-Emre-
Artık yarın tatil bitiyor ve okullar başlıyordu. Kolejde pek sayılıp sevilen tip olmasam da okula dönmeyi hep sevmişimdir. Sıra arkadaşım Pınardan başka kimseyle konuşmam. Ama dışlama söz konusu değil tabiki. Kendim iletişim kurmayı sevmediğimden hep bir adım geride olurum onlardan. Sınav haftalarında konuşur, yardım ederim bazılarına. Kolejimiz hiçte ağır abi tavırları taslayan çocukların yeri değil. Olaysız, sakin ve saygın. Ya da ben öyle biliyorum.
Babamın bize yaptığı iki iyilikten biri de beni özel kolejde okutmaktı. "Belki daha iyi yerde okur da akıllanır." düşüncesiyle beni koleje yazdırmıştı. Halimden memnundum. İstediğim gibi okuyabiliyor diğer aktivitelerle ilgilenebiliyordum. Çoğu futbol severin aksine futbolu sevmesem de çok iyi oynuyordum. Ara sıra sınıftakiler halı sahaya gidince beni de çağırıyorlardı. Okula döneceğim için memnundum amma bu memnunluğa varmak için yataktan kalkmalıydım.
"Emre oğlum uyansana artık aaa"
"Geldim anne geeldim."
Yataktan çıkıp ayaklarımı sürüyerek banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynadaki yansımaya bakıp hemen gözlerimi çektim.
Kim seni ne yapsın ki Emre? Boş hayaller peşindesin. Kendini kandırma.
Banyodan çıktım, mutfağa indim ve sofraya oturmuş annemlerin yanına geçtim.
"Noluyo sana oğlum? Hiç böyle geç kalkmazsın. Hasta mısın yoksa?"
Yine annemden endişe topları geliyordu. Tabağıma yumurta koyup kupama çayı doldurdum, tabağı doldurup yemeğe başladım.
"Tatilin son günü ya, doyasıya uyumak istedim."
Annem hıhlayarak kafasını salladı.
"Ya ciddiyim kraliçem. Yok bişeyciğim." Tabağıyla uğraşan Minaya döndüm "Var mı abinin bişeyciği?"
"Var var."
"Siz ana-kız bana karşı mı oldunuz ha?"
Gözucu ikisine de baktım. Minaya göz kırpınca gülümsedi.
"Pekala hanımlar siz dedikodunuzu yapın. Benim yapacak bir sürü işim var."
Aslında işim falan yoktu. Abisi gidince İlaydayla takılıyordum. Belli ki bugün de evde olmayacaktı. Bu yüzden İlayda okul alış-verişi için benden yardım istemişti.
"Alış-verişe bayılırım" dediğimde adeta havaya uçmuştu.
"Napıcaksın ki?"
Ağzıma bir iki lokma bişey daha atıp kapı çalınca kapıya koştum. İlaydaydı.
"Hah işte geldin. Hazırım ben çıkalım mı?"
Kafasını salladı.
"Anne biz İlaydayla bir iki bişey alıp gelicez."
"Pekala, dikkatli olun. Kızım abine selam söyle."
İlayda ağzını açmamış dışarı sürükledim.
"Ee ilk durak nereye?"
"Buraları tanıyan sensin," elindeki listeyi uzattı. "Gerekli şeylerin listesini çıkardım."
Kağıdı alıp inceledim. "Pekala ilk kırtasiyeci, sonra da kafamıza göre takılırız."
***
2 saatlik alış-verişten sonra İlaydalara gidip iki büklüm olmuştuk.
"Baya fazla gezdik. Kahve içer misin?"
"Hı-hıı" kafamı kanepeden kaldırmadan mırıldandım.
"Hazır kahve ama, kahve pişiremiyorum."
"Vah-vah seni alan yandı İlayda." İkimiz de gülüştük. Elinde iki kupayla geldi ve ayaklarımın dibine oturdu. Doğrulup oturdum, uzattığı kupayı alıp yudumladım. Koyu erkek parfümü kokusundan Çınarın kupası olduğunu anladım ve bu dudağımın kıvrılmasına sebep oldu. İçim elektriklenmişti.
"Niye güldün Emre?"
İstemsizce İlayda da gülümsedi.
"Hiç öylesine ya." Omuz silktim. Tekrar kupayı koklamak için dudaklarıma götürdüm. Sapıkça olduğunu farketmem uzun sürmedi. Kupayı tekrar geri bıraktım.
"Hangi liseye gideceğinize karar verdiniz mi?"
"Abim ilgileniyor onlarla. Aslında geçen odasında amcamla konuşurken kulak misafiri oldum." Bunu söylediği için utanmıştı. Elini tutup gülümsedim.
"Sadece bişeyler duydun bu suç değil."
"Pekala amcamla konuşurken bi liseden değil özel okuldan bahsediyorlardı. Civarlarda özel okul var mı?"
Civarlarda bir tek benim okuduğum özel kolej vardı. O olabilirdi.
"Utku Pınar özel koleji var. Benim okulum. Orası olabilir."
Ellerini çırpıp ayağa fırladı.
"Ya keşke o olsa.." gülümsedim.
"Bence de keşke o olsa." Kahvemin son yudumlarını alırken kapı açılması sesi geldi. Çınar gelmişti.
"İlayda evde misin?" Oturma odasına gelirken yüzünü gördüm. Rüzgardan dağılmış saçlarını arkaya yatırmaya çalıştığı belliydi.
"Bu çocuğun burda ne işi var?" Kupayı bırakıp kalktım.
"Ben gidiyordum aslında.."
"Abi Emre sadece-"
"Daha fazla dinlemek istemiyorum. Ben evde olmadığım zamanlarda eve sinek bile girmeyecek!"
Kapıya doğru hızlı adımlarla gidip evden çıktım. Emrivakinin hiç yeri değildi. Yanlış anlaşılacak bir şey bile yapmıyorduk. Ayrıca ben geyim be! Kardeşinle ne yapabilirim ki?
Yutkundum ve her zaman bağırılınca yanmaya başlayan gözlerimi silip eve gittim.
Çocuksuydum ve kalbim acımıştı. Çünkü benim yüzümden İlaydaya bağırmıştı. Anneme bir şey demeden odama gidip yatağa yattım. Çok utanıyordum. Beyaz yanaklarıma kanlar hücum etmişti ve tek düşündüğüm ağlamaktı. Yorganı başıma çekip ağlamaya koyuldum. Gözlerimi kapatınca karşıma bağıran Çınar geliyordu. O kadar korkmuştum ki esiyordum. Korkulacak ne vardı ki? Yanlış bişey mi yapmıştım?
-Flashback-
Kolum acıyordu. Babamı hiç bu kadar öfkeli görmemiştim. Acıdan ağlıyor ve yalvarıyordum.
"Lütfen baba bırak acıyor kolum lütfen."
Kolumu çekmeye çalıştıkça daha da sıkıyordu.
"Senin gibi ibneye az bile."
İbne ne demekti? Ne yapmıştım ki? Sonunda odama atıp kapıyı kilitledi. Korkuyordum. Korkulacak ne vardı ki? Yanlış bir şey mi yapmıştım? Bileğimi ovarken yaptığım şeyi hatırlamaya çalıştım. Sadece Ardayı öpmüştüm. Ayaklarımı kendime çekip ağlamaya başladım.
-Flashback'in sonu-
Telefon sesiyle irkildim. Elime alıp baktığımda saat 07:00 olmuştu. Yeni güne başlamıştık bile. Kafam zonkluyordu ve gitmek istemiyordum. Tekrar yatağa gömüldüm. Fakat bu sefer de odamın kapısı tıkladı.
"Emre oğlum, girebilir miyim?"
"Eveet."
Annem içeri girdi ve endişeyle suratıma baktı.
"Ne oldu oğlum hasta mısın? Dün bi hışımla geldin hiç çıkmadın odandan. Yemeğe de gelmedin."
Yatakta dikeldim. İyi miydim? Biraz başım ağrıyordu o kadar.
"Yorgundum anne, inemedim." Elini alıp öptüm ve yataktan çıktım. Kafasını salladı.
"Eh pekala bu seferlik öyle olsun." deyip odadan çıktı. Banyoya gittim ve rezalet halimi gözden geçirdim. Gözlerim kızarmış saçlarım dağınıktı. Yüzümü yıkayıp tekrar odama döndüm. Dünü hatırlayıp kendime nefret etmeye başladım. İğrençtim, neden ağlamıştım ki? Kendimi yumruklama isteğiyle dolaptan üniformamı alıp giydim. Aynadaki yansımama bakıp tiksindim kendimden. Daha fazla kendime dayanamayıp odadan sonra da annemle görüşüp evden çıktım.
Kolejde okuyor olabilirdim ama tüm şansımı kolejde okumaya harcamıştım. Özel arabayla ya da taksiyle gitmiyordum okula. Milli toplu taşıma aracı olan akpilli canım otobüsüme binip paşa-paşa kolejime gidiyordum. Durağa kadar uzun bir yol olduğu için kulaklıklarımı takıp müzik listesinden bir şarkı seçtim. Kulaklarımı Harry Styles'in sesi doldurduğu için mutluydum. Şarkıya mırıltılarla eşlik etmek hoşuma gidiyordu. Ard-arda sevdiğim şarkılar sıralanıyordu ve günümü sanki iyileştirmek istiyordu. Fakat durağa gelince adetim üzere kulaklıkları çıkardım. Otobüs gelince akpili çıkardım ve sanki tüm şehri içinde barındıran otobüse bindim. Tutunacak yer bile yoktu. Hemen varmak için içimden yalvarmaya başladım. Sanki yalvarırsam hızlanacakmış gibi. Her durakta insanlar bindikçe biniyordu. İneceğim durağa 2 durak kalmıştı. Dayan Emre dayan. Araba şarttı.
"Günaydın."
Ne günaydını be? Gün mü var aysın? Kafamı çevirdim ve arkamdakinin Çınar olduğunu görüp irkildim.
"Size de günaydın."
Dün az daha ağzıma sıçıyordun ve bu gün günaydın mı diyorsun? İkizler burcu falan mısın?
"Siz mi olduk şimdi?"
"Ne demem gerekiyor?"
"Çınar yeterli."
Kafamı sallayıp sustum. İneceğim durakta inemezsem korkusu içimi yiyordu bu yüzden kapıya doğru ilerlemek için atıldım. Fakat kolumu bir el kavramıştı.
"Benden kaçmana gerek yok. Dün için özür dilerim. Sadece kardeşimi koruyordum. Hatamı telafi etmek istiyorum. Bugün bize gelirsen sevinirim."
Kolumu kurtarıp ona imayla baktım.
"İlaydaya zarar verecek değilim."
Durağa gelince indim ve okula yürümeye başladım. Sınıfa girince bir gariplik sezmiştim. Herkes bana bakıyordu ve aralarında fısıldaşıyorlardı. Sırama geçip Pınarın yanına oturdum. Yüzü bembeyazdı.
"Neler oluyor?"
"H-hiç.."
"Bişey olduğu kesin. Noldu?"
O sırada Ali ve yandaşı Tuğkan karşıma geçtiler.
"Çıkışta hiç bir yere kaybolma, parkın oralara git senle işimiz var."
"Ali lütfen.."
Tuğkan Pınara sert bi bakış attı.
"Sen karışma Pınar."
Ne oluyordu? Ne yapmıştım?
"Özür dilerim." Pınar mırıldanarak yerini değişti. Ne sikim dönüyordu burda?Ders başladığından bitene kadar Ali ve Tuğkan burunlarından solarak bana bakıyorlardı. Sanki birine zarar vermiştim. Pınar da benden kaçıyordu. Aldırış etmeden notlar alıyor dersi dinliyordum. Sonunda ders bitmiş okuldan çıkmıştım. Parka gittim ve bi banka oturup Ali ve Tuğkanı beklemeye başladım. Müzik dinlerken sırtımda bi acı hissettim ve tekme olduğunu anladım.
"Noluyo lan?" Kalkıp kim olduğuna bakmak için döndüğümde artık yumruk darbesiyle yerdeydim. Karşılık vermek için çok zayıftım. Ama kim olduklarını görmüştüm. Ali ve Tuğkandı.
"Ulan bunca zaman ibneyle aynı yerde mi okumuşuz?"
İbne?
"Göt mü siktirtiyosun lan sen?"
Karnıma gelen tekmelerin sayını kaybetmiştim ve bilincim kapanıyordu. Acıya o kadar alışmıştım ki acımıyordu bile...
***
"Şuraya da buz koy. Bir insan eşcinsel olduğu için dövülür mü Allah aşkına?"
"Evine neden götürmedin?"
"Kapıyı çaldım açmadılar. Güzelim yüz ne hale gelmiş."
"Hastane?"
"Soru sorma İlayda! Buz getir."
Gözlerimi açtığımda karşımda bir çift endişeli bakış vardı. Doğrulmak isterken acıyla inledim.
"Dur, dikkat et." Kollarımdan kaldırıp beni oturttu. Her tarafım acıyordu. Acıdan ağlayacaktım. Çınar İlaydadan buz dolu torbayı alıp alnıma götürdü.
"Neden kavgaya karıştın? Gerçi kavga gibi görünmüyordu. Seni dövüyorlardı."
Tek kaşını kaldırıp sorarcasına baktı. İlaydaysa koltuğun ucunda oturup bizi izliyordu.
"Beynim dondu bunu çek." Elini çekmek için elimi kaldırdım amma nafile. Acı yine sarmıştı etrafımı. Buzu çekti ama dikkatli bakışları bendeydi.
"Sebebini bilmiyorum."
"Yüzünü ne hale sokmuşlar."
İlaydanın lafına karşılık Çınar bakışlarını yüzümde gezdirdi.
"Onları senden ayırırken sen bayılmıştın bile. Bu kadar dövülecek ne yaptın onlara?"
"Beni sen mi kurtardın?"
"Sadece dövülüyordun, ayırdım. Konuyu saptırma. Eşcinsel olduğunu dediler."
Kanlar yüzüme hücum etti yine. Yutkundum ve kelimeler boğazımda takılı kaldı. Yüzümü incelerken bakışlarını çekti ve kalktı.
"Seni evime davet etmiştim ama bu şekilde değil sarı çocuk."
"Adım Emre." Dudağım zonkladı.
"Emre." Kafasını salladı. Zaten adımı biliyordu. Sarı çocukta neydi? Neyse şuan uğraşmam gereken acı vardı.
"Peki doktorda neden değilim?"
"Seni oracıkta bırakmalıydım."
"Bırakabilirdin."
Gözlerini bana dikti. Az daha bakışları deşecekti.
"İlayda su getir Emre'ye."
Su mu istedim? İlayda mutfağa gidince Çınar hemen yanıma geldi.
"Bırakamazdım. Borcum vardı."
"Ne borcu?"
"Zamanı gelince öğreneceksin."