"Benimle dalga geçiyor olmalısınız." Haechan, Mark'ı ittirip içeri girmeden hemen önce söylendi.Saat henüz yedi olmalıydı, bütün ev, Lucas hariç çünkü o gerçekten de kış uykusuna yatmış gibi uyuyordu, art arda çalan gürültülü zil sesiyle uyanmıştı. Hepsi son derece uykuluydu ve gece beşte yattıkları düşünülünce bu normaldi. Gece Taeyong'un Haechan'ın zihnine girmesini hepsi izlemek istemişti.
İki saat uykunun verdiği halsizlikle her biri anlamadan kapıya gitmiş, kapıyı açan kişi ise Mark olmuştu. Hepsi o kadar uykuluydu ki Haechan'ı gördüklerine şaşırmışlardı.
Taeyong'un ise onu ilk görüşüydü. Gri boyalı saçları, koyu ten rengiyle oldukça yakışıyordu. Küçük bir çocuktu, yine de gözlerindeki öfkeli bakış insanları korkutmaya yeterdi.
"Neden burdayım?" İçeri girer girmez kollarını göğüs hizasında birleştirmiş ve sorgularcasına herkeste göz gezdirmişti. Tanıdık olmayan yüzle karşılaşsa da bunu umursamayacak kadar sinirliydi.
Uyumuştu ve uyandığında kendini tam olarak bu evin kapısının önünde bulmuştu. Uyurgezer olmasına imkan yoktu, üç saatlik bu yolu ölmeden yürüyemezdi.
Jaehyun omuz silkerek ona cevap verdi. "Bunu bizim sana sormamız gerekmiyor mu? Neden burdasın?" Haechan ofladı. "Kafayı yiyeceğim şimdi."
"Madem geldin, kahvaltı yap." Mark umursamaz bir tavırla söylediğinde Taeyong ona baktı. Umursamaz değildi, 'umursamaz' gibi olmaya çalışıyordu. Haechan ona göz devirerek arkasını döndü ve kapıdan çıkmak için ilerlemeye başladı.
"Ah, Tanrım." Taeyong, mırıldamasına rağmen Yuta'yı duyabilmişti. "Sorunlu bu çocuk. Sadece itiraf edelim."
Taeil onu başıyla onaylarken seslendi, ortamdaki en büyük kişi olduğu için evin lideri gibiydi. Normal bir insan olmasına rağmen hem de. "Seni biz getirdik, yani, kısmen."
Bu, Haechan'ın ilgisini çekmiş olacak ki önce adımlarını durdurdu, ardından bir kez daha onlara döndü. "Neden ve nasıl?" Taeyong, her şeye rağmen onun gözlerindeki parıltıyı görebiliyordu. Neşeli kimliğini baskılıyor gibiydi, bu yüzden de ruhsuz davranıyordu.
"Taeyong buraya gelmen için zihnine girdi," diye açıkladı Johnny saklama gereği duymadan. Haechan'ın gözleri yeni çocuğa takıldığında Taeyong elini belli belirsiz kaldırıp ona selam verdi. "Çünkü sana ihtiyacımız var."
"Neden sadece aramayı denemediniz ki?" Mark gözlerini devirdi. "Numaranı değiştirdiğin için olabilir mi?" Haechan dudağını öne doğru büzerek başını salladı, bu Mark'ın açıklamasını kabullenişini belirtiyordu. "Öyle bir şey yaptım sanki, evet."
Yuta endişeyle Mark'a baktı, öfkesini hissedebiliyordu. Bu iki çocuğun arasında ne döndüğünü bir türlü anlayamamıştı. Bir gün ayrılmaz ikiliyken diğer gün iki düşman gibi olabiliyorlardı. Fakat Haechan'ın açıklama bile yapmadan iki aydır yok olması Mark'ın öfkesini haklı çıkarıyordu Yuta için.
"Nct'ye gidip birini kaçırmamız gerekiyor," dedi Johnny en sonunda tekrar konuşma sırasını aldığında. "Sen ve ben. Kabul ediyor musun?" Haechan umursamazca omuz silkti. "Yarın olmaz, proje teslim günüm."
Mark'ın alaylı gülüşünü duyduğunda Taeyong gergince Jaehyun'a baktı. Jaehyun, onun bakışını hissederek döndüğünde gülümseyip omuz silkti. Bu, 'Her zamanki halleri' demenin başka bir yoluydu. "Okula mı gidiyorsun? İnsanları kendinden uzaklaştırıp duruyorsundur. Dışlanmıyor musun?"
Haechan, karşısındakinin sinir ve alay karışımı sesine karşı oldukça sakin cevap vermişti. Fakat Mark'ı daha da sinirlendirmiş gibiydi. "Tam tersine, ben şu gizemli popüler çocuklardanım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Escape || Jaeyong
Fanfiction'Demek Dünya böyle kokuyordu.' (Jaeyong, Johnten, Markhyuck, Yuwin, Nomin)