2. Bölüm Vedasız

136 12 0
                                    

  Gözlerimi açtığım anda keskin rutubet kokusuyla irkildim. Bu odaya bu kadar para verdiğime inanamıyordum. Ama görünüşe göre başka bir seçeneğimde yoktu. Dün gece olanların ağır ağır hafızamda yenilenmesiyle büyük bir mutsuzlukla başbaşa kalmıştım. Otobüs terminalinde kaybettiğim otobüs bileti ve tam da kesin olarak bu şehirden ayrılmak istemişken gidememiş olmam... Bütün bunlar hayatın bana ''Avcunu yalarsın.'' deme şekliydi. Bu şehrin her yerinin anılarla dolu olması canımı fazlasıyla yakarken bu şehre mahkum kalmak acıların en büyüğüydü. Burayı sevmiyorum. Bu şehir 1 yıl önce benim için yok oldu. Araz'ı şüpheli bir kazada kaybettiğim gün burası benim için bütün gerçekliğini, anlamını yitirdi. Buraya 1 yıl kadar tahammül ettim. Araz'ın anılarını terk etmek, bırakıp gitmek istemedim hiçbir zaman. Ama bu acı beni yiyip bitirmeden önce bir şeyler yapmam gerekiyordu. Geride kalan babamı düşünmeliydim. Bende bunun üzerine babamın son gelişinde teklif ettiği yanına taşınma fikrini kabul ettim. Buradaki evi satıp oradan daha geniş bir ev alacak ve hayatımıza kaldığı yerden orada devam edecektik. Babam orada Araz'sız devam edebileceğimizi düşünüyordu. Buna gerçekten inanıyordu. O an beni hiç tanıyamamış olduğunu farkettim. Biz gerçek bir baba kız olamamıştık. Ben asla hayatıma Araz'sız devam edemezdim. Eşyalarımın yüzde sekseni, mutlu olduğum anların tamamı Araz'la ilgiliyken onsuz devam edebileceğimi nasıl düşünürdü?! Benim yapmaya çalıştığım şey sadece canımı yakan bu şehirden kurtulmaktı. Ben Araz ve anılarından kurtulmak istemiyordum ki. Bu şehrin Araz'sız son derece boş ve gereksiz olduğu su götürmez bir gerçek olsada Araz'la anılarımız için 1 yıl burada sabretmiştim.

 Yatağımdan doğruldum. Bir an önce odadaden ve ruhumu boğan bu şehirden kurtulmak istiyordum. Valizimi çıkarırken yaşadığım zorluğun aksine indirmesi çok daha kolay oldu. Resepsiyon görevlisine ''İyi günler.'' diledim ve gülümsedim. Yaklaşık bir saat sonra bu motelden kurtulduğum gibi bu şehirdende kurtulacaktım. Motele tekrar bir göz attım. Az önceki resepsiyon görevlisiyle gri şapkalı, güneş gözlüklü bir adam - Araz'ı anısattığını söylemeden geçemeyeceğim ancak zaten herkes bana Araz'ı anımsatıyor- konuşuyorlardı. Demek ki bu motele bir tek ben muhtaç kalmamışım. Resepsiyon görevlisi sanki bir şey anlatır gibiydi. Daha fazla oraya baktırmayı sürdürmenin gereksizliğini farkedip bu soğuk havada beklerken donmak yerine yürürken ölmeyi tercih edeceğimi düşünüp otobüs terminaline yürümeye başladım. Telefonumu çıkarıp açtım. 2 arama vardı. Babam ve teyzem. Ah! Ne tesadüf. Ellerimin üşümesine daha fazla dayanamayıp telefonu cebime sokarken terminalde babamı arayacağımı aklımın bir köşesine not ettim. Terminale vardığımda ayaklarım dahil her yanım buz kesmişti. İçeri girdim ve otobüs firmalarına en yakın saatteki otobüsleri sormaya giriştim. O sırada telefonum çaldı ve arayan babamdı. 

  ''Alo? Baba?''

  ''Sana dünden beri ulaşmaya çalışıyorum. Neler oluyor?''

  ''Otobüs biletimi kaybettim. Ama şimdi yenisini alıyorum. Sanırım bir saat sonra otobüse binmiş olurum.''

  ''Almana gerek yok.''

  ''Ne?''

  ''Gelmiyorsun.''

  ''Buda ne demek?''

  ''Teyzen yanına taşınıyor.''

  Telefon elimde bir süre öylece donup kaldım ardından telefonu yüzüne kapattım. Telefonu yüzüne kapattığımın farkındaydım. Buna çok kızacağınında... Ama şuan hiçbiri umrumda değildi. Benim kadar çok kızamazdı. Bu şehirden kurtulmamı isteyen kişinin babamın ta kendisi olması ve yaptıklarının ters düşmesi kadar sinir bozucu bir şey daha var mıydı şu hayatta benim için acaba. Ayrıca teyzemle iyi geçinemediğimin farkında mıydı? Farkındaydı elbette. O zaman niye böyle bir karar alıyordu ki?! Terminalin ortasında yaklaşık yarım saat kadar dikildiğimin farkında bile değildim. Karşı çaprazdaki metal banklara yaklaştım ve oturdum. Ellerimi dizlerime koyup neler olduğunu tekrar düşünmeye, tekrar tekrar düşünmeye çalıştım. Düşündükçe geriliyordum. Telefonu elime aldım ve kapattım. Kendi başımın çaresine gayette bakabilirdim. Yaklaşık bir yıl boyunca harçlıklarımı biriktirmiştim. Bir iş bulana kadar bununla geçinirdim. Babama muhtaç değildim. Öyleyse hala bu şehirden kurtulmak için bir şansım vardı. Bu şans babamı ve teyzemi çiğnemeyi gerektiriyorsa da içimde yapmam gerekenin bu olduğunu söyleyen bir ses vardı. Bilet almak için sıraya girdim. Sabahın erken saatleride olsa çok kalabalıktı. Sırada sanırım sekizinciydim. Yedinci... Altıncı... Beşinci... Dördüncü... Üçüncü... İkinci... Ve sıra bana gelmişti. Hangi şehre yada nereye gideceğime dair en ufak bir fikrim bile yoktu. En yakın zamanda hangi otobüslerin olduğunu sordum. Görevli karşıdaki elektronik tablodan bakmamı rica etti. Kafamı çevirdim ve gözlerim bir yere takıldı. 

...

  Kendime geldiğimi hissediyordum. Hastanede olduğumun farkındaydım. Burayı bilincim yarı kapalıyken tanıyabilirdim. Ama gözlerim o kadar ağırlaşmıştı ki kaldırmaya mecalim yoktu. Ağırlaşmanın zamanla yok olacağı düşüncesiyle kendimi teselli edip kendimi uykuya bıraktım. 

...

  Tamamen kendime geldiğimde yataktan kalkmak için çabaladım. Ancak sanırım daha öncede debelenmiş olmalıyım ki bileklerimi kemerlemişledi. Ağzımı açıp herhangi birinin gelmesi için seslenicektim ama sesim çıkmıyordu. Sanki sonsuza kadar sürüp giden gerçeğe çok yakın bir kabusun içindeydim. Başım çatlıyordu. Ben debelenirken sağımdaki aletten uyarı sesleri yükseliyordu. Bir hemşire geldi. Ve bana bakmaya tenezzül dahi etmeden serumuma rahatlatıcı olduğunu düşündüğüm bir ilaç enjekte etti.

...

  Gözlerimi açtım. Bileklerimin kemerli olduğunu düşündüğüm için boşuna kalkmak için çabalamadım. Etrafıma bakındım ve teyzemin karşı koltukta uyuduğunu farkettim. Ayrıca bileğimdekileride sökmüşlerdi. Bileklerimi sıvazladım. Bu sırada teyzem uyandı ve yüzünde yine o ciddi ifade vardı. Doktoru çağırmaya gitti. Bir süre sonra doktorla birlikte geri döndü. Doktor elinde küçük çocukların lazer oyuncaklarına benzettiğim bir ışıkla gözlerime ardından monitördeki verileri inceledi. Dönüp direk bana baktığında bana neler olduğunu anlatacağını düşündüm ancak o sadece gülümsemekle yetindi. Ve teyzemi dışarıya davet etti.

  Bir seruma bir de kendime baktım. Neler olduğunu hatırlamaya çalıştım. Ben nasıl buraya gelmiştim ve daha önemlisi neden ?

  Teyzemin bir açıklama yapması için geri dönmesini bekliyordum. Bana bir saat gibi gelen bir süre daha dışarda kaldı. Ve ardından geldi. Yüzü her zamanki gibi son derece ifadesizdi. Gözlerine bakmaya çabaladım ama o benim gözlerime bakmıyordu. O sırada bir hemşire geldi ve serumu söktü. Teyzemin eninde sonunda bana açıklama yapacağını biliyordum. Bu yüzden üstelememin bir anlamı olmadığına karar verdim. Hazırlanıp arabaya bindik. Ve teyzemin evine gittik. Bu evi çok iyi biliyordum. Babam annem öldükten sonra bu şehre benim için 3 yıl katlanmıştı. Ama daha fazla dayanamayıp şehir dışında çalışmaya gitti. Benide 8 yaşımdayken teyzemle birlikte yaşamaya mecbur bıraktı. Bu evden 2 yıl önce ayrılmış ve kendi evimizde tek başıma yaşamaya başlamıştım. Teyzem anneme dair anıların etrafta olmasını istemiyordu. Buna saygı duyuyordum. Elbette onları görmek ona acı veriyordu. Ancak benim odama karışmaya annemle resimlerimizi kaldırmaya hakkı yoktu. Bu bardağı taşıran son damla oldu ve yanından ayrılıp tek yaşamaya karar verdim. 

  Salona geçip oturdum. Teyzemde mutafa gitti ve elinde birer bardak meyve suyuyla geri döndü. Masaya bıraktı ve oturdu. Zaman kazanmaya çalıştığının farkındaydım. Ancak bu kadarı yeterdi. Söze onu beklemektense ben girmeye karar verdim. 

  ''Teyze?''

  Efendim, der gibi baktı. 

  ''Neler olduğunu anlatmayacak mısın?''

  O sert sesinin yerini daha kadifemsi bir ses almıştı. ''Rüya... ''

  Cümlemesini tamamlamasını bekledim ve derin bir nefes alıp söze başladı.

  ''Rüya, bugün sabah otobüs terminalinde ufak bir atak geçirmişsin. Biri seni hastaneye kadar getirmiş. Seni tanıdığını söylemiş ve bir kağıt bırakmış. Kağıtta terminaldeki kilitli eşya kutularından birinin numarası ve şifresi yazıyordu. İçinde valizin varmış. Engin alıp gelecek merak etme sen. ''

  ''Peki, neden o kadar hastanede tuttular?''

 ''Bütün tetkikler yapıldı. Bu atakların psikolojik olduğunu ve ileri düzey bir danışmana başvurmamız gerektiğini aynı zamanda bu atakların bazı şeyleri hafızandan silebileceğini söylediler. Ama sakın endişelenme bu sadece bir ihtimal.''

  Teyzem bile bu kadar endişeli ve iyi olduğuna göre ciddi bir şey olmalı diye düşündüm. Aslında asıl önemli olan şuydu:

  Ben ne görmüştüm de atak geçirmiştim ? Bana bu kadar atak geçirtebilecek şey neydi? Hatta belkide kimdi?

EkinoksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin