Kafesin biri kuş aramaya çıkmış

108 15 30
                                    


Blueneck - Epiphany

Blueneck - Epiphany

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Yakınlığını hisset.

Kirpiklerinin arasından geçen soğuk rüzgarı ve kokusunu ölü annenin.

Mermer bir heykel gibi toprağın üzerinde uzanan bedenin aksine sana yaklaşan sıcak kucağı.

Annesinin ve onun bacaklarının üzerine düşmüş olan babasının hareketsiz bedenlerini arkasına saklandığı devrilmiş bir atın ardından izleyen küçük çocuk kirli, küçük ellerini dudaklarının üzerine bastırmıştı. Gözlerinden akan yaşlar kirli yanağında gri bir iz çiziyordu. Üzerindeki ince gömlek kara bulutların altında, hayatında hissettiği en soğuk rüzgarın karşısında titremesine neden oluyordu.

Ağaçların yerlerinden sökülecekmiş gibi sarsılması haricinde hiçbir sesin olmadığı meydanda nefes alan tek varlık olan o küçük çocuk annesinin yanına gitmek için kendisini ikna edemiyordu.

Köyünde tanıdığı kim varsa gözlerinin önünde ölü bir şekilde yatıyordu. Birkaç saat önce oyun oynadığı arkadaşları, onların aileleri ve kendi ailesi. Küçük kız kardeşinin örtüsüne sarılmış bedeni küllerin arasında bir yerlerdeydi ve durmadan ağlayan kardeşinin şimdi sesi çıkmıyordu.

Elinin altındaki kahverengi tüyleri okşayarak kendini sakinleştirmeye çalıştı ama koca atın ölümüne sebep olmuş olan şeyin onu da bulacağı düşüncesi ellerini titretiyordu.

"Göklerin gerçek sahibi, bu kuru toprağı nefesinizle onurlandırın." Uzun bir süredir ilk defa başka birisinin sesini duyduğunda başını biraz kaldırdı ve kıyamet kopmuşa benzeyen meydana baktı. Ağaçların arasından üzerine attığı siyah bir örtüyle çıkan beyaz saçlı yaşlı bir kadının bir şeyler mırıldanarak ilerlediğini gördü. Çocuk kadını tanıyordu.

Ormanda, köye uzak bir yerde yaşayan cadıydı bu.

Ellerinde gezdirdiği kemik parçaları ve birbirine geçirdiği garip bitkilerle yere çöktü ve başını yere yaslayarak sarsılmaya başladı. Boğuk bir şekilde gelen sesinden dedikleri anlaşılmıyordu ama birisinin bu vahşeti görmemiş gibi buraya gelmesi onun korkulacak biri olduğunu gösteriyordu. Saçları küle bulaştığından griymiş gibi görünen çocuk sessizce kadını izledi.

Tanrı'ya dua ettiğini sandı ama kadın daha önce hiç duymadığı şeyler söylüyordu. Annesi Tanrı'ya saygı duyması gerektiğini öğretmişti ona. Melekler de onun yardımcıları ve hizmetkarlarıydı bu yüzden onlara da saygı duyulmalıydı ama bu kadın diğerlerinin sahte olduklarını söyleyerek tek bir meleği yüceltiyordu.

Şeytan.

Duyduğu şey tüylerinin ürpermesine neden olduğunda kadın daha da hararetlendi. Ona taktıkları bu isimden insanların nasıl korktuğundan, bunun da Tanrı'nın bir oyunu olduğundan yakınmaya başladı.

Yabancı Ülkelerin Yabancısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin