Irving'in söylediği sözler kızı şoke etmişti. Çocuk, karşısında otururken Cara'nın verdiği her tepkide ona hayran kalıyordu. Bu kızı gözde bakirelerinin arasına sokmak o kadar çok istiyordu ki. Fakat kız belli ki ağzından laf almaktan başka ona yanaşmayacaktı. Bu yüzden birden sustu. Kız bir şey mi oldu acaba dercesine ellerinin arasından başını çıkartıp baktı. Hafif eğimli olan bedeninden göğüslerine daldı adam birden. Bu kadar bilgi ona yeterde atardı bile. Konuşmaması sorun değildi. Keyfi bilirdi. Arabanın ön tarafına iki kere vurdu. Araba durduğunda Cara;
"Her şey için sağol yakışıklı. Kimseye bir laf etmezsen daha sonra tekrar görüşelim. Ama birinden senin ile konuşmalarımızı duyarsam, ya hiç yemek yeyip bir şeyler içmeden ölmeyi seçersin ya sana gönderdiğim zehirli yemekleri yersin ya da kendi kefenine kendin girersin. "dedi. Irving, başını sallarken Cara devam etti;
"Şimdi aşağı in ve majestelerine işin hallolduğunu söyle. Sonrasında tekrar konuşmak için seni çağırdıklarında da... "dedi Cara. Bekledi bir süre."Ne yapmak istersin?"dedi ve ona yaklaştı.
"Ölüme kadar sessiz kalmak isterim majesteleri."
"Böyle bir afeti devran benim için ölmek mi istiyor?"
"Başında dediğim gibi... Sizin için her şeyi yaparım majesteleri."
"Anlaşıldı. Unutma...Çok sağlam kuşlarım var kulaklarıma fısıldayan. Yapacaklarımı da hızlı ve kökten hallederim. Şimdi gidebilirsin."deyip at arabasının duvarına iki kere vurdu tekrar. Çocuğun sadece hafif reveransı kaldı kızın gözünde. Bedeni hareket eden at arabası ile arkaya iyice yapışan kız kafasını çoktan çevirmişti. Fakat arkasında bıraktığı emir kulu kızın etkisinde uzun süre kalacaktı.
Kız hala yolda olduğunu fark ettiğinde gözlerinin içine güneş vuruyordu. Bu şekilde uyanmaktan nefret ediyordu. Perdeyi çekip tekrar uymak istedi. Ama aklında bazı sorular vardı. Bir önceki gibi uyku bu sorulara ağır basmayacaktı. Ailesi olarak kabul ettiği insanlar nasıl böyle bir şey yaparlardı? Fazla kafa yormamak gerektiğini düşünüp yolun ne kadar kaldığını kurdu aklında. Daha fazla bu daracık araba da durmak istemiyordu. Aslında ona refakat edecek sevgili arkadaşları vardı. Ama bu apar topar olan olay yüzünden onların hazırlıklarının yola çıkışı zorlayacağını düşünmüşlerdi.
Bu düşünceler arasında uzun bir süre yol gitmişti Cara. İhtişamlı kapı açıldığında araba sarsılarak avluya giriş yapmıştı. Nedenini bilmediği bir sancı ve kalbinde bir ağrı vardı içeri girdiklerinden beri. Şüpheci bir tepki ile kafasını cama yapıştırarak baktı. Karşılayan kimse yoktu. Belli ki doğum devam ediyordu. Kapısı açıldı ve sadece bir yardımcı yanında belirip inişine yardım etti. Annesi ve babası çoktan gitmiş olmalıydı. Ortalarda kimse yoktu.
Hizmetçi yolu göstereceğini ima eden bir mırıltı ile müsaade isteyerek önüne geçti. Cara, hizmetçinin onu telaşla götürdüğü yere doğru yaklaştıkça sancı ile bağıran sesler artıyordu. Gözleri istemsizce dolmuştu.
Bu sırada içeride kıyametler kopuyordu. Kız kardeş bir ara çocuğu bir süre daha içeride tutma kararı alarak ıkınmayı bile kesmişti. Bir daha çocuk doğurmak bir kenara dursun sevişmeyi bile düşünmeyeceğine yemin etmişti. O sırada "Kafa göründü. Ikın haydi! Daha fazla!"dedi ebe. Bu da neydi böyle? Kara göründü dermiş gibi kraliyet çocuğunun başını fütursuzca sarf etmişti. Buna çok sinirlenmişti. Çatacak başka bir şey bulamamıştı. Gerçi çatacaksa içinden çıkmayan bu kraliyet üyesine kızmalıydı. İçerisi bu kadar mı güzeldi?
Kapının bir hışımla açılması ile yakışıklı genç, güzel kız kardeşin endişeli gözlerine çevirdi şaşkınlıkla gözlerini. Bu kızı her gördüğünde içinde oluşan mutluluk şu an bir balon gibi sönmüştü. Çünkü kafasına takılan şey ancak yatakta yatan ve fazla fazla kan kaybeden karısıydı. Ebenin umutsuz nidaları çocuğu daha kötü yapıyordu. Bu işin bir an önce bitmesi gerekliydi.
İçeri giren Cara, kardeşinin ter içerisindeki yüzüne baktı. Çarşaflar kan gölüydü. Doğum bu kadar kötü bir şey miydi? Çocuk yapmaktan biran da soğumuştu. Çocuğun başını tutan ebe sürekli bağırarak komutlar veriyordu. Ama kardeş artık bitmiş durumdaydı. Ikınacak ne mecali kalmıştı ne de ruhu. Her türlü bu çocuğun içinden çıkmayacağını düşünmüş bir şekilde koy vermişti kendini. Biraz daha ıkınsa beyninin patlayacağı bir gerçekti. Son bir gayret ile son ıkınışını sarayı inleten bir sesle vermişti. Bebek çıktığında ise ağlayışını duymak isteyen kulaklar kabarmıştı ama bebekten en ufak bir ses yoktu. Ebe bir hışımla çocuğu sallamaya başlamıştı. İşe yaramıyordu. Bacaklarından tutup poposuna vurduğunda herkesten çıkan şaşkınlık nidaları boğzlara büyük bir düğüm gibi oturmuştu. Çocuk ölmüş olmalıydı.
Duyulan ses daha önce hiç duyulmayacak kadar pes bir sesti. Bir bebeğin ağlayışının bu kadar sessiz ve hiç kulaktırmalayıcı olmadığı görülmemiştir herhalde diye düşündü Cara. Olaylı bir girişti dünyaya girişi ama olaylı girişinin aksine çok sessiz bir bebekti. İki kez o tatlı ve sessiz ağlayışını sergiledikten sonra susmuştu. Herkes yine korku ile yerinden zıplasa da ebe gülerek "Çok sessiz bir çocuk olacak."dedi. Fakat anneden bebeği gibi hiçbir ses yoktu. Ne çocuğu kucağına almak için bir çabası vardı ne de sevincinden ağlayan diğer anneler gibi hıçkırıyordu. Cara sadece bebekle ilgilenen insanlara inat ablasının yanına koştu.
"Abla... Abla uyan bak bebeğin dünyaya gözlerini açtı."
Ve ablanın son söyledikleri oldu o sırada dudaklarından dökülenler;
"Ben de dünyaya gözlerimi yumuyorum kardeşim. O artık senin çocuğudur. Sen anne ol, sen büyüt kızımı." gözleri kapanırken Cara ablasına doğru "Ama o bir erkek."dedi. Fakat ablanın ne bunu duyacak hali ne de bedeninde ruhu vardı.
...Kardeş, ne yaparlarsa yapsınlar hayata dönmemişti. Bu gerçekten Cara'yı derinden sarsmıştı. Çocuğu ona emanet ederken ki kelimeleri beyninin içinde çalkalanıp duruyordu. Çocuk onundu artık. Peki süt... Nasıl ve nereden süt bulacaklardı? Oturduğu yerden bir hışımla kalkıp bebeğin olduğu odaya doğru koştu. Kapıyı hızla açtığında dolgun göğsünden bebeğe süt içiren bir hizmetli gördü. Anlamayan gözlerle bakan kadın bir hışımla ayağa kalkmaya çalışınca Cara elini kaldırıp "Gerek yok. Otur ve çocuğumu emzir."dedi. Bunu deyişi odada bulunan arkası dönük yakışıklı genci ve diğer aile üyelerini şaşırtmıştı. Cara onlara dönüp çatık kaşarla baktı.
"Kardeşimin söylediği son sözler bunu gerektirir. Çocuğa artık burada ben bakacağım. Artık burası benim de içinde yaşayacağım ikinci yuvam. Burada doğdu burada babası ile büyüyecek. Tören yapıldıktan sonra majesteleri sizleri uğurlayıp burada çocuğum ile kalacağım. İzniniz ile..."dedi ama sonra birden şimşekler çaktı beyninde. İleri gidecekti. Arabadaki yakışıklıdan duydukları onlara olan saygısını yitirmesine yeterince yetmişti.
"Hatta izniniz bile almaya gerek duymuyorum."dedi.
"Bu ne cüret!"dedi kraliçe.
"Arkamdan kurduğunuz kumpas nasıl bir cüret ise bu da öyle bir cüret majesteleri."dedi Cara kendinden emin bir şekilde. Kadın tıslar gibi "Irving."dedi. Cara çocuğun onun için öleceğini biliyordu. Ama öylesi bir genç adam ölüme kendini bu kadar kolay bırakmazdı. Bu yüzden Irving'in itaatsizliğinden dolayı evebeyinlerinin yapacağı türlü türlü zulmün ona sökmeyeceğini düşünmeden edemedi. Onun adına bir yandan endişeli olsa da bir yandan zarar görmeyeceğine çok emindi. Eğer zarar görmeden karşısına bir gün çıkarsa onu vazgeçilmez yardımcılarından yapacaktı.
"Töreni beklemiyoruz... Gidiyoruz. Siz burada ne halt yerseniz yiyin."dedi ve ayağa kalkıp hışımla yürürken birden" Tanrım!"diye sinirle bağırdı. Buldukları odanın camına doğru yürüdü ve evebeyinleri gidene kadar camdan ayrılmadı. Sonrasında arkasından bir ses ona şu sözleri söyledi.
"Çocuğunuzu emzirdim majesteleri. Şimdi odanızda uyuyor."
"Çocuğum."dedi ta içinden. Bu kelime ne kadar güzeldi. Ablasının bebeğinin bir kez bile yüzünü göremeden ölmesine içi dağlanıyordu. Ona en iyi şekilde bakacağına söz verdi. Ona öz çocuğu gibi bakacaktı. Ablasının kanı onunda kanıydı."Şu dakikadan sonra bu bebek benim bebeğim."dedi içinden."Benim sorumluluğum,benim kanım."
Sonra Hizmetçiye döndü ve "Beni onun yanına götür."dedi. Kadın başı ile onaylarken Cara onun adımlarını izledi...14.08.2019
15:35
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şimdilik Hayır
Historical FictionTarihin saklı köşeleri ve bilinmezlikleri ile bezenmiş müthiş bir roman... İstenmeyen evlilikler,aile ilişkilerinin garipliği ,eğitimli ve iç duvarlarını fütursuzca kıran bir genç kızın hikayesini anlatır...