Denizdeki Çocuk

163 4 6
                                    

  Yatağında yatmış telefonumdan bir dizi izliyordum, sabaha karşı saat 4 idi. Gözlerim kapanmaya başlamıştı, gözlerim tam kapandığında telefonuma gelen mesaj sesi ile gözlerimi açmam bir oldu. Sinirle telefonun ekranına baktım ve uykusuzluktan bulanık gören gözlerimle mesajın kimden geldiğini okumaya çalıştım. Jimin den idi, eve yaklaştığını yazmıştı. Yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim, aşağı inip buzdolabını karıştırıp ağzıma birkaç şey tıkıştırırken kapı çaldı, buzdolabının kapağını kapatıp hemen kapıyı açtım. Ağzım çok dolu olduğu için konuşamadım. Jimin, Jennie ve Lisa ile birlikte gelmişti. Üçü de bana gülmemek için kendilerini zor tuttuklarını belirten bir yüz ifadesi ile bakmaya başladılar. Ben anlamamış bir şekilde onlara bakarken üçü de içeri geçti ve koltuğa dizildiler.

Jimin: Ağzındakileri çiğnemeyi düşünüyor musun? Böyle sincaba benziyorsun da.

Gülmeye başladılar, gözlerimi devirdim yanaklarım fazla dolmuştu, zar zor çiğneyip yuttum ve karşılarındaki koltuğa bıraktım kendimi.

Rose: Sabah sabah hangi rüzgar attı sizi buraya?

Jennie: Duyduk ki baban evde yokmuş bizde dedik yalnız bırakmayalım.

Lisa: Tritonlar kaçırır falan aman Allah korusun.

Üçü birden anırmaya başlamıştı. Küçükken Triton lardan çok korkardım. Tritonlar Yunan mitolojisinde deniz tanrısı poseidon'un yarı insan yarı balık şeklindeki deniz erkeği olan çocuklarıydı, gemileri batırmaktan ve dehşet saçmaktan zevk aldıkları söylenirdi mitolojide. Babam da kaptan olduğu için o her sefere gittiğinde Triton ların gemisini batıracak ve babamı kaçıracaklar sanırdım hep. Bu yüzden sürekli bunu yüzüme vurmaya çekinmez benim bu üç güzel arkadaşım. Koltuğa daha çok yayılıp bende güldüm.

Jennie: Neyse Ee baban ne zaman seferden dönecek?

Rose: 1 hafta sonra gelecekmiş.

Lisa: O zaman 1 hafta boyunca seni n başına belayız hiç kusura bakma burda kalıyoruz. Rose ile ben yatarım haberiniz olsun siz kendinize bir yer bulun artık umrumda değil.

Lisa ya baktığımda bana öpücük attı ve güldü. Bende güldüm. Jimin değişik bakıyordu, sanki aklında bir soru varmış da soramıyormuş gibiydi. Onun bu haline dayanamayıp sordum sonunda.

Rose: Ne oldu Jimin? Neden böyle durgunsun?

Jimin: H-hiç canım sadece biraz uykum var.

Lisa: O zaman sabahın köründe neden hadi Rose ye gidelim dedin? Yatıp uyusaydın uyumak yok.

Jennie: Haklı. Bizi uyandırdın sende uyanık kalacaksın.

----------------------✯-----------------------

Tüm hafta boyunca başımın etini yiyip durdular. Sonunda bugün babam geliyordu ki bunun anlamı artık sabahın köründe uyandırmak için üstüme atlayacak insanların olmaması demekti. Kendimi çok rahat hissediyordum, artık uyuyabilecektim ama onlarsız da hayat sıkıcı geçiyordu...

Babam geldiğinde bana sıkıca sarıldı ve yorgun olduğu için hemen yukarı çıkıp yattı. Birkaç saat sonra yine ben tam uyuyacakken Jimin mesaj attı. Uykusuzluktan gözlerim fazla bulanık görüyordu. Mesajı okuyup, anlayıp birde geri mesaj yazacak halim yoktu. Telefonda zar zor seçtiğim isimlerden Jimin'i bulup aradım. Jimin telefonu açtığı anda ona fırsat vermeden hızlı hızlı konuşmaya başladım.

Rose: Ne var ne ne ne? Bir hafta ağzıma sıçtığınız yetmedi de şimdi telefonla mı ağzıma sıçıyorsunuz?

Jimin: Sus da bir dinle.

Jimin fısıldayarak konuşuyordu, yatakta doğrulup dikkatlice dinlemeye çalıştım, ama uykusuzluk yüzünden gözlerim kapanıyordu.

Jimin: Yarın bizim okuldaki çocuğun partisi var. Saat 01.00 da başlıyor büyük ihtimal sabaha karşı 04.00 a kadar sürer, baban izin vermez içkili bu yüzden seni kaçıracağız. Baban daha uyanmadan seni eve geri getiririz. Bizimle kaçmaya var mısın?

Söyledikleri sayesinde ne uyku falan kalmamıştı gözlerimi açabildiğin kadar açmış psikopat gibi sırıtıyorum. Büyük ihtimal şu an çok büyük tepki veriyordum. Ah.. Bunların hepsi uykusuzluk yüzünden.

Rose: Olur gelirim.

Jimin: Yarın akşam babana uyku hapı ver ve o uyuduktan sonra bizi ara biz seni almaya geleceğiz.

İlk defa yaptığım bir şey değildi ama nedensiz yere heyecanlanmıştım. Değişik hisler vardı içimde. Jiminle biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapattık ve ben sonunda uykuya kavuştum.

*Parti gecesi*

Babamın kahvesine uyku hapını atıp erkenden zıbarmasını sağlamıştım. Babam uyuduktan sonra Jimin in beni almasını istedim. Jimin beni gelip aldı, Jennie yüzünden arkaya oturmak zorunda kalmıştım ki arkaya oturmaktan nefret ederdim. Lisa'nın omzuna başımı yaslayarak iyice yayıldım ve yola koyulduk. Parti ye geldiğimizde az içip kalıcağımızı söylemiş ti Jennie. Ama 5 dakika sonra Jennie'yi sarhoş bir şekilde okulun bad boy görünümlü çocuğu Yoongi'ye sululuk yaparken bulmuştuk. Konuşmaya dalıp içkiyi fazla kaçırmış olmalıyız ki pek fazla şey hatırlamıyorum. Sadece partiden Jennie'yi sırtıma alarak bir sağa bir sola süzüle süzüle çıktığımı hatırlıyorum. Partiden çıktıktan sonra deniz kenarına gelmiştik. Jennie'yi banka oturtup denizi izlemeye başladım. Beynim zonkluyor zor ayakta duruyordum ama denizi izlemek hoşuma gidiyordu. Jimin Jennie ve Lisa ile uğraşıyordu, ama o da çok sarhoştu onlarla uğraşırken uyuya kalıyor bağırarak kafasını kaldırıyordu. Lisa ve Jennie ise bu zamana kadar olan sevgililerinden bahsedip bir ağlayıp bir gülüyorlardı. Onları umursamayıp denizi seyretmeye devam ettim. Bacaklarım ağrıyınca yere dikkatlice oturdum. Kafamı kaldırdığımda denizdeki birşey dikkatimi çekmişti. İlk başta ne olduğunu anlayamamıştım. Dikkatlice baktığımda bir çocuk olduğunu gördüm. Hava fazla aydınlık olmadığından düzgün göremiyordum, ama bunun bir çocuk olduğunu biliyordum. Gözümü çocuktan ayırmadan Jimin'e seslendim.

Rose: JİMİN denizde bir çocuk var.

Jimin yine uyuya kalmış olacaktı ki kafasını hızlıca kaldırıp salak saçma şeyler söyleyip bağırmaya başlamıştı. En sonunda Jimin'e sinirli sinirli baktım. Kimin bağırmayı kesti ve ayağa kalktı, tam o sırada denizdeki çocuğa tekrar baktım. Hala oradaydı kımıldamıyordu. Orası derin bir yerdi ve nasıl sabit kaldığını bilmiyordum. Bana bakıyordu. Bana bakmayı kestiğinde suyun içine daldı. O sıra yanıma Jimin oturdu. Sanırım az önce çocuk denize daldığında bir kuyruk görmüştüm veya halisülasyondu bunların hepsi. Kafayı sıyırmış olabilirdim. Jimin denize baktı.

Jimin: Hani nerde çocuk?

Rose: Ama orda bir çocuk vardı sonra denize daldı ve gitti.

Jennie: Tritonlar dır.

Jennie bunu dedikten sonra Lisa ile mal gibi anırmaya başladılar. Bir ara birinin nefesi kesildi ama hangisiydi bilemiyorum, ama şunu artık biliyorum ki. Bu kızların bir daha içki içmelerine müsaade edilmemeli. Onlar anırmaya devam ederken başımı Jimin'in omzuna yasladım ve denizdeki çocuğu düşündüm. Acaba halisülasyon muydu yoksa gerçek mi? Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladı ve sonrası karanlık.
.
.
.
.
.
Yeni hikaye daha çok mitolojik. Umarım beğenirsiniz şu an bu bölümü yazmak için uyumadım cidden gözlerim bulanık görüyor lan çsşaisşwşs neyse iyi geceler. ❤️

Poseidon OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin