3 ay sonra
"Masal Hanım, bir Bey sizin ile görüşmek istiyor."
"Kim? Konu ne?"
"Valla tam olarak anlamadım. Ama Segu mu ne?"
"Segundo olmasın?"
"Hıh! Evet," dediğinde hemen ayağa fırladım. Kapının önüne çıktığımda girişte etrafı inceliyordu. Her zamankinden daha spor giyinmiş neşeli devim benim.
"Segundo, hoş geldin," derken yanına varmıştım bile. Kısa süreli ama sıcak sarılma faslından sonra ikimizde birbirimize, yüzümüzde gülüşümüzle bakmaya başladık. Tam üç aydır görmüyorduk birbirimizi.
"Bu şekilde sarılacağını ve bana bakacağını bilseydim daha erken gelirdim," dediğinde omzuna yumruğunu geçirdim. "Yani yengeciğim, abimin yanında sarılmazsan sevinirim. Ölmek için daha çok gencim." Veto'nun bahsi ve yenge lafı yüzümün asılmasına sebep oldu. Konuyu geçiştirmek için döndüm ve odama yürümeye başladım.
Balonun ertesi günü annemlerle eve dönmüştüm. Bir hafta da kendime ancak gelebilmiştim. Annem ve Figen bana hiç destek olmamışlardı. Onlara göre orada nişanlanmayacağımı söylemem, Veto'ya haksızlıkmış. Ben kalbimin sesini dinledim. Üniversiteden bir arkadaşım ile mimarlık bürosu açtık. Veto'nun işlerini uzaktan yürütmeye başladım. Bununla beraber dışarıdan birçok iş teklifi geldi. Tam Londra'dan iş görüşmesi için gelecek birisini beklerken Segundo'nun sürpriz ziyareti ile heyecanlandım.
"Eee! Anlat bakalım. Bu ziyaretini neye borçluyuz?"
"Sen söyle! Üç aydır gelmeme sebebini. Ayrıca Alys de sitemlerini iletmemi istedi." Artık pek neşeli gözükmüyordu. Daha ciddi ve endişeli bakıyordu.
"Abin gönderdi beni," der demez lafımı, elini kaldırdığı gibi böldü.
"Sen buna sebep oldun?" Şimdi de öfkeli bir o kadarda kırgındı. Ama benim kadar değil!
"Ben mi sebep oldum? Balo da neler yaşadığım ile hanginiz ilgilendiniz. Neredeyse bir saat tuvalette mahsur kaldım. Senin o çatlak eski nişanlın beni oraya kilitledi."
"Ne?" Niye şaşırdığını anlamadım. Ama yüzündeki ifade, konuşmadan bana bakması gerçekten bilmediğinin kanıtı gibiydi.
"Bilmiyor musunuz?"
"Sen söylemezsen nasıl bilebiliriz?"
"Alda beni tuvaletten çıkarttı." O anda aklıma gelen ihtimal mümkün olabilir miydi? Alda bana böyle bir şey yapmaz değil mi? Hem yapmış olsa beni neden kurtarsın? Balo bitene kadar çıkmamamı sağlardı. Değil mi?
"Abim o akşam seni benimle sanmış."
"Ne?" Şimdi de şaşırma sırası bendeydi. "Alda'ya seni sorduğunda en son seni benimle konuşurken gördüğünü söylemiş. Ama ben," der demez sustu. Kaşları çatılmıştı. Üst üste attığı bacağını indirdiği gibi eğildi. Dirseklerini dizlerine dayadı ve eliyle burun kemiğini sıktığında çok sinirli görünüyordu.
"Sen neredeydin?" diye sorduğumda cevabından korkuyordum.
"Ben Briana ile tartışıyordum."
İkimizde o an neler olduğunu çözdük. Beni en çok yaralayan Alda oldu. Ona güvenmiştim. Onun evinde kaldım. Ev arkadaşı oldum. Onunla birçok şey paylaştım. Bana bunu nasıl yapabildi. Ne Segundo konuşuyordu ne de ben. İkimizde kafamızda olanları, nedenlerini ve geldiğimiz durumu düşünüyorduk. İkimizde ayrı ayrı iç hesaplaşmamızı yapıyorduk. Ta ki kapım tıklatılana kadar...
"Masal Hanım beklediğiniz görüşme için Cyrus Bey geldi."
Bu kafayla inşallah görüşmenin üstesinden gelebilirim diye düşündüğüm sırada Cyrus denen, daha önce telefonda ve mail ile görüştüğüm kişi içeriye girdi. Sesinden daha genç olduğunu gördüğümde şaşırsam da belli etmemeye çalıştım. Tam bana bir adım atmıştı ki koltuktan kalkan Segundo ile karşılaştı. O anda yüzündeki şaşkınlığı fark ettim. Aynı zamanda bana attığı adımı da dondu. Segundo'ya baktım. O da aynı durumdaydı. "Segundo," dediğinde daha önce tanıştıklarını anladım.
Bakışlarım ikisi arasında mekik dokuyordu. Lakin birden samimi bir şekilde sarıldılar. Sonra varlığımı hatırladıkları gibi bana döndüler. Cyrus hemen yanıma geldi ve "Çok özür dilerim. Lütfen kabalığımı mazur görün prensesim," dedi. İşte bu benim için bir ilkti. Yüzümün düştüğünü biliyordum. Ne zaman Veto'yu hatırlasam kalbim acıyordu. Ayrıldığım günden bu yana beni aramadı. İş için hep yardımcısı ile irtibat halindeydim. Maillerime yardımcısı cevap yazıyordu ve beğenmediklerini onunla iletiyordu.
Kendime geldim ve "Bana sadece Masal derseniz sevinirim," dedim. O da hiçbir tepki vermeden Segundo'nun karşısındaki tekli koltuğa gitti, oturdu. Ben de masamdaki koltuğuma otururken "Siz nereden tanışıyorsunuz?" diye sordum. O sırada da odaya gelen Suna'ya üç kahve istediğimizi de söylemeyi ihmal etmedim. Onlara Türk kahvesi ikram etmek daha doğru olacaktı.
Segundo'nun gözleri parladı. Başını eğdi ve sırıtmaya başladı. Kaşlarıyla Cyrus'a sen söyle, der gibi işaret ettiğinde daha da şaşırdım. Bunun üzerine Cyrus'a döndüm. "Ben Veto'nun üniversiteden arkadaşıyım."
Vay arkadaş. Evime geldiğimden bu yana ne güzel durgun sulara çıkmış gemi gibiydim. Şimdiyse yine bir fırtına çıktı ve ben alabora olmuş durumdayım. Küçük yaşta, çocukça bir mantıkla, aklınızdan geçen saf bir dileğin kim derdi ki insanın başına dert olacağını. Ah Veto ah! Bir yandan beni deli ederken bir yandan kendini özletmeyi nasıl başarıyorsun? Duyduklarımı nasıl açıklayacaksın bakalım. Ama bu sefer bana bir açıklama yapmak zorundasın. Geçen ki gibi zamana ihtiyacım var, diye kaçmana izin vermeyeceğim. Ya açıklarsın ya da nişanı atarsın. Üç ay görüşmediğime göre ve sen bu duruma rahatça ayak uydurabildiğine göre ikinciyi seçme ihtimalin de yüksek tabii. Ancak ben artık gururumun ayaklarının altında paspas olmasına izin vermeyeceğim. Üzgünüm... Umarım sen de üzgünsündür.
"Geldiğin için teşekkür ederim Segundo," dediğimde elimdeki küçük çantamı aldı. Yüzünde her zamankinden daha zayıf bir gülümseme vardı. Bu da demek oluyor ki evde canımı sıkacak bir olay ya da bir haber ile karşılaşacaktım. "Korkma! Gardımı aldım da geldim. Hasta olmayacağım. Ya burada hayata devam edeceğim ya da bir daha buraya adım atmayacağım."
"Düşündüğün gibi değil," dedi. Elindeki çantamla aniden durdu ve bana döndü. "Abim seni gerçekten çok seviyor. Şimdiye kadar hiç kimseyi sevmediği kadar... Üstelik senin düşündüğünden daha çok hatta senin onu sevdiğinden daha uzun bir süredir belki de. Bana bir söz ver." Başım ile onayladım çünkü ağzımı açacak halim kalmadı. Gözyaşlarım hücuma hazır tetikte bekliyorlardı. Şimdi onun yanında ağlamak ve yeni bir skandala yol açmak istemiyordum. "Savaşmanı istiyorum. Duygularınla, aklınla, gururunla, anılarınla ve abimle... Kendin ile mi? Yoksa abim ile mi daha çok savaşacaksın, bilmiyorum. Biz tüm aile seni çok seviyoruz ve içimizde olmanı istiyoruz. Abimin artık ne kadar zor, kapalı, dediğim dedik olduğunu söylememe gerek yok. Ona kaç defa söylememe rağmen üç aydır sana gelmedi. Ama sen o kadar iyisin ki... Hâlâ haberin çıktığı sabah seni düşündüğümüz için ağladığını, üzüleceğine, kaprisler yapacağına mutluluk gözyaşı döktüğünü unutmuyorum. Lütfen çektiklerinin boşa gitmesine neden olma. Gerekirse ben yardıma hazırım. Alys de... Babam da..."
Başımı sallamam la bir damla özgürlüğüne kavuştu. Gerisi en azından arabada çıksın diye yürümeye başladım. Kendimi arabaya attığımda her ne kadar derin bir nefes alsam da gözyaşlarımın devamına engel olamadım. Neden mutlu olmak için ihtiyacınız olduğu yer daha çok ağlamanıza sebep oluyor. Neden mutlu olmak için bu kadar zorluk çekiyoruz. "Kıymetini bilmek için," diyen içimde yaşamaya devam eden anneanneme teşekkür ediyorum. Gözlerimi sildiğimde onun sesini duyduğum için yüzüme yerleşen gülümseme ile rahatlıyorum.
"Sen çok ilginç bir kızsın." Bakışı çok komikti. Birden gülmem onu bayağı şaşırttı anlaşılan. İkimizde aynı anda kahkaha atmaya başladık. Sonra birden ciddileşti. Onun da abisi kadar zamanı geldiğinde ne kadar ciddi olduğunu öğrenmiştim. "Teşekkür ederim." Sanırım burada olduğum içindi bu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASAL KIZ
Teen FictionBir gün size beş yaş doğum gününde tuttuğunuz dileğinizin gerçekleştiğini söyleseler ve geriye dönüşü yok deseler, ne yaparsınız?