Korku | 9

1.9K 177 67
                                    

Suskunluklarını sürdürdüler. Irene, Fritz'in kendini güç tuttuğunu bakmadan da hissediyordu. Sonunda kocası ona yaklaştı. İyice, iyice yakınına geldi. Irene onun soluğunun ağırlığını hissediyor, sabit ve bulanık bakışlarıyla karanlığın içinde kıvılcımlanan gözlerinin parıltısını seçiyordu. Öfkesinin her an patlamasını, kendisini kabaca kavrayıp hırpalamasını bekleyerek titriyordu. Irene'nin kalbi hareketsizdi, sadece sinirleri aşırı gergin yay gibi titriyordu; her şeyiyle cezasını bekliyor ve öfkesinin patlaması için neredeyse sabırsızlanıyordu. Fakat kocası hâlâ susuyordu ve Irene sonsuz bir hayretle onun kendisine şefkatle yaklaştığını hissetti. "Irene," dedi, sesi tuhaf bir yumuşaklıkta çıkıyordu. "Birbirimize daha ne kadar işkence edeceğiz." Irene aniden boşaldı, çırpınarak, şiddetle sarsılarak, uzayıp giden tek bir hayvansı çığlık kopardı; bütün o haftaların zorla bastırılmış, biriktirilmiş hıçkırıkları nihayet çözülmüştü. Öfkeli bir el Irene'yi içinden kavramış şiddetle sarsıyordu sanki; sarhoş gibi yalpalıyordu, kocası tutmamış olsaydı devrilecekti.

"Irene," diyerek onu sakinleştirmeye çalıştı, "Irene, Irene." Sanki sözcüğün giderek sevecenleşen tınısı, Irene'nin kasılmış sinirlerinin umutsuzca isyanını bastırabilirmiş gibi karısının ismini giderek daha hafif, daha yatıştırıcı bir sesle tekrarlıyordu. Fakat yalnızca hıçkırıklarla ve karısının tüm bedeninde dolaşan azap dalgalarıyla karşılık alıyordu. Titremeler içindeki kadını götürüp divana yatırdı. Ama hıçkırıkları durulmuyordu. Ağlama krizi tüm uzuvlarını elektrik verilmiş gibi sarsıyordu, Irene'nin acılar içindeki bedeninden ürperten buz gibi dalgaların geçtiği belli oluyordu. Haftalardır katlanılmaz ölçüde gerilmiş sinirleri artık çözülmüş, müthiş bir azap hissiz bedenini talan etmeye başlamıştı.

Kocası, Irene'nin tir tir titreyen bedenine büyük bir heyecanla sarıldı, soğumuş ellerini tuttu, önce yatıştırmasına, sonra denetimini kaybetmiş gibi korku ve tutkuyla elbisesini, ensesini öpmeye başladı; fakat karısının büzülüp kalmış bedeni hâlâ yırtılır gibi seğiriyor, içinden nihayet setlerini yıkan hıçkırık dalgaları boşanıyordu. Karısının gözyaşlarıyla yıkanan soğumuş yüzüne dokundu, şakaklarında atan damarları hissetti. Tarifsiz bir korkuya kapıldı. Yüzüne daha yakınlaşarak konuşmak için diz çöktü.

Durup durup karısına dokunuyor, ismini söylüyordu, "Irene," diyordu, "niçin ağlıyorsun... Şimdi... şimdi... her şey geride kalmışken... Niçin hâlâ kendine eziyet ediyorsun... Artık korkmana gerek kalmadı... O kadın bir daha gelmeyecek, asla..."

Irene'nin bedeni tekrar sarsılınca kocası onu iki eliyle birden sıkıca tuttu. Azap içindeki ruhunu paralayan o çaresizliği hissettiğinde, sanki onu katleden kendisiymiş gibi bir korku duydu içinde. Durup durup karısını öpüyor, karmakarışık sözcüklerle kekeleyerek özür diliyordu.

"Hayır... bir daha asla... sana yemin ediyorum... bu kadar çok korkacağını tahmin edemezdim... seni geri çağırmak istemiştim sadece... görevlerini hatırlamanı istemiştim... onu sonsuza kadar bırakmanı... bize geri dönmeni istemiştim... bir rastlantıyla durumu öğrendiğimde başka çare bulamadım... yüzüne karşı söyleyemezdim... ben... ben hep geri döneceğini düşündüm... o zavallı kadını o yüzden ben gönderdim... seni ondan uzaklaştırsın diye... biçarenin biri, işsiz bir oyuncudur o... bu işi gönülsüz kabul etti, ama ben istedim... şimdi haksızlık etmiş olduğumu görüyorum... ama geri dönmeni istiyordum... hazır olduğumu... bağışlamaktan başka bir şey düşünmediğimi... hep hissettirdim sana, ama sen anlamadın... fakat... fakat bu kadar ileri gitmek istemezdim... bu olanları görünce ben daha fazla acı çektim... senin her adımını izledim... sırf çocuklar için... anlıyorsun değil mi, onlar için seni zorlamak istedim... ama artık hepsi bitti... şimdi her şey düzelecek..." Irene sonsuz bir uzaklıktan, yakınında çınlayan birtakım boğuk sözcükler geldiğini duyuyor, ama hiçbirini anlamıyordu. Ruhunda her şeyi bastıran bir çağıltı, içinde her duygunun söndüğü bir algı karmaşası vardı. Teninde dokunuşlar, öpüşler, okşamalar ve artık soğumuş olan kendi gözyaşlarını hissediyordu. Fakat damarlarında kanı uğultuyla, boğuk ve tehditkâr gürleyerek akıyor, taşkınca kabararak çılgın çanlar gibi gümbürdüyordu.

Sonra gözlerinin önünde her şey netliğini yitirdi. Baygınlığından sıyrılırken giysilerini üzerinden çıkarttıklarını hissetti, kat kat bulutlar arasındaymış gibi kocasının sevecen ve kaygılı yüzünü gördü. Ardından derin karanlıklara gömüldü, uzun zamandır özlemini çektiği koyu, rüyasız bir uykuya daldı.

Ertesi sabah gözlerini açtığında odası aydınlıktı. Aydınlığı kendi içinde de hissetti, bulutlardan arınmış, fırtına kanını temizlemişti. Neler olduğunu hatırlamaya çalıştı, fakat her şeyi bir rüyada gibi görüyordu hâlâ. Zonklayan algılarıyla gerçekdışı, hafif ve özgür, uykuda süzülerek yürüyormuş gibi geliyordu Irene'ye, gerçekten uyandığından emin olmak için ellerini yokladı.

Aniden irkildi, yüzük parmağında ışıldıyordu. Bir anda tamamen uyanıverdi. Yarı baygınken duyup duymadığından emin olamadığı karmakarışık sözcükler, önceden belli belirsiz sezdiği, ama düşünceye ve şüpheye dönüştürmeye cesaret edemediği hisler, hepsi birbirine bağlanarak birden berrak bir bütünlük kazanıverdi. Irene ansızın her şeyi kavradı, kocasının sorularını, âşığının şaşkınlığını şimdi anlıyordu, bütün ilmekler çözüldü ve içine düşmüş olduğu dehşet ağını gördü. Hem öfkeye hem utanca kapılmış, sinirleri tekrar titremeye başlamıştı, o rüyasız ve korkusuz uykudan uyandığına neredeyse pişman olacaktı.

O sırada yan odadan gülüşmeler duyuldu. Çocuklar kalkmış, yeni doğan güne uyanan kuşlar gibi cıvıldıyorlardı. Irene oğlanın sesini açıkça tanıdı ve babasının sesine ne kadar benzediğini ilk kez fark ederek şaşırdı. Dudaklarında hafif bir gülümseme uçuşarak orada kaldı. Yaşamını ve şimdi mutluluğunu da oluşturan bütün bu şeylerin tadına daha derinden varmak için gözleri kapalı yatmaya devam etti. İçinde hâlâ acıyan bir yer vardı, ama iyi şeyler vaat eden bir acıydı bu, tamamen kapanmadan önce kabuk tutarken yanan yaralar gibi sıcak, ama yumuşak bir acı. 

S O N

Stefan Zweig'in sevilen diğer eserlerine profilimizdeki okuma listelerinden kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

KorkuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin