taehyung zilin çalmasıyla birlikte elindeki tebeşiri bırakmıştı. çocuklar gürültüyle evlerine gitmek üzere sınıftan çıkarlarken öğretmen masasına oturup beklemişti. son günlerde çok düşünceliydi. kendini durmadan jungkook'un fotoğraflarına bakarken buluyordu. eskiden biraz olsun hissettikleriyle dalga geçebiliyordu fakat artık bunu yapabacak gücü kendinde bulamıyordu. hissettikleri ruhuna ağır gelmeye başlamıştı.
minik bir bedenin masanın yanında dikildiğini gördüğünde kafasını kaldırdı.
"danbi? neden gitmedin?"
danbi kaşlarını kaldırdı. "jungkook'la aranız bozuk değil mi?"
taehyung cevap vermemeyi seçtiğinde "son günlerde canı çok sıkkın," dedi küçük kız. "geçen gün de onu ağlarken yakaladım."
taehyung'un kalbi sızlamıştı.
"bay kim, bana dış kapıya kadar eşlik edebilir misiniz? biraz konuşalım."
taehyung ayağa kalkarken "servisin kalkmadı mı?" diye sordu.
"bilmiyorum, acele etmeliyiz hadi."
taehyung masanın üzerindeki telefonunu cebine koyarken danbi'nin küçük elinin kendi elini kavramasıyla şaşırmıştı. küçük kız onu çekiştirirken sesini çıkarmayıp ona uyum sağladı.
bahçeye çıktıklarında danbi'nin onu hızlı hızlı çekiştirişine uyum sağlamaya çalışarak yürüyordu. okulun çıkışına geldiklerinde karşısında jungkook'u ve yanında bir arkadaşını görmesiyle taehyung'un nefesi kesilmişti. danbi'ye baktı. örgülü saçları, kırık dişiyle gülerek kendisine bakan kız dışarıdan öyle masum gözüküyordu ki onu gören biri yaptıklarına inanamazdı.
jungkook da taehyung'u gördüğüne şaşırmışa benziyordu. danbi taehyung'u çekiştirerek yanına getirdiğinde yutkundu. ne söyleyeceğini, nasıl davranacağını bilemiyordu. o günden beri taehyung'la ilk kez karşı karşıya gelişleriydi bu.
danbi elini alnına vurup "of, bugün jungkook'un beni almaya geleceği tamamen aklımdan çıkmış!" demişti sahte bir üzüntüyle. jungkook'la beraber gelen hoseok'un elini tutmuştu.
"jungkook, hoseok'la dondurma yemeye gidebilir miyiiim?"
jungkook ne diyeceğini bilemiyordu. taehyung'la yalnız kalma düşüncesi onu korkutuyordu. hoseok "bizi merak etme, biraz gezip geliriz." dediğinde danbi zıplayarak "lütfen, lütfen, lütfen!" diye ısrar etmişti.
jungkook derin bir nefes alıp "tamam." dediğinde danbi neşeyle çığlık atıp hoseok'u sürükleyerek götürmüştü.
taehyung'la jungkook bahçede yalnız kaldıklarında bir süre konuşamadılar. taehyung'un avuç içleri terliyordu.
"şey," dedi jungkook sonunda. "bir şeyler içmeye gitmek ister misin?"
taehyung hızlı hızlı başını sallamıştı. "olur."
yan yana yürüyerek bahçeye çıktıklarında taehyung eliyle arabasını işaret etti.
"arabam şurada, yoksa yürümek mi istersin?"
"olur, arabayla gidelim."
beraber arabaya bindiklerinde taehyung arabayı çalıştırıp yola çıktı. "ileride bir kahveci biliyorum." dedi jungkook. taehyung onun tarif ettiği yere sürmüştü.
dükkana geldiklerinde taehyung arabayı park etti ve indiler. sırada biraz bekleyip karton bardaklarda kahvelerini aldıklarında jungkook'un "burası çok boğucu, başka bir yerde otursak olur mu?" demesiyle taehyung onu onaylamıştı.
biraz yürüyüp pek kimsenin geçmediği, eski bir çocuk parkına girmişlerdi. banklardan birine otururken taehyung aralarında boşluk bırakmaya dikkat etti çünkü hâlâ jungkook'un kendisinden rahatsız olduğunu düşünüyordu.
konuşmadan kahvelerini yudumladılar sadece. ikisi de oldukça gergindi. jungkook taehyung'a söyleyecek bir şeyler bulmaya çalışırken taehyung onun yanında oturmanın verdiği heyecanla elindeki bardağı sıkıyordu.
"daha önce kimse bana aşık olduğunu söylememişti."
taehyung şaşırmıştı. "öyle mi? daha önce sevgililerin olduğunu söylemiştin."
"evet, ama hiçbiriyle öyle şeyler söyleyecek kadar yakınlaşmadık."
"özel hissetmeli miyim?" diye sordu taehyung, hafifçe gülümseyerek.
"hissetmelisin, öylesin."
"peki... bu güzel."
kahveleri bitene kadar bir daha konuşmamışlardı.
jungkook bir şeyler yapmak istiyordu fakat düşünceleri kendiyle savaşıp duruyordu. elindeki bardağı yanındaki çöpe atarken taehyung'un "benden rahatsız oluyor musun?" demesiyle şaşırmıştı.
"hayır, hayır taehyung. senden neden rahatsız olayım? ben seninle konuşmayı çok seviyorum."
"sadece konuşmayı sevdiğin bir arkadaş olmak istemiyorum." dedi taehyung. "bu kadarıyla yetinmek istemiyorum."
jungkook bankta ona yaklaşıp elini koluna koymuştu. "taehyung-"
"kızının öğretmeninden fazlası olarak göremiyor musun beni?"
"sen zaten çok daha fazlasısın."
"ama beni sevmiyorsun," dedi taehyung. "o şekilde değil. sevmeyeceksin de."
jungkook bunun doğru olmadığını, taehyung'un güzel yüzüne böyle yakından bakarken hızlanan kalp atışları sayesinde anlıyordu.
yine de emin olmak istedi. düşünürse utanıp vazgeçeceğini bildiği için hızla karar aldı ve hızla birleştirdi dudaklarını.
öpüşme öncesi bakışmasını yaşamamışlardı. jungkook'un dudaklarını aniden kendininkiler üzerinde hisseden taehyung'un nefesi kesildi, her yeri uyuştu. çünkü bu fazlaydı, jungkook'la öpüşmek kaldırabileceğinden çok daha fazlaydı.
ikisi de o anı danbi'ye borçlu olduklarını sonradan fark ettiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
waste it on me
Fanfictionaşk zamanını harcamaksa bana harca • taekook, texting 240319