GEÇECEK

74 6 4
                                    

İçimdeki şeytanıma karşı meleklerden bir gökyüzünü andıran o bulutlar, bugün başımın üzerinde simsiyah bir hal alıyordu. Sonbaharın derin sessizliğini bozan sadece yaprakların rüzgarla olan dansıydı.

Dipsiz bir kuyuya atılan taş gibi bedenimi saran bu his sanki beni kendine esir ediyordu..

Rüzgarın kasvetli havası saçlarımı yapraklar gibi uçuştururken montumun fermuarını boynuma kadar çektim.
''Hadi gidelim.'' Annemin yorgun sesi kulaklarıma dolduğunda yüzümü gökyüzünden çektim. Annem kolunu hafifçe uzatıp arabanın kilidini açtığında çıkan tok ses sokağın sessizliğini yarıp geçtiğinde çok beklemeden arabaya bindim.

Arabanın içindeki sıcak hava ve dışarının soğuğu birbirine karışmadan kapıyı kapattım ve çantamı arka koltuğa attım.

Ben kemerimi takarken annemde hızla arabaya bindi. Başımı koltuğa yaslayıp hafifçe anneme doğru döndüm. Kahverengi saçlarından bukleler omuzlarına bir nehir gibi dökülüyordu. Bir tutam saçını kulağının arkasına sıkıştırırken ona baktığımı fark edip gülümsedi ve yavaşça bana doğru eğilip anlıma küçük bir buse kondurdu. 

Geri çekildiğinde gözlerinin içine bakarak gülümsedim.O kadar hasta olmasına rağmen gözleri hayat dolu bakıyordu.

Bugün tedavinin son günü olmasından mı yoksa annemi tek başına hastaneye göndermekten mi bilmiyorum ama içimde kötü bir his beni kemirip duruyordu.

''Gülümse  biraz '' Dedi annem vitesi atarken.
'' Cankut'un seni böyle görmesini istemezsin'' Dediğinde  ''Anne..!'' diye inledim ve gülmeye başladım. 
Başımı sallayıp gözlerimi devirirken annemin bilekliği ilişti gözlerime. Büyük annemden kalan bilekliği takmıştı. Ortasında büyük , yanlara doğru küçülen 4 inciden oluşan zarif bir bileklikti. 

Büyük annem denizi ve ona dair her şeyi çok severmiş , anneme sorduğumda anlatmıştı. Büyük babam da  çok çekingen birisiymiş. Ona açılamadığı için bu bilekliği kendi elleriyle yapmış hatta incileri tek tek denizden bulup günlerce uğraşmış. Annem bunu bana anlattığında bir kez daha gerçek aşka inanmamı sağladı .

Araba durduğunda düşüncelerimden sıyrılıp arka koltuktan çantamı aldım ve anneme veda edip arabadan indim. Bahçeye doğru yürürken attığım her adım kalbime bir ok gibi saplanıyordu.
Omzumun üstünden anneme baktım.

Gülümseyerek bana el salladı ve çok beklemeden arabayı çalıştırıp okuldan uzaklaştı.

Derin bir nefes alıp olduğum yerde durdum ve etrafıma bakındım. Tanıdık bir yüz iyi gelebilirdi. Yapraklar özgürce bahçede dans ederken özlemle yanıp tutuşanlar birbirlerine sarılıyorlardı. Bu tür davranışlar her zaman abartı gelmiştir bana.

Bir yaz tatili boyunca görüşmemiş olmaları imkansızla eş değerdi.

Kara bulutlar , şiddetle esen rüzgar kimsenin ruhuna dokunamamıştı, ben hariç. Ruhuma siyah bir mürekkep gibi damlayan bu his yavaş yavaş tüm vücudumu ele geçiriyordu. Bu duyguya son vermek adına bir perde çekip omuzlarımı dikleştirdim. Hayatımın hiçbir zamanında karamsarlık duygusuna yer vermedim ve şimdi de buna izin vermeyecektim.

Cankut'u görünce gülümsedim ve hızlıca yanına gittim.

'' Günaydın ! '' Dedim sonunu uzatarak , elimden geldiğince sevimli olmaya çalışıp gülümsedim ve başımı yana doğru eğdim.
'' Günaydın '' Cankut'un sesi benim sesime oranla daha durgundu. Sabah erken saatlerde uyanmaktan her zaman nefret ettiğini biliyorum ama bu seferki biraz farklıydı , gözlerinin beyazı kırmızı damarlardan dolayı gözükmüyordu. 
Kaşlarım çatıldı. '' Uykusuz musun ? '' dedim ona sarılarak. Ona ne kadar kızarsam kızayım 3 saniyeden fazla sürmüyordu.
'' Biraz '' Dedi. Derin bir nefes alıp tam ağzımı açıp bir şeyler soracaktım ki biraz geriye gidip kendini kollarımdan kurtardı ve çenemi tutup yüzüne bakmamı sağladı.
'' Sabah sabah biraz daha mı az soru sorsan? '' dedi uyarıcı bir ses tonuyla.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 13, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Siyah İnciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin