three

845 104 387
                                    

Niall Horan

İnce sweatshirtümün şapkasını düzelttikten sonra elimde sıkıca tuttuğum telefonumun güç tuşuna bastım ve saate baktım. Saat akşam yediye geliyordu ve hava yavaş yavaş kararıyordu.

Telefonumu siyah, dar paça pantolonumun cebine sıkıştırırken elimdeki pizza kutusunu düşürmemeye çalışarak dudaklarımı dişliyor ve hangi sokaktan gitmem gerektiğini düşünüyordum.

Ne mi yapıyordum?

Ara sokaklardan, gizlene gizlene Shawn Mendes'in evine gitmeye çalışıyordum. Bir pizzacı olarak.

Derin bir nefes alırken içinde bulunduğum durumun sinirimi daha fazla bozmasına izin vermeden, hızlı adımlarla ilerlemeye devam ettim. Kulaklığım, kulaklarıma yabancı bir ses ulaştırdığında dudaklarımı büzmüş ve kaşlarımı kaldırarak şarkıyı dinlemeye başlamıştım.

"I can’t write one song that’s not about you,
Seninle ilgili olmayan bir şarkı yazamam,

Can't drink without think about you,
Seni düşünmeden içemem,

Is it too late to tell you that?
Bunu sana söylemek için çok mu geç?

Everything means nothing If I can't have you.
Sana sahip olamayacaksam hiçbir şeyin anlamı yok."

Pizza kutusunu sol elimle tutmaya devam ederken, sağ elimi cebime uzattım ve telefonumu çıkardım. Şarkının ismine bakmak istediğimde gördüğüm isim göz devirmeme ve öfkeyle solumama sebep oldu.

Shawn Mendes. If I Can't Have You.

Hızla şarkıyı değiştirdikten sonra telefonu tekrar cebime sıkıştırdım ve sağ elimin de kutu sıkıca sarmasına izin verdim.

Olabildiğince oyalanmadan evine varmaya çalışmama rağmen saat sekiz olmuş olmalıydı. Kulaklıklarımı çıkardım ve etrafı kolaçan ettikten sonra zile bastım. Birkaç dakika boyunca kapının açılmasını beklemiştim.

Sonunda kapı, rahatsız edici bir gıcırtıyla açıldığında kaşlarımı kaldırdım. Eğer Zayn olsaydı, zenginsin, derdi. Git ve kapı menteşelerini yağla, ahmak herif.

"Merhaba..."

Mırıldandığımda, Shawn gözlerini üzerimde gezdiriyordu. Fırsattan istifade ben de onu süzmeye başladığımda, üzerinde beyaz puantiyeli, vişne çürüğü ve oldukça dar bir gömlek olduğunu fark ettim. Bacaklarını saran dar, siyah bir kot pantolon giyinmişti. Saçlarını geriye doğru taramış, gömleğinin birkaç düğmesini açık bırakmıştı.

Saatlerdir onun hakkında yaptığım araştırmaları onayladım. Ona yakışan bir tarzı vardı.

Derin bir nefes aldı ve, "Gelmek ister misin?" diye sordu. Hızla içeri girdikten sonra onun kapıyı kapatmasını bekledim ve sweatshirtümün şapkasını indirdim. Gözlüklerimi çıkarmadan önce elimdeki pizza kutusunu ona uzattığımda, "Güzel bir gizlenme taktiği," diye mırıldandı.

Kutuyu elimden aldığında dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsemeye çalıştım ve gözlüğümü yakama astım.

Yürümeye başladığında onu takip ediyordum ve utançtan yanaklarımın kıpkırmızı kesildiğinden emindim. Shawn, pizza kutusunu iki koltuğun arasında duran masaya koyduktan sonra gülümsedi ve gözlerini kaçırdı.

"İçecek bir şey alır mısın?"

"Hayır, teşekkür ederim."

Sessizce beni onayladıktan sonra, "Otur lütfen," dedi ve bordo koltuğu işaret etti. Derin bir nefes alarak koltuğa oturduğumda o da karşıma oturmuştu ve birkaç dakika boyunca, yalnızca gözlerimizi birbirimizden kaçırarak oturmuştuk.

niall spotted leaving shawn's houseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin