Gün yine ağırlığını ortaya koyup kendini göstermişti. Ben ise hâlâ daha geceden kalma halim ve bir yandan da kahve yapma derdindeydim. Güzel sert bir kahve beni kendime getirirdi. Dün gece biraz kaçamak yapmıştık ama bunun bana ne kadar iyi geldiği muammaydı. Beynim patlıcaktı sanki, böyle bir ağrı için bile birdaha o zıkkımı içiceğimi düşünmüyordum. Kahve kupamı elime aldım ve salona geçtim. Kahvemle birlikte şöminenin önünde ki pufa oturduğumda sıcaklığın parmaklarımda ki kılcallarda akan kanı bile fokurdattığına neredeyse inanıcaktım. Kahve birazcık olsun ağrımı dindirse de yine de zonklayan başım acısını belli edip ben buradayım dercesine sık sık yokluyordu kendini. Bunun üzerine bir ağrı kesici almanın sorun olmayacağını düşünerek rafdaki ağrı kesiciye uzandım. Hapa uzanıp yarısını kırıp ağzıma attıktan sonra resmen çok büyük bir gayret göstermiştim o minik parçanın boğazım boyunca beni rahatsız ederek mideme ulaşmasına. Neyse ki hap tesirini hemen gösterdi de başımda ki ağrı yerini rahatlığa bıraktı. Aslında ben pek hasta olan biri olmamışımdır o yüzden de pek hap kullanma isteği gütmem.
Ben Buğlem, arkadaşlarım ve ailem de dahil olmak üzere insanlarla pek iletişim kuramasam da insanlara nadiren de olsa gülümsemeyi başarabilen bir kız. Hayat elimden aldıkları ve bana kattıklarıyla bu izlenimi oluşturdu bende. Belki de bu şekilde olmam herkes için en iyi olanıydı. Evet küçüklüğümden bu yana yufka yürekli, güler yüzlü, arkadaş canlısı, ve sağduyulu olmuşumdur, ama lise hayatımda çevremdeki insanların bana katmış olduğu acılar, mutluluklar, öfke hayatımda birçok soruna yer etti. Yeri geldi kavga ettim, yeri geldi haksız duruma düşürüldüm, yeri geldi hayatımda asla kırılamayacağım kadar kırıldım, ve ben bu hayatı yaşarken sanki bu olaylar tek tek zihnime kazındı. O zamandan sonra da tanımadığım birine karşı ne kolay kolay güvenen, ne sıcak samimi bir tebessüm sunan, ne de iyi biri olmayı başarabilen biri olabildim.
Bazen insan der ya hani, kendini sorulara boğar ben kötü biri miyim? Ben gerçekten acımasızım, ruhsuzum, umursamazım. Ben her başımı yastığa koyuşumda bu soruları sordum kendime, ama sürekli aklımda bir sahne canlanırdı soruların beraberinde, lise de hoşlandığım hatta hayatımda ilk defa aşk denilen o tarifsiz hissi tattığımı düşündüğüm, kendime gerçekten bu hayatta, yanımda ki arkadaşım diyebiliceğim insan bana 'sen gerçekten kötüsün ve çoğu şeyi haketmiyosun, ayrıca merak etme gider gitmez unuturum seni, kötü insanlara hafızamda yer ayırmam ben' demesi bana kötü bir insan olduğumu düşündürten anılardan birisiydi. Daha o kadar çok olay yaşadım ki hem acıyı hem mutluluğu tattığım, neresinden tutsam ucu gelemeyen yumak gibi yuvarlandı gitti benim hayatımda. Bazen kardeş tavsiyesi diyerek hayatı dalgaya almaya karar verdim ama bana göre değildi bu davranışlar ben hayatı ciddiyetiyle yaşayan biriydim, ne kadar dalgaya alabilirdim ki? Evet ben ne çok iyiydim ne de çok kötü ben nötrdüm bana kalırsa, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın moduna büründüm çoğu zamanda. Ama ne biliyim bazende gerçekten bunalıp insanlara sarasım tuttuğu da olmuyo diyemem. Böyle işte diğer insanların basit gördüğü ama asla basit kılıfına oturmayan bir ben. Asla insanları aşağılama, yargılama ya da yerme düşüncesinde olmadım aksine insanların zekalarını kullandıkları sürece çok zeki varlıklar olduklarına ve aslında herbirinin bir altın değeri biçtiğini düşünmüşümdür. Ama bazı insanlar vardır altının değerini düşüren, altın olduklarını bildikleri halde kendi değerlerini biçemeyen kendilerini değersiz kılan ucuz insanlar. İşte o insanlardan olmadım hiçbir zaman, herzaman kendi değerimi bilip kendimi yükseltebilicek herşeyi göze alabilen biri oldum tıpkı ölüceğini bile bile yeme atılan balıklar gibi...
🍁
Şöminenin verdiği rahatlama hissi ile bir kaç dakika dalgınlığımdan kapının tiz sesiyle kendime gelebilmiştim, gelenin kim olduğunu merak ederken aynı zamanda da tahmin edebiliyordum.Yavaş ve ayaklarımı sürükleyerek geniş holü çabucak bir şekilde yürürken kapıya uzandım ve yavaş bir şekilde kapıyı aralayıp kimin geldiğine baktım ve evet, tahmin ettiğim gibi Aysima gelmişti. O da benim gibi halsiz ve fersiz gözleriyle kapıdan içeri girerken direkt kendini şöminenin önüne attı. Bende aynı şekilde yanında ki pufta yerimi aldım. İkimizde dün gecenin etkisinden pek kurtulabilmiş değildik. Bana dönüp "Bana bi kahve yapsana ya kafam uçuyo gibi oluyo" dedi. Bende yerimden doğrulup iki kupaya kahveleri döküp ısıtıcıya suyu koyup beklemeye başladım bu arada telefonumu elime alıp sosyal medya hesaplarıma göz attım ve dün gece biz biraz çakır keyifken yaptığımız canlı yayını izlemeye koyuldum. Aslında kötü birşey yoktu yanımda Aysima ve iki çocuk vardı çocukların simaları biraz tanıdık gelse de tam olarak kim olduklarını anlayamamıştım. Sonra Aysima'nın telefonu aklıma geldi hemen kaynayan suyu bardaklara boşaltıp kupaları elime alıp şöminenin yanına doğru yol aldım. Hemen kupanın birini Aysima'nın eline tutuşturunca o da bu hareketlerimi anlamlandıramasa da sessiz kalarak kupayı alıp yavaş yavaş yudumlamaya başladı Aysima'nın yanından ayırmadığı çantayı elime alıp içerisinden telefonunu çıkarıp şifresini bildiğim için hızlı bir şekilde sosyal medya hesaplarına giriş yapıp kontrol ettim, bir kaç fotoğraf ve yine aynı çocuklar vardı ve çocuklar etiketlenmişti. Aysima'ya "bu çocuklar kim, tanıdık geliyor ama tam çıkaramıyorum" dediğimde okulda gördüğünü söyleyip kendisinin de pek tanımadığını belirtmişti. Bende gözümün nereden ısırdığını anlamıştım. Sessiz ve huzurlu bir şekilde şöminenin önünde hem kahveleri yudumlayıp hem de yarı dalgın bir şekilde ateşin çıtırtısını ve etrafa saçtığı huzuru izlemiştik.Tekrar bu dalgınlıktan ayılmamız yine kapının tiz ve itici sesiyle meydana gelmişti , sahi bu kapının zil sesi her zaman bu kadar itici miydi yoksa bugünlük bana mı öyle gelmişti bunu daha sonra düşünmeyi zihnimin bir köşesine not ettim, şuan hiç halim yoktu bunları düşünecek. Kapıyı araladığımda bu sefer de karşımda Eyşan'la Berk vardı ama onlar kahvelerini içip gelmiş olmalılardı ya da bünyeleri bağışıklık kazanmıştı büyük ihtimalle Aysima ve bana olan ağrı ve halsizlik onlarda pek yoktu. Eyşan içeri girdiğinde bizim halimizi görünce biraz söylendi ve gidip hareketli bir şarkı açıp dans etmeye başladı Berk de onu izleyip ara sıra göz kırpıyordu. Evet Berk ve Eyşan lise sondan beri yani 3 senedir sevgililer. Ve gayette keyifleri yerinde, onlarda ki enejinin nerden geldiğini anlayamadan kendimi tekrar pufa yığıp vücudumda ki ve ruhumda ki yorgunluğu atmak için geberiyordum. Allah aşkına bir insanın hem uykusu olup hem uyuyamaması kadar kötü ve saçma bir durum olamazdı. Dans eden Eyşan'a ayağa kalkan Berk de eşlik edince resmen onların enerjilerine hayran bir şekilde baka kaldım. Onlar dans ederlerken bizde Aysima ile muhabbet ettik, dersler, okul derken vakit çarçabuk geçiverdi bir süre sonra Berk ve Eyşan da bize katıldı akşam üzeri dışarı çıkmak için bir karar aldık ve canlı karaoke bara gittik.
Sesim iyi olmadığı için hiç bulaşmayıp Eyşan ve Berk'in düetini dinledik, onlar lovefool şarkısını seslendirirlerken Aysima' da Pera 'Ne Ala' yı söyledi. Üçünün de sesleri çok güzeldi tamam benim ki de çok kötü değil ama biraz da keyfim yok gibiydi o yüzden hiç bulaşmak istemedim. Oranın çıkışında ben yorgun olduğumu söyleyip eve geçtim, diğerleri biraz daha dolaşıp öyle eve geçiceklerini söylediler. Onları onaylayıp arabayı eve doğru sürmeye başladım, gerçekten İstanbul tarfiği kadar berbat birşey görmedim, hayır yani araba ileri geri ileri geri içim dışıma çıktı, saygısız şoförlerden hiç bahsetmiyorum, kesinlikle bunaltıcı.Tamam şehri seviyorum, havasını seviyorum ama trafiğini hiç sevmiyorum, hatta nefret ediyorum. Biran önce eve varmak istediğim için biraz daha hızlı davranarak kendimi İstanbul'un yoğun yaşamından kurtardım.
Eve geçtiğim de ise asıl huzur buydu işte, sessiz, sakin. Sadece sen ve düşüncelerin, özgür kalmak isteyip kafanı kurcalamak için can atan düşüncelerin. Neyse ki yorgunluğum daha ağır bastı ve gözlerime vuran ağırlıkla beraber kendimi uykuya teslim etmek için hazırlandım siyah üzerinde beyaz marka isimli geceliklerimi giyip banyoda işlerimi halledip odama geçtim. Ve huzurun beni ele geçirmesine izin verip gözlerimi kabusların kötülediği, rüyaların cennetine teslim ettim...
🍁Merhaba, öncelikle okuyan, beğenen, yorum yapan tüm herkese teşekkür ederim. Görüşleriniz elbette ki benim için çok değerli. Yazma fikrine kalkışana kadar çok okudum, yorum yaptım, bilgi edindim, ama insanoğlunun her zaman hatası olabilir. Sizlerden hatalarımı bana bildirmenizi ve gün geçtikçe, her bölümde daha iyi sonuçlar doğurabilmeyi umuyorum. Buraya kadar okuduğunuz için çok teşekkür ederim.🙂☺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADEM
ChickLitYolları hiç beklemedikleri bir anda kesişti, güvensizliklerin arasında sanki dört yapraklı yonca ararmışçasına güven, sadâkat, sevgi aradılar kendilerine. En önemlisi de aşk. Aşkın kucağına düştüler bir anda, etrafları hep dört yapraklı yonca. O zam...