╭✧∭✧∭✧𝙙✧∭✧∭✧╮
╰✧∭✧∭✧𝙙✧∭✧∭✧╯
🌹
09/06/2015
Sevgili Yoongi,
3 yılımı seni izleyerek geçirdim ve bundan hiçbir zaman pişman olmayacağımdan emin olabilirsin. Her ne kadar aldığım çiçekler kadar güzel olmasa da yaşadığım hayat, senin bahçeni çiçeklerden esirgememek ve her zaman güldüğünden emin olmak için elimden geleni yaptım. Ama hala sana layık değilim, sevgilim. Üzüldüğünde ağlayacağın omuz olamayacağım için özür dilerim, sana eşsiz duygular hissettiremediğim için, ellerin soğuduğu zaman yanında olamayacağım için, koltukta uyuya kaldığında yanına kıvrılıp seni kollarıyla ısıtacak kişi olamayacağım için... Masana koyduğum güllerin rengini alacak belki de vücudum ama o an tek düşüneceğim kişi, söz verdiğim gibi sen olacaksın. Hayat benim için önemsizdi çünkü tutunacak hiçbir dal kalmamıştı geriye. Ağacımın dalları tek tek kırılıyordu. Ve bir gün sen çıktın karşıma, benim yaralarımı sardın sadece yanımda olduğunu hissettirdiğin sıcaklığınla. Gülüşünle içimi ısıttın, bu hayatta hiç anlayamayacağımı sandığım duyguları öğrettin bana. Yaşamak için bir sebebim olduğunu hatırlattın. Sen benim için bir sürü şey yaparken benim sana verdiğim şeyler sadece bir tane gül ve masana koyduğum sıcak kahvelerdi. Sana layık değilim ve asla olmam da. Benim elimi tutamazdın Yoongi, istesen de yapamazdın. Sana yakınlaştığımı hissettiğimi söylediğim de aslında senden daha da uzaklaşıyordum. Elimi tuttuğun an seni de benimle birlikte o kara deliğe çekecektim. Senin masum sevgilin olmak isterdim, her zaman oturduğun kütüphanede otururduk. Kahvemizi yudumlarken önümüzdeki kitap hakkında yorum yapardık. Belki de Frangipani gibi kokan boynuna başımı yaslar ve ağzından çıkan kelimeleri sessizce dinlerdim. Ama yapamadım, çünkü ne kadar değer ettiğimi biliyorum. Sevgilim, bana bu hisleri hissettirdiğin için çok teşekkür ederim. Paletinden bir renk seçip sade tuvalime bir fırça dahi olsa attığın için sana minnettarım. Sen en iyilerine layıksın bu yüzden özür dilerim sevgilim çünkü o kişi ben değilim.
Özür dilerim, yapabileceğimin en iyisi buydu.
Kan damlalarının süslediği defteri gözyaşları ile ıslatmaya başladı, Yoongi. 3 yıldır sürekli kendini izleyen, hediyeler veren çocuğun gülüşündeki ışığın yavaşça kaybolduğunu fark edememişti. Ona yakınlaşmaya başladığı zaman çocuğun dediklerinde kendini kaybettiği için nedenini bilmediği bir şekilde boğuk çıkan sesin altında yatan soğuk hissi anlayamamıştı. Çocuk, onun için fazla kirli olduğunu düşünüyordu. Fakat bilmiyordu ki Yoongi'nin gülüşü sahteydi, saçları karanlık ruhunu kapatmak için sürekli renkten renge boyandığı için yorulmuştu ve etrafındakilere genellikle sahte cümlelerle gelirdi. Jungkook'un karşısına çıktığı ilk gün hayatındaki en sıcak gülümsemesini göstermişti küçüğe, gülleri her masasının üstünde gördüğünde hissiz olduğu için bazı insanların yok olduğunu söylediği kalbinin atışı değişiyordu. Yoongi, Jungkook hayatına renk katan güllerin yetersiz olduğunu söylediğinde çok kızmıştı. Gri, dört duvar arasına sıkıştığı her gece elindeki güllere bakıp gülümsüyordu, sevmediği sokaklarda gezerken kulağına artık kulaklık takmıyordu çünkü Jungkook'un yumuşak sesi aklından çıkmıyordu ki. Yoongi, bu zamana kadar bu kadar anlamlı bakışlarla karşılaşmamış ve kimseden bu tür sözler duymamıştı. Belki de bu onların lanetiydi.
Yoongi, kendisini yine eskisi gibi başı boş bırakan çocuğun defterine elini bastırdı. Hayal etti, onun sıcak ellerini avucunun içine aldığını. Sevdiğine bir kere bile dokunamamıştı. Belki... belki hislerini açıklasaydı böyle olmazdı. Elindeki koca bir demet gülü, Jungkook'a özel olarak hazırlattığı kahveyi koyduğu masanın yanındaki yatağa bıraktı. Bulunduğu oda o çocuk gibiydi, yatağın üstündeki beyaz örtü, duvarların saf bebek mavisi rengi, Jungkook'un Yoongi ile birkaç gün sonra buluşacakları zaman giyeceği kıyafetlerin güzelce katlanmış olması. Doğum gününü beklemişti ona açılmak için. Yanında biri olduğunu hissettiren bu çocuğa karşılık vermek istemişti. Bir kez olsun, birine sevgisini göstermek istemişti ama yapamamıştı. Eğer yapmış olsaydı belki şuan yatağın üstünde hazırlanmış olan kıyafetlerin içinde görebilirdi Jungkook'u. Kalbi bir bebek gibi masum olan çocuğa zarar vermişti. Ona yaklaşan herkesi bu lanetin içine çekiyordu. Hepsi Yoongi'nin suçuydu. Kendi elleriyle, sevdiği çocuğu öldürmüştü. Defteri dudaklarına götürdü ve minik bir öpücük kondurdu son satırlara. Jungkook'un kokusunu alabiliyordu, el yazısıyla yazdığı cümleleri okurken sesini duyabiliyordu. İlk tanıştıklarını gün aklına geldi, çocuğun utangaç davranışları, tatlı gülüşü... Kahve kokusu burnuna geliyordu, çiçeklerin görüntüsü de önüne. Eski günlere dönmek için her şeyini verirdi. Onu kurtarmak ve her şeyi baştan almak için. Bu sefer o Jungkook'u 3 yıl beklerdi. Bunu sıkılmadan yapardı çünkü Jungkook Yoongi için en iyisiydi, o şuan bunu bilmese bile.
🌹
Minik bir kurgu daha ellerimin arasından kayıp gitti. Kurgu hakkında düşüncelerinizi her zamanki gibi duymak isterim. Son bölümün daha güçlü olmasını isterdim ama aynı aynda 11 kitaba daha bölüm yazdığım için biraz karıştı olaylar. Okumak için zaman ayırdığınız için teşekkürler, sizi seviyorum ^^