Yine çalıyordu alarmım. Elimi uzatıp gözlerimi açmadan kapatmıştım. Zorlanarak ve biraz da söylenerek doğrulup yatağımda oturdum. İkinci alarm çalıp telefonun ışığı yandığında telefonumun yanındaki not kağıdı çarptı gözüme. Kalkıp ışığı açtım ve kağıdı okudum. Annemin yazısı ile "Bugün senin için yepyeni ve güzel bir gün olsun. Yeni hayatının başlangıcı bugün. Her zamanki sözün olan 'Gözlerini kapat ve gör'ü bugünden itibaren 'Gözlerini kapat ve gülümse' olarak değiştirelim. Çünkü bir süre düşünmeye ara vermen gerekiyor. Şimdi hazırlan ve okuluna git. Seni seviyorum." yazıyordu. Tuhaf bir tebessüm yerleşmişti yüzüme. Fazla zaman kaybetmeden hazırlanıp çıktım evden. Tren bugün de oldukça kalabalıktı. Onlarca insan, onlarca beyin, onlarca düşünce... Gizem'i beklemek için indim durakta. Karamsar ruhum hala üzerimdeydi ama annem beni düzeleceğime, eski neşeme kavuşacağıma bir nebze de olsa inandırmıştı. Bununla avutuyordum kendimi. Yine derin düşüncelere dalmışken Gizem'in beni dürtmesi ile irkildim.
"Günaydın. "
"Günaydın."
"Dalmış gitmişsin yine."
"Yok dalmadım sadece bir şey düşünüyordum."
"Hep bir şey düşünüyorsun zaten." Hiçbir şey söylemeden gözlerimi yere çevirdim.
"Bak tatlım bir derdin varsa anlatabilirsin bana, haftalardır hiç iyi görmüyorum seni."
"Hayır bir derdim falan yok. Açıkcası kimseyle de Konuşmak istemiyorum."
"Peki sen bilirsin. Bugün projemizi yapıyoruz değil mi?"
"Evet yapıyoruz."
"Tamam o zaman. Aa bak tren geldi."
Trene bindiğimiz zaman da Gizem'in tuhaf bakışlarını hissediyordum üzerimde. Benimle ilgili ne düşünüyordu acaba. Bir an kendimi rahatsız hissettim. Neyse ki ineceğimiz durağa gelmiştik. İnip, yürüdüğümüz zaman da hiçbir şey konuşmamıştık. Yine dalgın dalgın yürüyorken bir anda Gizem beni tutup öyle bir çekti ki kulağımdaki kulaklığın çıkmasıyla birlikte telefonum da yere düştü. Neredeyse ben de yere düşecektim. Ne olduğunu anlamadan yerdeki eşyalarımı aldım. Derken önümden geçen arabının şoförünün korkmuş bir o kadar da sinirli bakışlarına denk geldim. Tabi bir de sokağı inleten korna sesi vardı. Gizem ağlamaklı ve korkulu bir ses tonuyla;
"Ne yapıyorsun Merve?" dedi.Donup kalmıştım. "Ben...ben..." diye kekeledim. Olanların daha yeni farkına varıyordum ve donup kalmıştım.
"Arabanın geldiğini görmedin mi?"
"Hayır göremedim."
"Arabanın önüne atladın resmen." Gizem arka arkaya bir sürü şey söylüyordu ama ben tepki vermiyordum. Uzaktan koşarak gelen Ebru'nun sesini duydum.
"İyi misin Merve?" herkes bize bakıyordu.
"İyiyim bir sorun yok."
"Arabının önüne öyle bir çıktın ki Gizem seni çekmiş olmasa çok kötü olurdu. Bunu düşünmek bile istemiyorum." Gözlerim dolmuş ve dokunsan ağlayacak hale gelmiştim. Ebru da bunh fark etmiş olacak ki;
"Her neyse bundan sonra daha dikkatli ol. Ve unutma ki hiçbir şey senin hayatından daha kıymetli değil. Hadi okula gidelim." dedi.
"Evet yoksa geç kalacağız ." diye onayladı Gizem. Ben de tamam manasında kafamı salladım ve okula gittik.
...
Okulları bilirsiniz her şey çok çabuk yayılır. Öyleki benden önce okula haberim gitmişti. Okula girdiğim ilk andan itibaren insanların ilginç bakışları üzerimdeydi. Yanından geçtiğim herkesin daha gitmemi beklemeden hakkımda konuştuklarını duyuyordum. "Bugün araba çarpacak olan kız buymuş.", "Aa arabının önüne atlayan kız değil mi şu.", " Zaten intihar etmeyi düşünüyormuş, kesin bilerek yaptı."... Okulda hızla intihara meyilli deliye yakın bir kız olduğuma dair dedikodu yayılmıştı. Üçüncü dersin tenefüsünde Edebiyat öğretmenim bana seslendi ve duyduklarının doğruluğunu teyit etti. Her şeyi açıkladım ona; psikolojik durumumu, annemle konuştuklarımı, bugün ki araba konusunu... Annemle konuşacağını ve kendimi toparlamamı söyledi bana. Bunu söylerken gayet iyimser ve şefkatli bir biçimde yaklaşmıştı. Okul çıkışında proje ödevimizi yapmaya gittiğimizde onlardan da gereksiz iyimser bir tavır gördüm. Keşke bunu ben bu hale gelmeden önce yapsalardı diye düşünmeden edemedim. Eve gittiğim zaman annemin bugün erken geldiğini gördüm ve zile bastım. Uzun zaman sonra ilk defa kapıyı annem açtı bana.
"Hoşgeldin prensesim."
"Hoşbuldum anneciğim."
"Geç kaldın."
"Projemiz uzun sürdü."
"Tamam tatlım git elini yüzü yıka da doğru yemeğe gel."
"Tamam anneciğim." diyip geçtim içeriye. Annem en sevdiğim yemekleri yapmıştı kokusunu alıyordum. Yüzümü yıkayacağım sırada aynadaki kendimi gördüm. Çökmüş gibiydim, rengim soluktu biraz ve gözlerim her zamanki gibi buğulu. Birkaç dakika boyunca kendimi inceledikten sonra elimi yüzümü yıkayıp yemeğe gittim. Babam da erkenciydi bugün, baş köşede oturmuş beni bekliyordu.
"Hoşgeldin Bayan Gizli." babamın bana hep söylediği lakabımdır bu. Ona göre gizli saklı şeyleri seven ve her şeyi içimde saklayan gizemli bir kızdım.
"Hoşbuldum Bay Bilgin." babam her konuda bilgisi olan bir adamdı.
"Gel otur bakalım."
Onların benim için gösterdiği bu çaba beni biraz daha umutlandırıyordu. Ama oldukça yorgundum ve dinlenmeye ihtiyacım olduğunu hissediyordum. Yemekten sonra pek fazla beklemeden yatağıma gidip uyumuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Çığlık
Teen Fiction16 yaşında bir kız düşünün içinde çok şey birikmiş ama dışa vuramıyor, patlamya hazır ama hareket etmeye mecali yok üstelik insanlara karşı son derece güvensizlik hissediyor... Böyle bir kız neden böyledir, sonu ne olur? Merak edilen soruların cevap...