İlk Gün(Umut Karsen)

19 1 0
                                    

-Umut Karsen-

Yükseklik korkum sağ olsun bana yıllar gibi gelen uçak yolculuğu sonrası Paris'teydim. Kitaplar, sorular derken gerçekten yorucu bir yılın üzerine Paris ilaç gibi gelecekti.

''Umut!''

Arkamı döndüğümde gördüğüm kişi beni ciddi halde şaşırtmıştı.

''Deniz!''

Koşarak yanına gittim ve sarıldım. Onu neredeyse 3 yıldır görmüyordum. Buda onu özlememin en büyük sebebiydi. Kimi insanlar onu Karsen ailesinin beslemesi olarak görse de o benim kardeşim ve ailemin bir parçasıydı. Benden 5 yaş büyüktü. Benim aksime çalışkandı. Bu huyu sayesinde adını bilmediğim bir üniversitede staj için seçilen 2 kişiden biriydi.

''Abi ''  Anlamaz gözlerle ona baktım.

''Deniz Abi''

Saymayı unuttuğum özelliklerinden biri ''Abi'' takıntısıydı.

''Peki Deniz Abiciğim(!) Beni havaalanında mı ağırlamak istiyorsun? Öyleyse söylede bavulu bir kenara koyayım.''

''Seni küçük cadı! Hemen beni takip et.'' Gülümseyip dediğini yaptım. Havaalanından çıktığımızda son model arabalardan birine yaklaştık.

''Vay yavrum vay! Ne ara araba yaptık bakalım?'' Ters bakışları beni bulunca ağzımdaki görünmez fermuarı çektim.

''Görmeyeli iyice sokak ağzına alışmışsın. Seni şimdiden uyarayım küçük kardeş.'' Ciddi Deniz Karsen iş başındaydı yine. Çocukkende böyleydi. Sakız çiğnediğimde ''Roman mahallesinde değilsin. Şunu hemen çıkar!'' diye kızardı. Çamurla oynadığımda ''Pasaklı sokak çocuklarına dönmüşsün. Hemen üstünü değiştir!'' ve bla bla bla...

''Hadi bin arabaya'' Kafamı salladım. Şoför koltuğunun yan tarafına oturduğumda üzerime ani bir uyku bastırdı. Direnmek çok zordu özelliklede bu konforlu koltuklarda. Kafamı cama yasladım ve kendimi uykunun sıcak kolarına teslim ettim.

Gözlerimi açtığımda oldukça rahat bir yataktaydım. Üzerimdeki kot pantolon ve gömleğe rağmen çok iyi uyumuştum. Telefonuma baktığımda saat 23.30 'du. Ayaklarımı yataktan sallandırdım. Yavaş yavaş uyku sersemliğimden kurtuluyordum. Ellerimle saçımı karıştırıp ayaklarımın üzerine kalktım. Yatağın yan tarafındaki camı fark etmem uzun sürmedi.  Cama yaklaştım ve manzarayı izlemeye başladım. Paris ayaklarımın altında gibiydi. Burası gerçektende muhteşemdi. Renkli ışıklar, bulutsuz bir gece dışarı çıkmam için yalvarıyordu. Tabi ilk başta bunun için izin almam gerekirdi.  Odadan çıktım.

''Deniz''

Deniz'in cevap vermesini bekledim fakat aldığım tek cevap sessizlikti. Geriye kalan tek şey odalara tek tek bakmaktı. Çıktığım odanın hemen yan tarafına baktım. Grinin ağırlıklı olduğu bir odaydı. Fotoğraflara bakılırsa Deniz'indi ve boştu. Onun yan tarafına baktığımda karşımda boydan boya bir kütüphane vardı. Aklımın kenarına ''Kütüphane ziyaret edilecek.'' diye yazdım. Sıra geldi evin diğer tarafına. Salonda boştu. Kalan tek yer mutfaktı. Hiç açmadığım kapıya yaklaştım ve onu ittirdim. Odasının aksine mavili ve yeşilli cıvıl cıvıl bir mutfak beni şaşırtmıştı. Asıl konuya gelirsek burası da boştu. Mutfaktan çıkacağım zaman gözüme masanın üstündeki kağıt takıldı. Yavaşça yaklaştım. Masanın ortasındaki kağıdı elime aldım ve okumaya başladım.

İlk günden seni yalnız bıraktığım için özür dilerim fakat acil bir iş çıktı. Bu yüzden İtalya'ya gitmem lazım. Ne zaman döneceğimi bilmiyorum. Kendi evinmiş gibi rahat edebilirsin.

                                                                                                                        Seni çok seven abin...

Beynim sevinç nidaları atarken şeytani gülümsememe engel olmadım. Madem Paris'te bir evde tektim. O zaman... PARTİ BAŞLASIN!

Paris'te 90 GünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin