Jungkook"Beni hemen şu an bırakmazsanız yemin ederim sizi ayağımın altında ezerim, duydunuz mu beni!"
Kulaklarımı patlatacak derecede yüksek çıkan ince sesine karşılık gözlerimi acıyla buruşturmuştum. Yoongi de kulaklarını elleriyle kapamayı tercih etmişti. Bu kız gerçekten dünyanın en ince ve güçlü sesine sahip olabilirdi.
"Tamam sus!" Diye bağırdım sonunda. Daha fazla katlanabileceğimi sanmıyordum çünkü. "Profesör'e söylemek için kaçmaya çalışmasaydın başına bunlar gelmeyecekti. Sen ve o küçük arkadaşın her şeye burnunuzu fazla sokuyorsunuz."
Odada Yoongi'nin yatağı üzerinde kıpırdamadan otururken bana sinsi bakışlarını atmaya başladı. "Yeri'den mi bahsediyorsun?"
"Evet."
Bu sefer araya giren kişi Yoongi oldu. "Daha fazla bağırmayacağına ve Profesör'e gitmeyeceğine nasıl inanabiliriz?"
Beline uzanan uzun saçlarını geriye atıp kollarını göğsünde birleştirmişti. Tüm güç onun elindeymiş gibi davranıyordu ancak korktuğu apaçık belliydi. "İnanamazsınız. Çünkü buradan çıktığımda ölmüş olacaksınız."
Histerik bir gülümseme sundum. Bu kız kendisini ne sanıyordu cidden? O da diğer cadı arkadaşları gibi berbat bir egoya sahipti ve karşısında onların kanlarını sömürmek isteyen bir vampir topluluğu olmasına rağmen hâlâ aynı tavrını koruyordu.
"Birazdan Joy ya da Yeri gelecek ve beni buradan çıkaracaklar."
İkisinin adını söylediğinde Yoongi'ye kısa çaplı bir bakış atıp yeniden Seulgi'ye döndüm. "Neden? Diğerleri seni kurtarmaya gelmez mi?"
"Irene ağlıyor olmasaydı ve Wendy de uykusuna geri dönmeyecek olsaydı gelirdiler fakat biliyorlar."
"Neyi biliyorlar?" Diye sordu Yoongi.
Bu sefer ayağa kalkmıştı. Boyu pek kısa sayılmazdı hatta diğer cadılara oranla uzun olduğunu söyleyebilirdim. Zaten aralarında en kısa olana sinir olmayı tercih etmiştim. Bu yüzden Seulgi pek ilgi alanıma girmiyordu.
"Beni öldürürseniz ne ceza alacağınızı bilmediğimizi mi zannediyorsunuz?" Diyerek kaşlarını çattı ve bize sert bakışlarını yollamaya başladı.
Yoongi direkt bana döndüğünde istemsizce yutkunmuştum. "Alt tarafı bir cadısın, akıl okuyucu falan değil. Ayrıca cezalara Profesör Jimin karar veriyor."
"Jungkook haklı," diyerek araya girdi Yoongi. "Blöf yapmayı bırak ve sana ne yapacağımızı bulana kadar oturmaya devam et Seulgi."
Sinirle yerine geri geçtiğinde Yoongi'nin rahat bir nefes verdiğini duyabilmiştim. Aslında haklıydı. Eğer bir öğrenciyi katledersek cezası bilinçli olarak vampir soyumuzun tükenmesine kadar gidebilirdi. Yani oldukça tehlikeliydi bu yüzden sadece gözünü korkutmak istemiştik. Ama bildiğimiz başka yöntemler de vardı ve onların cezası olsa da biz bu konularda profesyonel olduğumuz için Profesör Jimin'in ruhu bile duymazdı. Diğer öğrencilerin aksine haylazlık konusunda ustaydık.
Biz Yoongi'yle, Seulgi'ye ne yapacağımızı düşünürken aniden kapımız tıklatılmıştı. Amacımız Usta Hoseok'un yanına gitmekti fakat işler Yoongi'nin yanlış odaya girmesiyle sarpa sarmıştı. Şimdi de muhtemelen kapımızı tıklatan kişi bizi Hoseok'a götürecek olan zaman makinesiydi. Ona zaman makinesi diyorduk çünkü okulda tuttuğumuz en iyi ajanlardan birisiydi. O da öğrenciydi ne de olsa. Her öğrenci işimize yarıyordu bizim.
Yoongi kapıyı açtığında karşımızda Profesör Jimin'i görmeyi beklemediğimiz için afallayıp kalmıştık. Bize öldürücü bakışlarını sunarak kapıda duruyordu ve Seulgi de direkt ayaklanmıştı.
"Seulgi!"
Arkadan birkaç kız sesi duyduğumda Seulgi'nin de söylediği gibi Yeri ve Joy da Profesör'ün arkasındaydı. Onlara sabır dilercesine baktım ve gözlerimi Jimin'e çevirdim.
"Odama gelin," ses tonu öylesine sertti ki ceza alacağımız kesinleşmişti. "Hemen."
Seulgi, Joy'un boynuna atlarken Yeri de bize sert bakışlarını sunmaya başlamıştı. Sanki bir zafer kazanmışçasına bakıyordu artık. Ama benim açımdan düşünecek olursak bu 'sert bakışlar' daha çok sert görünmeye çalışan sevimli bir tavşan yavrusunu andırıyordu. Sinirliyken daha güzeldi.
Bir dakika.
Güzeldi. Bunu neden Profesör Jimin'in arkasından cezaya yürürken düşünmüştüm ki? Güzel olması bir şey ifade etmiyordu. Tamam, güzeldi ama... pekâlâ. Kendi zihnimi kendim batırmıştım. Yine de kokusu buraya kadar gelirken dişlerimin sivrileşmesini ve onun tenine batırmak için sabırsızlandıklarını hissedebiliyordum. Seulgi'de bu hissi yaratmamıştı nedense.
"Kızlar, siz de gelin." Dedi Jimin.
Joy, Seulgi ve Yeri arkamızdan geldiklerinde sonunda Profesör'ün odasına girmiş ve sorgu sürecine başlamıştık. Gecenin bilmem kaçıydı ve tüm öğrenciler -muhtemelen- uyurken biz, planımızı ve her geceki düzenimizi bozan aptal cadılar yüzünden ceza yemek üzereydik.
Jimin, masasının başındaki büyük tahtına -taht diyordum çünkü koltuk olamayacak kadar gösterişliydi- oturdu. Ellerini birbirine kenetledikten sonra hepimizi kırmızı gözleriyle süzmüştü.
Yoongi hemen yanımdaydı. Joy, Seulgi'nin omzuna kolunu atmıştı. O zaman fark etmiştim ki Joy, Seulgi'den daha uzundu. Yeri de onların önünde, benim yanımda ancak biraz uzağımda duruyordu. Sanki yiyecektik!
"Siz ikiniz," iki parmağını bize uzattı Profesör. "Yüzde yüz cezalısınız. Haftaya yapılacak olan Uçan Top Yarışı'na ve Özel Büyü Dersi'ne katılamayacaksınız."
Yoongi'nin ağzı beş karış açıldı. "Hadi ama! Jungkook'la bu yarışı dönemin başından beri beklediğimizi biliyorsunuz Profesör..."
Sikeyim.
Bu yarışı gerçekten dönemin başından beri bekliyorduk ve Yoongi'yle takım kaptanıydık. Yani katılamamamız demek yarışın iptal olması demekti. Ancak Jimin hiçte öyle düşünmüyordu sanırsam.
"İptal edemezsin. Herkes bu anı bekliyordu." Diye karşı çıktım ben de.
"İptal etmiyorum," yüzünde dünyanın en pislik insanıymış gibi bir ifade belirdiğinde gözleri yanımızda duran cadılara kaymıştı. "Kaptanlığı, onlara devrediyorum."
__
478237 tane taslak yazasım var ama anca akşam yazabiliyorum. Bu da bir istisnaydı işte kkk. Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur. Kocaman öpücükler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
creepy city
VampireBTS & RV - Bu şehir, yüzyıllardır vampirlerin şehri. Tek bir insanoğlunun adım bile atamadığı kanlı şehir burası. Ama şimdi o şehre adım atmaya cesaret eden küçük bir cadı topluluğu var. Ve kana susamış bu şehir, cadıların soyunu bitirmekte karar...