Dudaklarımda senin eserini taşıyan gülümsemelerim var, senden kaçamayan bedenim senin sıcaklığına sığınırken kolların yerini ezberlemiş, belime yerleşiyor.
Başımı koyduğum göğsün, kollarımı sardığım boynun, bana kimsenin hissettirmeyeceği, sadece sana sarıldığımda hissettiğim bu güven hissini tekrarlarca kez hissettiriyor.
Geçirdim, bu kış doğum günümü ikinci kez senin kollarında geçirdim, ikinci kez bir kış zamanı kollarında yaş atlattım. İkinci kez bedenim, ruhum senin kollarında ölüme bir adım daha attı. Kollarını benden çekiyorsun, saniye öncesi hissettiğim güven duygusunu senin bedenine bırakıyorum. Gülümsediğin, gözlerine yerleştirdiğim parıltıların bana oradan bakıyor.
Geçmişe ait anılarım son buluyor, sadece seninle iken, içinde sadece seninle olduğum anılarım kalıyor bana. İlkimden, bilmediğim sonuma kadar, tıpkı akan bir gözyaşının yüzümde çizdiği yol gibi gözlerimin önüne geliyor ve ben her seferinde yaşımı bulduğum gözlerine bakıyorum.
"Bir yıl daha büyüdün kollarımda, gün ışığım."
Kolların tarafından sarılan bedenim, kısa bir an yüksekte kalıyor ve yine senin kollarında kalıyor, asla gitmeyecek olan bu aciz bedenim. Kollarımı sarıyorum, her düşüşümde sığındığım senin bedenine. Bana bahsederdin, bir melodi gibi çıkan sesinle benimle konuşurdun, yaralarımı sarardın. Dudaklarından bir kelime çıkarken, ben kendimi bitmeyen melodiye hâkimlik kurmuş gibi mutlu hissederdim.
Bu mutluluğum sen susana kadardı, sen sustuktan sonra biten bu mutluluğumu senin dudaklarının arasına bırakırken, geriye kollarının hissettirdiği güven hissi yerini alırdı, bu mutluluğun. Senin her bir yanına, hissettiğim duygularımı bırakırken sen sadece gülümserdin, hep bana gülümserdin, sadece bana gülümserdin.
"Doğum günümü senin kollarında geçirmeyi seviyorum ay ışığım, çok hem de. Kollarının arasına bir yaşımı daha bıraktım, bir yaşım daha sende kaldı. Ona iyi bakacağından, güzelce saklayacağından hiçbir şüphem yoktur ki, kalbime baktığın gibi önceki yaşıma da güzelce bak."
Gülümsüyorum, bana gösterdiği bu ilgi hoşuma gidiyor, kendimi onun için değerli hissediyorum. Beni değerli hissettirirken, nasıl olur, nasıl yapabilirim? Nasıl onu kırmaya cesaret edebilirim?
Bunu yapamam, sadece bana gösterdiği ilgiye değil, saat kaç olursa olsun ya da nerede olursak olalım bana gösterdiği, hissettirdiği sevgisini seviyorum. Her dokunuşunda güven ve huzuru hissediyorum, bunların yanında bana bir gülümseyişi var, işte o gülüşünde gördüğüm gerçek mutluluğu seviyorum, ona dair her şeyi seviyorum. Kucağında yattığım her an saçlarımı okşayan parmaklarını seviyorum, elimi bir kez tutup asla bırakmayan elini seviyorum, bana mutluluğu sadece on sekiz saniye içinde hissettiren bakışlarını seviyorum. Saçlarıma dokunuşuna hayranım, kırılgan bir eşyamış gibi dokunmasını seviyorum, beni sarıp sarmalarken canımı acıtmadan sarmasını seviyorum.
Kollarımı boynuna doluyorum, onu kendime daha da yakınlaştırarak sıkıca sarılıyorum, kokusunu hissetmeyi, kokusunu etrafımda hissetmeyi ve solumayı seviyorum, en basitinden kokusu bile kendimi iyi hissetmeme güzel bir neden oluyor.
"Sevgilim, bu sefer kaç kelime yazdın?"
Beni bu konuda destekliyor, bu yarışmayı kazanacağımı düşünür ve günden güne sürekli yanımda oturur, sarılır, parmakları saçımı çekiştirmeden okşar ve kulağıma kazanacağımla ilgili kelimelerini fısıldar. Ama, yemek yemediğim için çok şikayetçi bundan. Beni bu konuda desteklemesini seviyorum, her ne kadar boş yere endişelense bile seviyorum.
"Bu sefer gerçekten uzun yazdım. Sevgilim, kendimi aştım diyebilirim, cidden uzun... Hayatımda ilk kez uzun yazdım." Şaşkınlığım ses tonuma yansıyor, dudaklarım ses tonumu değiştirmeden kabul ediyor, kelimelerimi kendi haline bırakıyor ve işte, şaşkınca konuşuyorum. Boynuna ufak öpücüklerimi bırakıyorum. Gülümsüyor, saçlarıma ufak öpücüklerini bıraktı, gülümsedim, dışarıda bulutlar gürlüyor ve bu yağmurun yağacağının habercisi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
denizlerden gelen deniz yıldızı ; yoonmin
Fanfic" park jimin, kendini min yoongi'nin anlayışlı kalbine terk etti. " --> toplumun algıları adına '2018