Herkes için sıradan bir gündü, her şey olması gerektiği gibi yerli yerindeydi. Ya da ben öyle zannediyordum, bilmiyorum. Kuşlar uçuyordu mesela, gökyüzü maviydi yine ve etrafım sabahın ilk ışıkları ile bir yerlere yetişmek için evinden çıkmış olan onlarca insanla doluydu. Eminim ki hepsinin aklından farklı şeyler geçiyordu. Belki biri okulunda yapacaklarını, bir başkası gün içerisinde yapacaklarını planlıyordu. Herkesin farklı bir düşüncesi, farklı bir hayatı vardı. Ben ise o kalabalığın içerisinde bir köşede durmuş, kulağımdaki müziğin değiştiğinin farkına bile varmadan haftasonundan kalmış karamsar tavrımı üzerimden atmaya çalışıyordum. Derken trenin aniden durması ile sarsıldım ve arkadaşımı beklemem gerektiğini hatırlayarak trenden indim. Durakta da çok fazla insan vardı...
Okula gittiğimiz zaman içinden kimse ile konuşmak gelmiyordu. Hatta öyle ki kimsenin yüzünü bile görmek istemiyordum. Aklımda olan tek bir şey vardı; bir an önce eve gidip uyumak. Kırgın ve kızgındım birilerine. Kime olduğunu, neden olduğunu bilmiyordum. Yorgundum. Bu karamsar ruhum beni haftalardır terk etmiyordu. Kocaman bir soğumuşluğum vardı, her şeyden ve herkesten. Kimsenin sesimi duymadığını ve artık susmam gerektiğini düşünüyordum içten içe. Gerçi sesimi çıkarmaya mecalim de yoktu. İnsanların sürekli bir şeyler yapıp daha sonra hiçbir şey olmamış gibi davranmasının beni ne kadar sinirlendirdiğini düşündüm. Bizi, kendimizi en iyi hissettirebilen şeylerin insanlarken, bizi dibe çeken şeylerin de insanlar olması ne kadar acı öyle değil mi? Bir sığınağa ihtiyaç duyuyordum ama aynı zamanda insanlardan da nefret ediyordum. Kafam çok karışktı ama düşüncelerimi içeri giren öğretmenim bölmüştü. Düşünmeyi bırakıp derse odaklanmam gerekiyordu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Çığlık
Teen Fiction16 yaşında bir kız düşünün içinde çok şey birikmiş ama dışa vuramıyor, patlamya hazır ama hareket etmeye mecali yok üstelik insanlara karşı son derece güvensizlik hissediyor... Böyle bir kız neden böyledir, sonu ne olur? Merak edilen soruların cevap...