Vendredi Sur Mer - Écoute chérie***
Şöminenin önüne saçılmış küllerin içinde kapının ve pencerenin aralıklarından giren rüzgarla arada parıldayan korlar sanki kendilerini gelen şeyden korumak istermiş gibi buz kestiler. Bir anda kararırken çıkardıkları çıtırtı sesi duyulan son ses oldu.Buz kesen yatakta sanki nefes almıyormuş gibi uyuyan Minseok'un yüzünde rahatsız bir ifade vardı. Kaşlarını çatmıştı.
Önce başucuna kadar gelerek yüzündeki korkunç bir sırıtmayla onun sırtüstü dönmesini ardından bir kolunu karnının üzerine bırakmasını izledi. Uzun, siyah saçları açık olsalardı gözlerine girebilirdi. Büyük bir merhamet gösteriyormuşçasına alnına dökülmüş olan saçlarını şefkatle yana çektikten sonra soğuk parmak uçlarının nasıl alnını buruşturmasına neden olduğunu zevkle izledi.
İçinde kabaran kıskançlık, Minseok'un karanlıkta bile seçebildiği beyaz boynunu oracıkta kırması için onu zorlasa da sonsuz yaşamının ona kazandırdığı sabır sakin kalmasını sağlıyordu. Minseok'un nefesi büyük ihtimalle gördüğü bir rüyadan dolayı tekleyip göğsünün hızla inip kalkmasını sağladığında yine gerçek sıfatına büründü. Pencerelere yansıyan görüntü adamın aklını başından alırdı. O adam bir daha aklını bulamazdı.
Derin bir nefes almak için dudaklarını aralayan Minseok'un biraz önce acı biber yemiş gibi kırmızı görünen dudaklarının üzerine nazlı bir sevgili gibi işaret parmağını bastırdığında ölüm moruna döndüler. Bu küçük, zavallı yaratığı öylece öldüremezdi. O ölürken gözbebeklerinin renginin soluşunu bizzat izlemek istiyordu.
İnsan kılığının altındaki etten kalbini parçalara ayıran kıskançlık duygusu kanıyla birlikte damarlarına pompalanıyordu. Biricik bebeğini elinden alacak bir tehdit olarak gördüğü bu genç adamı ortadan kaldırmalıydı. En sevdiğinin bir başkası için ona sırt dönmesini görmek delirtiyordu bu dünyadan bile daha yaşlı ruhu.
Minseok'un uyuyan yüzüne son bir kez daha nefretle baktıktan sonra tekrar düşünmeden göğsüne çöktü. Yıllar önce aldığı bu köylü çocuğunun bedeninin aksine çok daha ağır olan gerçek bedeni Minseok'u deli bir yükseklikten düşmüşçesine uyandırdı. Büyümüş gözleriyle karşılaştığında beklemeden ince uzun parmaklarını boynunun etrafına dolayan Junmyeon kor bir yakuta dönmüş gözlerini korku içinde ona bakan Minseok'un küçülmüş bedenine dikti.
İstese onu birkaç saniyede boğabilirdi ama suçunu öğrenmesini istiyordu. Jongdae sadece onundu ve bir gün Junmyeon onun yaşlı ruhunu ondan alana kadar onun kalacaktı. Minseok gibi pis bir Atarahın onu elinden almasına izin vermezdi.
Minseok boğazındaki ve göğsündeki baskı yüzünden acıyla yüzünü buruşturdu. Karşısındaki korkunç adamın kim olduğu şu anda düşündüğü en son şey bile değildi. Bacaklarıyla onu itebileceğini düşünmüştü fakat bacaklarını hareket ettiremediğini anladığında onu boğazlamaya devam eden adamdan korkunç bir kahkaha almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yabancı Ülkelerin Yabancısı
FanfictionBaşından beri onu öldüren toprağından koparıldığında artık yaşamayacağını sanan bir çiçeğin onu yaşatacak olan zehir tarafından ele geçirilmesiydi bu. Zehir çiçeğini korumak için kendinden vazgeçerdi, çiçek onun sadece zehir olduğunu bilirdi.