Benden Gelenler-1 "Save our souls and be a glorious warrior."

10.5K 400 173
                                    

Adından da anlaşılacağı üzere bölüm benden geldi. Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar...

-KBP

Shailey her zamanki gibi bu saatlerde boş olduğunu bildiği matematik sınıfına girdi. Okuldaki 'ezik' lakabından dolayı hiç arkadaş edinemiyordu. Sürekli dalga geçilirdi onunla ve Shailey okulundan gerçekten nefret ediyordu. Derin bir nefes verip çantasını sıralardan birine koydu. Her zamanki alışkanlığı ile çantasının fermuarını açıp sandiviçini çıkarırken bir hayli açtı. Çantadan tam kafasını kaldırmıştı ki sınıftaki değişikliği farketti. Sınıf artık bir sınıf değil ortaçağ tünellerini andıran bir yere dönmüştü. Duvarlardaki cılız meşalelerdi bunu ona düşündürten. Bunun yanı sıra Shailey sanki tamamen soyut bir ortamdaydı. Kolunu kıpırdatıyor ama hiçbir şey hissetmiyordu. Nasıl bir şey olduğunu bilmemesine rağmen "uzay boşluğu gibi" diye düşündü. Fakat değildi. Bundan fazlasıydı. Shailey karşısındaki kara tahtaya baktığında sertçe yutkundu. Hadi ama şaka falan mıydı bu? Çünkü daha önce hiçbir şeyin yazmadığına emin olduğu tahtada şunlar yazıyordu;

"Karanlığın sonsuzluğuna hoşgeldin, Shailey."

Shailey tereddüt etsede sırada hafifçe kıpırdandı. Sadece bir an olsun bu saçma şeye inandığı için kendini aşırı derecede aptal hisetti. Kafasını salladı ve olabildiğince mantıklı düşünmeye çalıştı. Şu ana kadar yaşadığı her şey öyle normal gelmiştiki. Tahmin ettiği gibiydi. Ya halüsinasyon görüyordu ya da rüyaydı. Evet, kesinlikle rüya olmalıydı. Kendini buna inandırdı.

Gözlerini sımsıkı kapayıp bir kaç saniye durduktan sonra içinden saydı.

Gözlerini açtığında herşeyin eskisi gibi görüneceğine o kadar emindi ki karşısında aynı loş ortamı görünce ağır bir hayal kırıklığına uğramıştı.

Odada değişen tek şey tahtadaki yazıydı.

"Çağrımıza cevap ver Shailey."

Ve Shailey titremesine engel olamazken yerini yenileri aldı.

"Sıkışıp kalmış ruhlarımızı serbest bırak, bırak ki seni kutsayalım."

Shailey korkuyla tahtaya yaklaştı. Ne kadar saçma olduğunu bilse de dayanamayıp eline beyaz tebeşiri aldı ve cevap yazdı.

"Sen kimsin?"

Cevap gelmeyeceğini düşündüğü anda sihirli sözcükler belirmişti tekrardan.

"Ben karanlığım. Sonsuzluğum. Evren. Kainat. Tanrı. Ne dersen. Senin sıkışıp kalmış ruhun, nacizane bedenin belki de. Sadece görevini yerine getir ve bizi kurtar!"

Shailey o an bir şey farketti. Odanın ısısı aniden düşmüş, daha ne kadar alabilirse o kadar daha fazla ürkütücü bir hal almıştı. Oda canlıydı. Ve Shailey cümledeki hiddeti iliklerine kadar hissetmişti. Korkuyla etrafına bakındı ve tekrar cevap yazdı.

"Ne yapmamı istiyorsun peki?"

Bilinçle yazmamıştı bunu, anın heyecanına kapılmış olsa gerek.

"Arkadaki kapıyı aç."

Shailey tereddütle eskiden metal okul dolabının bulunduğu şimdiyse gözüne fazlasıyla gizemli gelen gizli bir bölmenin kapısını açtı.

Burnuna dolan kokuyla yüzünü buruşturdu, kokudan dolayı gözleri yaşarmıştı. Burada... Burada Shailey'nin hayatı boyunca görmediği kadar çürümüş ceset vardı. Shailey korkuyla arkasını döndü ve kapıya ilerledi. Bu saçmalığa bir son vermek istiyordu. Belli ki bu da okulun popülerlerinden birinin eşek şakalarından biriydi. Shailey kapının koluna elini atmıştıki kapı birden yok oldu. Shailey dayanamayıp ağzından bir hıçkırık kaçırdı.

Sonra arkasından duyduğu seslerle gözlerini büyüterek arkasına döndü.

Ruhu olmayan ama yürüyebilecek kadar canlı görünen cesetler Shailey'nin üstüne yürüyorlardı.

Odada boğuk ve uzaktan gelen bir ses yankılandı.

"Ruhunu ver, seni kutsamamıza izin ver. Şanlı ordumuza katıl Shailey McCarter."

"Tanrım! Sen kimsin ve kaç kişiyi öldürdün böyle?" diye bağırdı Shailey daha fazla kendini tutamayarak. En çok dikkatini çeken şeyse kurbanların hepsinin kız olmasıydı.

"Peki, polisi arayacağım!"

"Henüz 11."dedi boğuk ses.

"Ne?"

"Henüz sadece 11 kişi Shailey. 11 onurlu asker. 11 savaşçı."

Shailey ölü insanlardan ordu oluşturabileceğine inanan bir şizofren ile aynı yerde tıkılıp kaldığına inanamıyordu. Çıldırmak üzereydi. Ölülerin hepsi aynı anda konuştu.

"Bize katıl savaşçı, olması gerektiği gibi. Atalarının ruhunu kurtar ve gelecek nesilleri şereflendir."

Shailey daha fazla dayanamıyordu. Tüm bu gerçekleşenler...Onun üstesinden gelemeyeceği kadar ütopikti.

"Çok yakında bize katılacaksın Shailey. Karanlığın sonsuzluğuna hoşgeldin."

Shailey'nin en son gördüğü ruhunun beyaz ve cılız bir sis olarak ağzından yükseldiğiydi.

***

Ertesi gün okulun müdürü ve polisler kayıp ihbarı üzerine her yeri aramışlar ve bazı tanıkların ifadeleri üzerine en son matematik sınıfında görülen Shailey McCarter soruşturması için matematik sınıfına gitmişlerdi.

Ne yazık ki sınıfta bulunan tek ipucu tahtadaki büyük bir şekilde yazılmış "12" sayısıydı. Polisler ise bunu kayda değer bulmamış ve Shailey'nin davası bu şekilde bir süreliğine de olsa kapanmıştı.

Ama kimse polisler sınıftan çıktıktan sonra tahtada beliren silik notu görmemişti.

"Ruhunu teslim et, sıkışmış ruhları kurtar. Atalarının izinden git ve bize katıl. Asil ruhunu bozuk kanlar için kirletemezsin. Sadece bize katıl."

Bu gelecek nesiller için bir çağrıydı. Daha doğrusu gelecek 'Shailey'ler' için.

Yıllar boyunca yılın aynı gününde, aynı yerde Shailey adındaki bir kız öğrencinin kayıplara karıştığını ve o 12 gibi her bir sayının genç bir Shailey'i, yeni bir kurbanı temsil ettiğini kimse bilmedi. Shailey Mc Carter'ın özgür ruhu hala Wilderness lisesindeydi. Kimse sıkışmış ruhların efendisinin, özgürlük çağrısının farkında değildi. Gittikçe büyüyen bir ordudan kimse haberdar değildi.

------------------------------------

Biliyorum, biliyorum burdan çıkan tek sonuç okul kafa yapıyo ve okuldan o kadar nefret ediyorum ki hayal dünyamın fantezili kurgularına sahne olmuş. Gife takılmayın siz, onlardan bahsetmiyordum bölümde:D

-KBP

CreepyPasta is here!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin