𝖔𝖓𝖊

677 57 53
                                    

Taeyong yere bastığı ilk anda neredeyse düşecekti, fakat kendisi buna aldıramayacak kadar şaşkın ve mutluydu.

Gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı. Toprak, ağaçlar...Demek Dünya böyle kokuyordu.

Kendi kendine güldü, birisi görse deli olduğunu düşünebilirdi. İnsanların onu garipsemesi şimdilik umrunda bile olmazdı ki etrafta birilerini görmemişti.

Bir kez daha burnundan nefes alırken içine dolan bu güzel kokuyla huzura erdi Taeyong.

Sonunda Dünya'daydı.

Bir adım daha atmaya çalıştığında bacakları onu taşıyamadı, hemen ardından ise kendini yerde bulmuştu.

Kendi haline bir kez daha güldü. "Başardım. Yürüyemiyorum ama başardım."

Yanındaki ağaçtan destek alarak ayağa kalktı. Sekiz yıldır yürümediği için zorlanması normaldi.

Son sekiz yılını geçirdiği hapishane kapsülünü hatırlayınca yüzündeki gülümseme yavaşça dondu. Gerçekten onca senesini bir kapsülün içinde yatarak geçirdiğine inanamıyordu.

Kendi ırkı yaşının ne kadar küçük olduğunu önemsemeden suç işleyen herkesi kapsüllere tıkardı. Neredeyse kıpırdama şansları bile yoktu o küçük şeyin içinde, sürekli yüzüstü yatmak zorundalardı.

Irkı bu kadar acımasızdı işte.

Fakat artık kurtulmuştu.

Etraftaki uzun ağaçlardan dolayı ormanda olduğunu varsaydı Taeyong, hayatında sadece ders kitaplarında gördüğü bu yerde olmak onun için kesinlikle heyecan vericiydi.

Ağaçtan tutunmaya devam ederken bir adım attı. Bütün kaslarının uyuştuğunu yeni fark etmişti, yürümek işkence gibiydi onun için. Yine de alışacağını bildiği için ilerlemeye devam etti, birkaç kez sendelese de düşmeden yürümeyi başarmıştı.

Sonunda ağaçların bittiği ve evlerin başladığı kalabalık bir yere çıktığında ormanda ağaçların engellediği güneşin saçtığı sıcaklığı ve ışığı yüzünde hissetti Taeyong.

Güneşin yüzüne vuruşunu ilk kez böylesine hissediyordu.

Bu hissin güzelliğiyle gözlerini kapatarak kafasını hafifçe gökyüzüne çevirdi. Özgür hissediyordu, hiç olmadığı kadar.

Tekrar gözlerini açarak ilerlemeye başladı. Rastgele bir yolu hedefi haline getirirken bir yandan da insanların kendisine olan bakışlarını garipsemişti. Kendisinin de insan gibi göründüğünü biliyordu.

Öyleyse sorun neydi?

Kaşlarını çatarak bakışlarını üzerindeki mahkum giysilerine çevirdi. Bu turuncu ve son derece iğrenç olan giysiler olmalıydı sorun.

Taeyong da en az onlar kadar iğreniyordu üstündekilerden. Fakat insanların para denilen o kağıt ve metal nesneler sayesinde alışveriş yaptıklarını biliyordu. Taeyong'un gezegenindeki gibi takas yapmıyorlardı, ki yapsalardı da Taeyong'un kıyafet karşılığında verebileceği hiçbir şey yoktu.

Yine de ilerlemeye devam etti, bunun moralini bozmasına izin vermeyecekti. Dünya'ya kaçmayı başarmıştı, sadece buna odaklanmalıydı.

Ne giyeceğini, ne yiyeceğini veya nerede kalacağını bilmiyordu belki, ama en azından yaşıyordu. Hapishanede kalmaya devam etseydi sonu ölüm olacaktı ne de olsa.

Taeyong, neredeyse gece yarısına kadar yürüdü. Nerede olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu, yine de ormandan çok uzaklaşmamaya çalışmıştı. Yolları öğrenmek için ilerleyip geri dönüyordu. Kötü olansa yağmur yağmaya başlamıştı. Üzerindeki ince, kısa kollu mahkum tişörtüyle üşüyordu.

Escape || JaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin