3, herkes nasıl dayanır?

1.3K 159 34
                                    

Eda fırfırlı kol çantasına tutundu. Baş ağrısı şiddetlendi, kafasının içinde inşaat yapılıyormuş gibi bir zonklama doğuverdi. Zar zor dengede durabiliyordu, gözleri kararmıştı. Kahvaltı yapmamıştı, sabahtan beri midesine giren tek şey Yağmur'un ısmarladığı kahveydi. Cengiz ile bir şeyler atıştıracaklarını düşünerek iyice aç bırakmıştı kendini, Cengiz ile...

Gözlerini sımsıkı yumdu ancak önündeki görüntü yok olmadı. Kokusuna kadar bildiği kollar o kızı kucaklarken Eda izledi. Üzerinden kamyon geçmiş gibi hissetse de ayakta durmayı başarabildi ve izledi yalnızca her anı. Cengiz'in ellerinin kızın kalçasına dolanmasını izledi, dudaklarıyla onun narin kırmızı dudaklarını adeta emişini izledi. Kızın dağılan rujuna kadar izledi. Kalbi yerinden çıkacak sandı. Koskoca dünya onun olmasına rağmen akciğerlerine çekemedi açık havayı, nefes alma yetisini yitirmişti sanki. Doğduğu andan beri zorlanmadan yaptığı şeye o an ulaşmak çok zordu.

Ellerini sıktı, avuç içlerini kanatmak istedi ancak o kadar gücü kalmamıştı. Acıyı fiziksel olarak hissetmek istedi, ruhuna yediği darbeleri kaldıramıyordu çünkü... Çatık kaşlarının altından bakan gözleri sahneden ayrılmadı, erkeğin yüzü de ona döndü. Eda onun gülüşünün söndüğü, alnından terler akmaya başladığı anı net olarak gördü. Buğulanmış gözlerini kırpıştırdı. Göz göze geldiklerine göre tüm fırsatını kaçırmıştı; kesinlikle şu anda ağlayamazdı.

Oğlan telaşla kızdan uzaklaştı, yüzünü ondan ayırmasa da gözleri arada yanındaki kızıla da kayıyordu. Eda karın bölgesinde bir kasılma hissetti, kusacağını fark etti, ağzını sımsıkı kapattı. Çene kemiği belirginleşti, sadece kusmuğu değil de içinde birikmiş tüm duyguları da ağzının ucunda tutuyordu sanki. En ufak bir nefeste dışarı kaçacak gibilerdi, ne kadar böyle dayanabilirdi bilmiyordu.

"Eda... Ne işin var burada?"

Ayaklarına kadar gitmesine gerek kalmamıştı. Cengiz onu kolundan tutup ağaçlıkların oraya ilerletiyordu bile. Bunun farkına vardığın anda Eda bir hışımla kurtardı kolunu ve ağzını açtı en sonunda. Biriktirdiği her şeyin kaçmasından korkuyordu ama belki de iyi olmuştu, tükürüğü Cengiz'in yüzüne yakışmıştı sanki.

Cengiz gözlerini yumsa da hemen geri açtı. Dudaklarını yaladı, yutkundu. "Beni dinle Eda, her şeyi açıklayacağım. Hadi bebeğim, sakinleş."

"Nasıl yapabilirsin ya?" Cengiz'in kısık sesinin aksine o bağıra bağıra konuşmuştu. Meraklı gözler onlara döndü, birkaç metre öteden onları izleyen kızıl ise kollarını bağlamıştı. Alnında ufak buruşukluklar belirmişti, kaşları da çatıktı. 

"Önce sesini alçalt." Cengiz'in ona yaklaşmasıyla Eda geriye adımladı. Yine sımsıkı kapalıydı dudakları. Yaklaşmasından korkuyordu, ona dokunmasından, tatlı sözleriyle onu kandırmasından korkuyordu. Şu anda Cengiz'den deli gibi korkuyordu. 

"Nasıl?" diye sorabildi yeniden. Nasıl'ındaydı hala, anlam veremiyordu. "Bunu bana nasıl yaptın?"

"Eda, böyle öğrenmeni istemezdim, zaten yakında ayrılacaktım ve..."

Eda başını sağa sola salladı. Sinirleri iyice bozulmuştu. "Nasıl çaldın?" diye sözünü kesti. "Şiirlerimi nasıl çalıp kendi şiirlerinmiş gibi yayımlarsın?"

Cengiz'in bahaneler dizmeye hazır ağzı kapandı, sonrasında o şeklini aldı. Eda onun telaşla ellerini sıktığını gördü, bunu hesaba katmadığı ortadaydı. Bunu da hesaba katmadığı... Eda bir umut bekliyordu, tüm bunların bir kabus olduğunu fark ettirecek bir işaret beklemişti. Yoktu. Her şey bıçak kadar keskindi ve kanatıyordu. İçi kanıyordu Eda'nın, dışarı aksa yara bandı takabilirdi ancak içindeki sızıyı nasıl kapatabileceğini bilmiyordu ki...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 19 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

lale zindanı ⁝ gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin