8.BÖLÜM

55 5 2
                                    

     Uçmak kuşlara münhasır...
Çakılmak  bize...
Mutlulukmu? Ne haddimize.

     Bir insan bir insandan ne kadar nefret eder? Çok güzel bir soru hatta yılın sorusu bile seçilebilir.

    Tabiki nefret etmiyorum etmekte istemiyorum çünkü annem hep der bir insanı sevmesen bile Allah için saygı duymalısın. Ama...

   Aması şu: eğer annem  de böyle bir durumla karşı karşıya kalsaydı o da  benim gibi şaşırırdı buna eminim...

    Neyse herkes kendi kararını veriyor sonuçta bize laf düşmez. Allah kimseyi yolundan eylemesin. Diyelim biz kendi hayatımıza bakalım sonuçta kimse kimsenin mezarına girmeyecek.

   Kapıdaki şahısı gördüğüme sevinsemmi yoksa üzülsemmi bilemedim. Bu aralar bu kelimeyi çok kullanıyorum herhalde"tesadüf" yoksa başıma neden gelir. Ben bu şekilde düşünürken ağzını aralayarak "Kusura bakma çantana bir hafta boyunca ulaşamadın, işim gereği yurt dışına çıkmam gerekiyordu o yüzden çantan da arabamda kalınca mecbur benimle Seyehat etmek zorunda kaldı."

   O bir nefeste cümleleri söylerken benim   Dilim lal olmuş çözülmeye para istermiş gibi kördüğüm bağlanmış bir şekilde elim kapı kulpunda ayaklarım bir basamak yukarıda uzaylı görmüş köylü gibi karşımdaki adama bakıyordum.

     Sonunda rüşvetini alan dilim işlevine geri dönerek beynimde toparladığım cümleleri kendisi  sayesinde sonunda serbest bıraktım. "önemli değil biraz daha erken ulaşsaydı daha iyi olurdu ama olsun teşekkür ederim" ciddiyetimi  koruyarak otoriter bir sesle cevap vermiştim.

    Yorgun olduğu göz torbalarından anlaşılıyordu. O an içimde bir merak duygusu belirdi
acaba bu adam ne iş yapıyor? Amaan banane ya bana bulaşmasın ne iş yapıyorsa yapsın.

   "neyse tekrardan kusura bakma" diyerek arkasını döndü. Dönmeden önce bir beş saniye üstüne başına gözüm kaydı, sanki iş seyahati değilde boksörlerin dövüşten  sonra ki halleri olur ya hani, böyle ter içinde kalmış halleri ha aynen öyleydi üstü başı.

    Arkasını dönüp arabasına doğru iki adım atınca omzunun  üstünde kan lekesi gözüme ilişti. "hey beyefendi omzunuz   kan olmuş" sanane zülal sanane!

    Sesimi duyduğunda arkasını tekrar döndü kafasını omzunun biraz arkasında kalan kan lekesine çevirince dağılmış olan saçları alnına düşmüştü.

 Bu hareketiyle bütün kızların kalbini tekletirdi bu kesin bir bilgi benim kalbim de tekledide o yüzden. 

     "sorun yok arkadaşın burnu kanamıstıda ondan bulaşmıştır"cevabını vererek arkasını dönmeden önce dudaklarına küçük bir tebessüm bahşederek arabasına bindi ve kursun  önünden uzaklaştı.

   " hayırdır zülal kimmiş o? "salona girdiğimde kursun  sorumlusu yani Esma hanım merak dolu sorusunu yöneltmişti" hiiç, uzaktan bir akraba çantamı getirmişti de "cevabını verince tatmin olurmuşçasına başını sallayarak onayladı.

    " neyse hadi sen evrakları ve kimliğini bana verde işlemleri geç olmadan yapayım "elimde bulunan evraklarla kimliği Esma hanıma  uzattım." ben bunları kurstan çıkmadan önce sana ulaştırırım fazla uzun sürmez zaten hadi görüşürüz sana iyi dersler "diyerek dudaklarına tebessüm yerleştirdi ve yanımdan uzaklaşarak kurstan çıktı.

********

   Hayat... Ne kadar güzel bir kelime. Adı güzel ama yaşantısı biraz şansa bakıyor. Kimisi hayatında eğlenip mutlu olurken, kimisi ise başına gelen kötülüklerden dolayı sürekli Allah'a karşı  isyan bayraklarını çekiyorlar. Ama gelen kötülüklere sabırla karşılık verseler  Allah'ın en büyük hediyesini kazanmış olacaktırlar.

ZÜLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin