𝟙𝕤𝕥

81 5 3
                                    

Hoparlörden yükselen Zion.T'nin sesine eşlik ederken yatağımda bir o yana bir bu yana yuvarlanıp duruyordum. Evimde ve değerli odamda çok sık vakit geçirme şansı bulmuyordum sonuçta. Okulum evime oldukça uzak olduğundan buraya dönem içinde sadece 1 kez gelebiliyordum. Seul'de, 2 yakın arkadaşımla okula sadece 5 dakika uzaklıkta bir evi paylaşıyordum ama asla ev hissini vermiyordu. 100m2 bir eve sıkışmış 3 ergenden başka bir şey değildik.

Elinde bir tabak meyve ve kurabiye ile giren annemi gördüğümde neredeyse ağlayacaktım. Seul'de bırakın kurabiyeyi, meyve getirenim bile yoktu. Hasta olduğumda bile çorba yapmayı beceremeyen 2 salakla yaşıyordum. Tabi, her şeye rağmen ikisini de çok seviyordum. Beceriksizler diye sevmeyecek değildim ya...

"Baban ne zaman döneceğini soruyor. Senin için bilet alacakmış." Duvarda asılı olan takvime bir göz atıp ne kadar vaktimin kaldığına baktım. Ah, işte şimdi, gerçekten ağlayacaktım. Eve geleli daha 3 gün olmuştu ama 2 gün sonra dönmek zorundaydım.

İç çekerek, "2 gün sonrası uygun anne." dedim.

Annem elini saçlarıma daldırıp okşarken kedi gibi miyavlayacak kıvama gelmiştim. Kafamı yana yatırıp devam etmesini ima ettim. Manyak gibi zevk alıyordum saçlarımın okşanmasından. Miyav. "Dün geldin, bugün gidiyorsun. Oğluşumu özlüyorum, bazen keşke üniversiteye göndermeseydim demiyor değilim." Ellerini saçlarımdan çektikten sonra kollarıyla etrafımı sarıp başıma bir öpücük kondurdu.

İşte tam sırasıydı: "Miyavvvvvv."

---

Annem saçlarımın çok fazla elektriklendiğini, bu nedenle toprağa basmam gerektiğini söylemişti. Ve sonuç olarak, bahçedeydim. Çiçekleri sulama görevini devralmıştım babamdan. O televizyonundan ayrılmadığı için memnundu. Annemse mutfak camından bana sesleniyordu. "Baek, şu gördüğüne çok fazla su vermemelisin. Çok hassas bir bitkidir. Dikkat et." Annem çiçeklerine oldukça bağlı biriydi. Belki, çiçeklerini benden daha çok önemsiyor, bile diyebilirim. Onu üzmemek adına, ben de dikkatli olmaya çalışıyordum. Ortaokuldayken üstüne bastığım çiçek bir daha yeşermeyince ne kadar üzüldüğünü hala hatırlıyorum.

Telefonumdan gelen sesle hortumu kapatıp yere bıraktım. Elimi üstüme sürtüp ıslaklığını aldıktan sonra telefonumu cebimden çıkardım. Ev arkadaşım Jongin'dendi arama. Çok bekletmeden açtım ve hemen söylendim. "Tatildeyken beni aramamanızı kesin bir şekilde söylediğimi hatırlıyorum Bay Kim. Bu kadar önemli olan şey nedir acaba?"

"Sevgilim ile evimiz konusunda önemli kararlar almak üzereydik, bu nedenle ne yazık ki ev arkadaşımız olan senin de görüşlerini öğrenmek istedik. Merak etmiyorsanız telefonu hemen şu anda kapatabilirsiniz, Bay Byun." Jongin konuşurken arkadan Sehun'un sesini duyuyordum. Heyecanla bir şeyler söylüyordu, fakat tam olarak anlaşılmıyordu.

"Kısaca özetle, canım evimle geçireceğim vakti çalmanı istemiyorum."

Jongin iç çekti. "Oda arkadaşı istediğini söylemiştin ya geçen hafta, ciddi miydin bilmiyorum ve ciddi olup olmaman umurumda da değil ama, birini buldum. Bir saat önce kadar gelip evi gördü, az önceye kadar sohbet ediyorduk ama sonra gitmek zorunda kaldı işi çıktığı için. Biz bayağı sevdik çocuğu, eğlenceli biri. Ona eşyalarını toplayıp gelmesini, gerçi önce sana sormamız gerektiğini ama senin zaten olumlu karşılayacağını söyledik. O da önce senin iznini almamızı, sonrasında da ona haber vermemizi söyledi."

"Vay be, bensiz gayet iyi idare ediyorsunuz." Daha henüz şaşkınlığımı üzerimden atamamıştım ama yine de güldüm. "İyi, tamam. Sehun beğendiyse olur. Ama Jongin, eğer çocukla anlaşamazsam Sehun benimdir."

Telefondan önce hışırtılar, ardından da Sehun'un sesi duyuldu. "Eğer anlaşamazsan Jongin senindir."

Jongin'in kıskançlık krizine girmesine son 3 saniye vardı. 3... 2... 1. "Oh Sehun, o çocuk bu eve geldiğinde 5 saniyeden fazla iletişim kurmayacaksın!"

Anlaşılan Sehun ve yeni oda arkadaşım oldukça iyi anlaşmıştı. Sehun'un Jongin'i aldatmayacağını hepimiz biliyorduk ama Jongin hep böyleydi. İlk zamanlarımızda benden bile kıskanıyordu. Kısa süreceğini bildiğim kavgalarına şahit olmamak için telefonu kapayıp tekrar cebime koydum. O sırada, yeni oda arkadaşım hakkında hiçbir şey sormamanın pişmanlığını yaşamaya başladım.

"Neyse, nasıl olsa 2 gün sonra tanışmış olacağız. Evet Baekhyun, evinle güzel vaktine geri dönme vakti."

git başımdan chanyeol, ben sana göre değilim :: pcy x bbhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin