Efsane, denizlerden gökyüzünün en karanlık köşesine uzanacak kadar eski. Orion takım yıldızı, bir elinde kırılmaz bir sopa diğerinde de aslan derisi taşıyan bir figür olarak tasvir edilir. Artemis ise ay ile şekillendirilen bir tanrıçadır ve yanında sıkça gösterilen sembol hayvanı geyiktir. Günün birinde Tanrıça Artemis tarafından avlanırken görülen Orion, etkisi ve cazibesiyle Artemis'i kendine hayran bırakır. İlk görüşte aşık olan Artemis, Orion'un büyüsüne kapılır. Ancak kardeşi Apollon bunu onaylamaz ve bir gün Orion'un denize girmiş yüzüyor olduğunu görür ancak kıyıdan o kadar uzaklaşmıştır ki, uzaktan başı küçük, kara bir nokta gibi görünür. Kız kardeşini yanına çağırır ve uzaktan görünen bu kara noktayı işaret ederek, "Okunu oraya kadar fırlatabilir misin?" diye sorar. Heyecanlanan Artemis, o kara noktanın sevdiği adam olduğundan habersiz yayıyla okunu hazırlamaya koyulur ve oku hedefe doğru gönderir. Böylece, bilmeden sevdiği adamın ölümüne sebep olmuştur. Artemis, Orion'un cansız bedenini gümüşten yapılmış ay arabasına koyar ve kendi elleriyle gökyüzüne taşır. Sevgilisinin gökyüzündeki en parlak yıldız olabilmesi için en karanlık yeri seçer ve geceler boyu, parıl parıl parlayan Orion'u seyreder.
Sessizlik sağır edici geliyordu. Bedeninin histerikli titremesini yeni durdurmuşken, kalbinin üstünde hissettiği bin tonluk ağırlığı kaldırmaya gücü olmadığını biliyordu. Fazla dik olmayan uçuruma tepeden bakan bankta, soğuğa karşı incecik bir gömlekle otururken karanlığa bürünmüş tehlikeli düşünceleri rahat bırakmıyordu peşini. Ağaçların arasında kalan bankın hemen yukarısından kuş sesleri geldiğinde dikkati dağılıverdi. Başını yukarı kaldırdığında yağmur çiselediğini gördü. Oysaki bir şey hissetmemişti, saatlerdir burada oturmasına rağmen. Hiçbir şey, hissedemiyordu.
'Yapabilir misin Will?' Kafasının içinde Hannibal'ın sözleri yankılanırken başını yere düşürdü ve gözlerini yumdu. O saniye, onu öldürebileceğini biliyordu. Öyle sinirle dolmuştu ki yüreği, kanı kaynıyordu. Son kez böyle sinirlendiğinde, sonuçlarına katlanmıştı. Bunun diğerlerinden farkı yoktu, öyle değil mi? Hannibal'a o an bıçağı saplayabilirdi. Yapamamıştı. Sanki Hannibal yapamayacağını anlamış gibi sormuştu. Will artık biliyordu. Yapmak istememişti.
Ayak seslerini işitir işitmez başını arkaya çevirdi ve karanlık bir silüetle karşılaştı. Yakınlaştıkça, görüntüsüde belirmiş oldu. Yavaş adımlarla yürüdü ve derin bir nefes alırken bankta yanına oturdu. Bakışları karşısındaki manzaradayken, Will'in gözleri bir an olsun ayrılmamıştı. Birkaç saniye sonrası Hannibal da Will'in bakışlarına karşılık verdiğinde, Will başını çevirdi ve manzaraya bakmaya başladı.
Will'in yan profilini dikkatle incelediğinde, okyanus mavini andıran koyu renk gözlerinden ne kadar yorgun olduğunu anlayabiliyordu. Kıvırcık saçları uzamış, bir tutamı alnına düşmüş ve birkaç gündür süren uykusuzluktan göz altları morarmıştı. Hafif uzamış sakalları, yanağındaki yara iziyle karışmıştı ve boş gözlerle gökyüzüne bakıyordu. Hannibal sonunda bakışlarını ayırabildiğinde ufak yağmur damlalarıyla bulutlarını dağıtmış gökyüzüne yöneltti.
"Ufukta Orion, ve yanında Jupiter. Eğer, sende görebiliyor musun merak ediyorum." Will başını hafifçe yana düşürüp Hannibal'a baktığında, bakışları daha bir sakindi. Hannibal sarhoş edici ses tonuyla, sessizce devam etti. "Merak ediyorum; Aynı yıldızlara mı sahibiz?"
Will derin, kısık nefesler aldı. Gözlerini kırpıştırdı ve dudaklarını araladı. "Sanırım, bazı yıldızlarımız her zaman aynı olacak."
Hannibal hafifçe dudağının kenarıyla gülümserken Will yavaşça önünde elini kaldırdı ve gökyüzünden bir damla yağmurun düşmesi için bekledi. Sonrasında yağmur damlasını avucunun içine hapsetti ve gözlerini yumup saniyeler sonra geri araladı. Hannibal "Aklımın fuayesine girdin ve tüm başlangıçlarımın olduğu koridorlarda gezdin." dediğinde Will bakışlarını yanına düşürdü. "Ve en sonunda, tüm koridorlarımın kapılarının sana çıktığını fark ettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
folie à quatre | hannigram
FanfictionSezon dört kurgusudur. "Söylesene Will." dedi. "Uçurumun kenarından bizi attığında, ölümü mü diliyordun?" Will yutkunduğunda, hafifçe titreyen ellerinin gözükmemesi için kadehini tuttuğu parmaklarını sıkılaştırdı. Parmaklarındaki boğumlar gözükürk...