-Dünya Özkay-
Kadın standartlarına göre küçük olan valizimi çekiştire çekiştire havaalanından çıktım. Hava oldukça güzeldi. Masmavi bir gökyüzü ve Paris. Burası değişmem için bir umuttu. Artık Ahmet yoktu ya da onun sıkıcı ailesi. Kaltak iş arkadaşlarım da yoktu ve çok sevgili diktatör babam. 23 yaşında olmama rağmen ilk kez bu kadar özgürdüm.
''Özgürlük''
Bu kelime ister istemez gülümsememe neden oldu. Gözüme ilişen çöp kovasına yaklaştım. Bavulumun küçük gözünden özel eşyalarımı aldıktan sonra bavulu olduğu gibi çöpe attım. Bir yerden başlamak lazımdı. Telefonumu açtım ve Paris'teki tüm ünlü mağazaların adresini buldum. Avukatım sağ olsun. Sayesinde Ahmet'in donuna kadar almıştık hem de kısa bir sürede.Yolun kenarında bekleyen taksiye yaklaştım ve mağazalardan birinin adresini verdim.
Son mağazanında yarısını aldıktan sonra havanın karardığını fark ettim. Aslında buna şaşırmamak gerekir. Bizim doğamızda var. Biz sırf vitrine bakarak bile saatler geçiren insanlarız. Telefonuma göz attığımda saatin 19.00 olduğunu gördüm. Rehberden kuzenim İlknur'un numarasını bulup aradım. Çok geçmeden telefonu açtı.
''Oui!''
''Sanada merhaba kuzen!''
''Dünya''
''Yaaa Dünya! Hani 4 yıldır aramadığın Dünya var ya!''
''Kuzen öyle deme.''
''Onu bunu boşver senin sesin niye öyle üzgün geliyor?''
''Telefonda anlatılmaz. Adresi vereyim, eve gel öyle konuşalım.''
''Tamam, sen söyle. Ben yazıyorum.''
Çantamdan çıkardığım not defterime adresı yazdım.
''Tamam, kuzen.''
''Görüşürüz.''
''Görüşürüz, canım.''
Yoldan geçen ilk taksiyi durdurdum ve adresi verdim. Taksinin arka koltuğunda otururken kendimi romantik bir filmin başkarakteri gibi hissettim. Kızın sevgilisi kızı aldatır. Bunu öğrenen kız Paris'e gider ve değişmeye karar verir. Aşık olmayacağına yemin eder. Sonra filmin ortasında Eyfel Kulesi'nde bir oğlanla tanışır. İlk başlarda oğlana aşık olduğunu fark etmez. Oğlanı kaybetme korkusu yaşayana dek. Aşık olduğunu fark ettiği an birbirlerine sarılırlar ve evlenirler. Ve mutlu son. Bu film tamamıyla benimle alakasızdı. İlk olarak beni aldatan sevdiğim çocuk değil her gün lanet okuduğum kocamdı. Ayrıca aşık olmamak için yemin etmeme gerek yok. Sonuçta aşk diye bir şey yoktur.
Taksinin durmasıyla ücreti ödeyip arabadan indim. 21. yüzyılda olmamıza rağmen burası antik denecek kadar eski yapılar vardı. Tam benim aradığım yerdi sanki. ''Medeniyetin ortasında tarih'' isimli bir film çekmek bile geldi içimden.
''Mal mal bakınacağına yukarı çık.''
Sağıma soluma baktığımda kimseyi görememiştim.
''Yukarı bak benim sevgili kuzenim.''
Kafamı kaldırdığımda vücudunun yarısını balkondan sarkıtmış bir adet İlknur gördüm. Sarhoş olduğu apaçık ortadaydı.
''Geliyorum, merak etme!''
Apartmanın merdivenlerini zar zor çıktım. Sonuçta onca alışverişten sonra elimde biriken paketler pek hafif değildi. En sonunda Çok sevgili sarhoş kuzenimin katına varabildim. Kapıyı hafifçe tıklattığımda kapı bir anda açıldı. Balkondan sarkan kız karşımdaydı. Sarı saçları dağılmış, makyajı akmış ve en kötüsü gülümsüyordu. Kısa bir süre bakıştık. Yorgunluktan dolayı vücudum isyan etmeye başladığında İlknur'a sahte bir gülümseme gönderdim.
''Beni eve almayacak mısın?''
Kapıdan çekildi. İçeri girdiğimde uzun bir koridorun sonuna doğru yürüdüğünü fark ettim. Ayağımla kapıyı kapatıp onu takip ettim. Yanına vardığımda beyaz bir kapının başında dikiliyordu. Beni fark ettiğinde gülümsedi ve kapıyı sonuna kadar açtı. Burası bir ordu sığabilecek kadar büyüktü.
''Senin odan burası. Seni ilk gün şerefine bara götürüyorum. Hazırlanmak için yarım saatin var.''
Beni odaya itip kapıyı kapattı. Oda tamamen mavi tonlarında döşenmişti. Bunu benim için dizayn ettiği biliyordum çünkü kendisi maviden nefret ederdi. Gülümsedim. Her ne kadar ebeveyn ve eş konusunda bahtsız olsam da kuzen konusunda oldukça şanslıydım. Odada iki kapıdan birine yaklaştım. Kapıyı açtığımda beni oldukça modern bir banyo karşıladı. Zar zorda olsa oradan ayrılıp diğer kapıya yaklaştım. Sürgülü kapıyı açtığımda odam kadar geniş olmasa da büyük bir giysi odası beni karşıladı. İlknur şanslıydı. İkimizde aynı yaştaydık. İkimizde zengindik fakat benim babamın açgözlülüğü yüzünden ben evlenmek zorunda kalmıştım ama İlknur hep istediğini yapmıştı. ''Artık özgürsün!'' Beynimin haykırması üzerine kahkaha attım. Ben artık özgür bir bireyim. Ve bunu barda kutlayabilirdim. BEKLE BENİ PARİS GECELERİ!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paris'te 90 Gün
Teen FictionUmut Karsen ''Üniversiteye girmek istiyorum artık.'' Dünya Özkay ''Aşka inanmak istiyorum.'' Selen Kıyak ''Karar vermek istiyorum.'' Hayalleri süsleyen Paris'in onlara ne getireceğini üçüde bilmiyordu.