En sevdiğim çiçek türü Fulya'dır. Nedeni ise içimde, ruhumun derinliklerine yaka paça gömdüğüm küçük çocuğa aitti. O küçük, Fulya'nın kokusunu ne çok severdi ama, gece uyurken dâhi her zaman yanına almak isterdi, görünüşü de ne güzeldi ama. Yapraklarını yavaşça okşamayı, tüm sevgisini hissettirmeyi ve yaprak uçlarını öpmeyi çok severdi.Güneş uyuduktan birkaç saat sonra asıl hayat başlamıştı, benim için. Gecenin bir karanlığında, ay tam tepedeyken asıl hayat başlamıştı işte. Yanlış anlamayın, sandığınız gibi barlar veya gece klüpleri ile atlatılan birkaç saatlik hayattan bahsetmiyordum ben, gün içinde yaptıklarımı sessizlik eşliğinde yattığım yataktan tavana bakarken yadırgadığım davranışları düşünüyordum. Parmak uçlarım siyah saç diplerimin arasından geçti, içi kahve dolu kupamı pencerenin pervazına bırakırken asıl mutluluğu düşünüyordum.
Neredeydi?
Ne zaman uğrardı ki benim gibi birine?
Mutluluğun hiçbir zaman bana uğramayacağını bilirdim. Kısa gülüşler, ufak tefek minik tebessümler dışında olan o asıl mutluluğun, hayatımın sonuna kadar yüzümdeki gülümsemenin duygusu her defasında kapımı açmadan gidecekti. O kapının kulpu her defasında yavaşça aşağı inecek ve açılmadan eskisi gibi durmaya devam edecekti.
Mutsuzluğa alışmak elimde değildi ama bir süre sonra umut etmek boş gelmeye başlıyor. Önceleri gerçekleşeceğini umduğum hayalleri kurmak çok güzel hissettirirdi, kendimi o hayallerle mutlu ederdim. Bir nevî öyle mutlu olur, kendimi öyle teselli ederdim lâkin büyüdükçe, bir şeylerde başarısız oldukça anladım ki, umut etmek üzülmekten başka bir şey değildi.
Ellerim ile gözlerimi yavaşça ovuşturdum, uykusuzluktan dolayı olsa gerek ki gözlerimin iç kısımları yanıyor ve yaşarıyordu, birazcık dahi açamıyordum.
Sanırım azıcık uyumam gerekiyordu.
—
Uyanalı ya iki ya da üç saati aşmış olmalıydı. Saat öğlen vakitlerini gösteriyordu ve daha şimdiden bugünün nasıl geçeceğini kendi kendime düşünüyordum. Değil dakikalar, saniyeler dahi öylesine yavaşlamıştı ki, bakışlarımı sürekli saate çevirmekten ben bıkmıştım.
Telefonumu aldım.
Neden bilmiyorum fakat aklım, bana dünden beri yazmayan Yoongi'ye gitti. Benden en son ev adresimi istediğinden bu yana bir gün olmuştu ve tanıdığım Yoongi çoktan "günaydın, iyi öğlenler, iyi akşamlar," mesajlarını atardı, ki hiç konuşmasak dâhi atardı o mesajları.
En son görülme tarihi bile benden ev adresini istediği saati gösteriyordu ve işte endişelenmeden edemiyordum ki. Hasta mı oldu, kötü bir şey mi oldu, şu sıralar kendi hayatında çok mu meşgul veya başına bir şey mi geldi?
Şu an için elimden hasta olmamasını, kötü bir şey olmamasını ve başına bir şeyin gelmemesini umut etmekten başka bir şey gelmiyor.
Umarım ki iyisindir Yoongi-ah.
—
"Bu bavulun içine sığabileceğimden emin misiniz ki?" dediğimde aslında bu soruyu çok defa sorduğumu fark ettim. Hepsi bana baygın bakışlar atarken belki de yüzüncü defa başlarıyla onayladılar.
"Zaten küçücük bir şeysin Yoongi Hyung, elbette sığarsın, bir dene istersen."
Demesiyle bir bacağımı bavulun içine attım, diğer bacağımı da attıktan sonra biraz kıvrılarak dizlerimi azıcık kendime çektim. "Sana, sığabileceğini söylemiştik Yoongi Hyung."
"Tamam, şimdii gidelim artık. Görmek istiyorum onu-"
"Yoongi aşkını anlatmaya başlamadan önce gitmeliyiz yoksa bugün ellinci defa Jimin'i nasıl sevdiğini duyacağız." demişti Seokjin Hyung ve ben kaşlarımı çatmış, kötü kötü ona bakarken hemen hemen tüm herkes ona katıldığını belli edercesine gülüyordu.
-
"Plan basit. Biz dördümüz uzakta, tahta kulübenin içinde sizi izleyeceğiz. Jungkook ve Yoongi sessizce bavulu taşıyacaklar, sonra kapının önüne aynı sessizlikte bırakacaklar.
Yoongi bavulun içine girecek ve minik boyunu kullanarak saklanacak. Jungkook onun üzerine Yoongi görünmeyecek şekilde beyaz bir battaniye örtecek.
Ardından üstüne, hazırlamak için parmağımı kestiğim, küçük hediye paketlerini bırakacak. Kurutulmuş gül yapraklarını da güzel gözükmesi için dökecek.
Son aşamada ise kapı açılana kadar Jungkook ne kadar hızlı koşarsa koşsun buraya kadar gelebileceğinden pek de emin değilim. Bu yüzden Jungkook kendine en yakın yeri belirle ve zile bastıktan sonra oraya kaç.
Sonrası, Yoongi, komşularınızı rahatsız etmeyin lütfen."
—
"Hazır mısın hyung? Zile basıyorum."
Battaniyenin altından boğukça duyulan ses ile homurdandım, onun anladığına eminim.
Aslında bu bir plandan ziyade bir hayaldi. Birkaç yıl önce çok saçma ama komik birkaç komedi videolarını izlerken aklıma gelmişti, ileride sevdiğim adama böyle bir süpriz yapacağım diye oturtmuştum kafama.
Şimdi ise, en güzel şekilde arkadaşlarımın yardımlarıyla gerçekleştiriyordum. Onları çok seviyorum.
Jimin'in benim için olan önemini anlatsam çok fazladır herhalde. Onu ne kadar sevdiğimi şu an kelimelere döksem elbette uzun bir paragraf ortaya çıkardı.
Belki ileride, elbet anlatırdım,
lakin şu an güzel bir çiftin kavuşma anına şahit olacaksınız.
"Bu bavulda ne böyle?"
Ses tonunu daha önce hiç duymadığımı söyleyebilirdim fakat şimdi duyduğum yumuşak tonlu bu ses, benim sonummuş gibi hissettiriyordu. Müzikler, müziklerim bu ses tonunun yanında halt yemiş gibi sesleri kısılarak küçülmüş, Park Jimin'in dudakları arasından çıkan sesi herkesi büyüsü altına alıyor gibi hissettiriyordu.
"Ah, ama bu çok ağır.."
Şu an ilk defa ağır olduğum için nefret ediyorum, keşke hiç kas çalışmasaydım.
Kapı kapandı ve sıcak ortama geçtik gibi hissettim, sanırım onun evindeyiz.
"Bu küçük hediye paketleri ve kurumuş gül yaprakları çok güzel..
Yoksa Yoongi...?
Yoongi mi gönderdi bana?"
Adım, yirmi bir yıllık hayatımda çoğu kişinin dudaklarının arasından duyduğum adım ilk defa kendisini sevdirmişti bana. İlk defa güzel bir ismi taşıyormuşum gibi hissetmiştim.
Ne de güzel söylüyordu ismimi ama, gün boyu duymak için nelerimi vermezdim!
"Bu yorganın altında ne var ki?"
İşte geliyor...
Güzelce gülümse, Min Yoongi.
Örtüyü açtı ve güzelim parlayan gözleriyle bana baktı.
—
bunu tahmin etmiş miydiniz?
kesinlikle etmemişsinizdir, bir sonraki bölüm final ve daha romantik bir şeyler gelecek
sizi çok
seviyorum. 🐱❤❤❤💕💞💓💖😻😽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
denizlerden gelen deniz yıldızı ; yoonmin
Fanfiction" park jimin, kendini min yoongi'nin anlayışlı kalbine terk etti. " --> toplumun algıları adına '2018