ama hemen geri kendini topladı. Sanki gülümsese kıyamet kopacak.

Sıkılmıştım. Kağıda 'nereye gidiyoruz' yazıp Savaş'a gösterdim. Kağıda kısa bir bakış atıp sustu.

Sinirle kafamı cama yaslayıp yolu takip etmeye başladım. Şehir dışına çıkmıştık. Merak ediyordum işte.

Telefonumu elime alıp interneti açtım. İnstagrama girdim. Dm kutusuna baktığımda konuşma isteği +99'du. Tıklayıp bazılarını okumaya başladım. 14,15 yaşında bir kız baya iltifat etmişti. Beni çok seviyormuş ve hayranımmış. Ben de ona

"Çok tatlısın,teşekkür ederim" yazıp kalp emojisi koyup gönderdim. Gülümsedim. Mesajlar çok güzeldi. Birden telefonum elimden çekildi. Tabiki de Savaş almıştı. Telefona kısa bir süre bakıp geri verdi. Bu adam çok dengesizdi.

Telefonu kapatıp cebime koydum. Araba durduğunda etrafa baktım. Çevresi ağaç,bitki,çiçeklerin çok olduğu bir restorant gibi bir yere gelmiştik. Kapım açılınca Savaş bana bakarak

"İnmeyi düşünüyor musun?" dedi bıkkınlıkla. Affallayarak arabadan indim.

Restoranta girince kapıda 16,17 yaşlarında bir oğlan bizi karşıladı. Tüm içtenliği ve samimiyetiyle

"Hoşgeldin Savaş abi,hoşgeldin yenge" deyince şaşırmıştım.

Gülümsedim. Güneş vuran bir masaya geçip oturduk. Savaş gözümün içine bakarken ben gözlerimi kaçırıp manzaraya bakıyordum. Kahvaltımız hemen gelmişti.

Ya önceden planlıydı ya da az müşteri olduğu içindi. Kahvaltımı yaptıktan sonra az ilerde yavru bir kedi görmüştüm. Çok tatlıydı. Kağıda

"2 dakikaya geliyorum" yazıp gösterdim.

Masadan kalkıp hızla kedinin olduğu yere gittim. Çok masum bakıyordu. Ama ben seni yerim ki yaa.

Kediyi elime alıp sevdim. Öptüm. Omzuma dokunan el ile refleks olarak geri çekildim. Kafamı kaldırdığımda Savaş'ı gördüm. Bana
"Çok mu sevdin?" deyince kafamı olumlu anlamda sallayıp gülümsedim.


Oy vermeyi unutmayınnn ♡

SESSİZ GELİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin