Lou'ya bakma görevi benimdi ve bunu en dikkatli, en özenli biçimde yapacaktım.
Ben hasta olduğumda sabahlara kadar iyileşmem için başımda beklerdi. Ateşim çıktığında düşmesi için elinden gelen her şeyi yapardı. Hastalığımda iyileşebilmemi sağlıyordu. Peki şimdi... İyileşmesi için tüm uykularımı feda etsem azdı. Çünkü ne olursa olsun o iyileşemeyecekti.
Lottie bu süreçte bana çok destek olmuştu. Lakin beni teselli etmeye çalışırken kendi de içten içe çökmüş durumdaydı.
* * * * *
Tam 7 gün sonra...
7 gün sonra birlikte hayaller kurduğum insan hastaneye kaldırıldı...
Artık kanser daha da ağırlaşmıştı. Morlukları artmış ve hareket etmesi, nefes alması artık işkence haline gelmişti. Kanamalar, iltihaplar, enfeksiyonlar...
* * * * *
38 gün sonra ise...
Eve gitmiştim. Duş alıp hastaneye kendim için birkaç kıyafet götürecektim. Dönüşte de Ernest ve Doris'i alıp ağabeylerine ziyarete götürmem gerekiyordu. Biliyorum onu bu durumdayken görmemeleri gerekiyordu. Fakat Louis'yi özlediklerini sürekli dile getiriyorlardı ve ben de onları kıramadım.
Şu son günlerde ailemiz gerçek anlamda çökmüş durumdaydı. LouLou'yu bu durumda görmeye hiçbirimiz dayanamıyorduk.
''Oii Oii!'' diyerek etrafa neşe ve mutluluk saçan Louis William Tomlinson nam-ı diğer Mucize'm şu an konuşamayacak duruma gelmişti. Ayrıca günden güne de kar suyu gibi eriyip kayboluyordu.
O kadar zordu ki...
Her sabah o tatlı sesiyle uyanamamak,
Her sabah yanımda uyanan o meleği görememek,
Yemek hazırlarken arkamdan gelip birden belime sardığı kollarını artık vücudumda hissedememek,
Gülerken neşesinin kulaklarımda çınlamaması mesela...
Kim inanırdı ki Louis'nin annesinin hastalığına yakalanıp bu dünyaya veda edeceğine? Çaresizdim, çaresizdi...
Bir dolaba kapatılmış gibiydim. Ne nefes alabiliyor, ne etrafımı görebiliyordum. Karanlığa boğulmuştum. Etrafımda benden izinsiz bir şeyler dönüyordu ama ben bu dolaptan çıkıp müdahale edemiyordum...
Tam duştan çıkmıştım ki hastaneden bir telefon geldi. Derhal açtım ve dinlemeye koyuldum. Telefondaki kadın sesi bana acil hastaneye gitmem gerektiğini söylüyordu. Nedenini sorduğumda telefonda açıklanacak bir şey olmadığını söyledi. Gerçekten endişeleniyordum.
Hayır olamazdı.
Telefonda açıklanacak bir şey olmadığına göre neydi?
Onu kaybetmiş olamazdım değil mi?
Ellerimin arasından kayıp gitmiş olamazdı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MIRACLE |l.s| ✔
FanfictionEllerini tutan o sıcaklık birden yerini kasvet ve soğuğa bırakmıştı... Her şey bu kadar kolay son bulacak mıydı?