e

138 14 1
                                    

Sonunda her şeyi bitirmiş ve yüzümdeki rahatlamış ifadeyle kapının önünde bekliyordum. Taehyung'a kızamazdım, evet ona sert çıkışmış olabilirdim ama o an üzerimdeki bana ait olmayan suçluluk hissi bencil olmama yol açmıştı. Haksız da sayılmazdım lakin Taehyung kadar masum da değildim. Derin bir nefes alarak ceketimi düzelttim ve kapıya tıkladım. Taehyung büyük gözlerle kapıyı sonuna kadar açtığında gülümsememi engelleyemedim ve ensemi kaşıyarak ona baktım. Biraz resmi ve tarzım olmayan bir şekilde giyinmiştim çünkü bugün, şuan benim için özeldi.

"Takım elbise giyeceğini haber verseydin ben de ona göre giyinirdim Jungkook."

Beni baştan aşağı bir kere daha süzüp bakışlarını gözlerime çıkardığında gülümsememi biraz küçülttüm ve kafamı yana salladım.

"Boşver. Üzerine montunu alsan yeterli."

"Yok hayır rahatsız olurum ben. Sen içeri geç ben uyumlu bir şeyler yakıştırırım."

Benim için şuan en önemsiz detay kıyafetlerdi ama rahatsız hissetmesini istemediğimden içeri adımladım.

İlk geldiğimde hiç iyi hatıralar bırakmadığım oturma odasına girdiğim an sıkıntıyla iç çektim. Yine de mutluydum. Ne kadar şerefsiz olsa da Taehyung ile onun sayesinde tanışmıştım. Amacım paçamı kurtarmaktı ve Jihoon için geliştirdiğim stratejiyi yine Jihoon için kullanmıştım. Onu sevdiğiyle tehdit etmekti planım. O yüzden onu da araştırmıştım ama tek bulduğum Taehyung'du. Ona mesaj attığımda Jihoon'u çok seviyor gibi görünüyordu ve bu işime gelmişti. Test edecektim, eğer gerçekten birbirine aşıklarsa Taehyung'u kullanabilirdim. Ama olmamıştı, Taehyung Jihoon'a karşı bir aşk beslemiyordu.
Zaten benim için önemli olan Jihoon'un duygularıydı. Kendi kendine hala Taehyung'a bunu nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum, sonuçta onu birnevi kullanmıştım. Kendisiyle birlikte olmamı yanlış anlayıp benden uzak durabilirdi. Bu yüzden anlatış tarzıma dikkat etmeliydim.

Ben bu şekilde dalmış düşünürken
Taehyung içeri girmiş ve dikkatimi ona vermemi sağlamıştı. Parlak altın rengi bir gömlek üzerinde salınıyordu. Altına giydiği kadife siyah pantolon bacaklarını yumuşakça sararken bende dokunma isteği uyandırıyordu. Bunun Taehyung'un bacaklarıyla bir ilgisi tabii ki yoktu, sadece kadife bir şey gördük mü parmak uçlarım dokunana kadar kaşınırdı. Öksürük sesleriyle bakışlarımı yüzüne çıkarttım.

"Çıkalım mı?"

Farketmiştim ki Taehyung'un teni de kadife gibiydi, etkilerinin de aynı olmamasını umarak odadan çıktım. Taehyung da arkamdan kapıyı kilitleyip çıktığında arabanın kapısını açıp girmesini bekledim. Yüzündeki hafif tebessümle bindiğinde gergin olduğunu tahmin edebiliyordum. Fazla beklemeden ben de sürücü koltuğuna oturdum ve klimayı açıp bahçeden geri geri çıktım.

Sessiz bir yolculuğun sonunda hoş bir restoranın önünde durmuştuk. Taehyung mekana hafif aralık ağzıyla bakıp kafasını hafifçe sallamıştı. Memnun kalmasına sevinerek onu kapıya yönlendirdim.

Sonunda dipteki odaya yerleşip siparişlerimizi vermiştik. İkimiz de sessizlikten son derece rahatsızdık ve konuşmaya da çalışmıyorduk.

"Aslında aklımda hiç böyle bir şey yoktu. Sadece sıradan bi şekilde buluşuruz diye düşünmüştüm. Ama nedense özel bir şey istedim."

Ben konuştukça biraz gevşiyor gibiydi. Yine haklıydı, benimle kaç kere yüzleşmişti ki.

"Bu tarz yerleri normalde sevmem, sen de sevmezsin."

Bi an bakışları sertleşti ama tekrar eski haline döndü. Onu tanımam onda rahatsızlık mı uyandırıyordu?

"Tek taraflı bir tanışma merasimi gibi hissediyorsun değil mi? Seni tanıdığım için üzgünüm Taehyung. Sadece kendimi kaptırmıştım."

Isn't it?    [jk+th]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin