4

263 27 3
                                    

"Kook, kasabanın girişindeki küçük ve eski kütüphaneye gitmeye ne dersin?"

Elimdeki kurşun kalemi parmaklarım arasında çevirerek çizebilmek adına ilham beklerken araya karışan Jimin'in sesiyle bakışlarım ona yöneldi.

"Senin de belirttiğin gibi, küçük ve eski bir kütüphanede ne işimiz var Jimin?"

Neredeyse kaybolacak kadar küçük ve çekik olan gözlerini kısmaya çalışsa da tek yapabildiği gözlerini kapatmaktı.

Aptal.

Kapanan gözlerini yeniden aralayıp tatlı olduğunu düşündüğü bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu. Sikeyim, Jimin. Her seferinde beni bu kadar kolay kandırıyordu işte.

O aptal ve şirin bir Park Jimin'di. Ona karşı koymak sanılandan çok daha zordu.

"Of, bıktım senin şu her dediğini kolayca bana kabullendirmen." Bedenime sardığı kollarından kurtulmaya çalışsam da öyle sıkı sarılmıştı ki bunu başarmak imkansızdı.

"Jimin, bıraksana ya. Boğulacağım."

Kollarını biraz olsun gevşetmişti Tanrıya şükür.

-

Arka bahçedeki eski olsa da hâlâ işe yarayan bisikletlerle gidecektik kütüphaneye.

Yeşil olan bisikleti ben sarı olanı ise Jimin kullanıyordu.

Geçtiğimiz yollar boyunca etrafı çok daha detaylı incelemiş bazen Jiminle birbirimize sataşmış bazen de mola vererek bir yol kenarında oturmuştuk. Kütüphane sandığımdan daha uzaktı.

"Jimin ben çok yoruldum. Daha ne kadar yolumuz var?"

Dudaklarımı bükerek sorduğum soruyla olayı biraz dramatize ediyordum ama bunun kimseye bir zararı olmazdı. Park Jimin'in beni kolayca kandırıp peşinde sürüklemesinin bir karşılığı olması gerekirdi.

"Az kaldı, Jungkook. Mızmızlanıp durma."

Bakışlarını yüzüme doğrultmamıştı bile.

Yaklaşık on beş dakikalık bir süre sonunda kütüphaneye varmıştık.

Pedal çevirmekten tüm bacak kaslarım gerilmişti. Derin ve soluksuz bir uyku tam şu an en çok ihtiyacım olan şeydi.

Jimin sanki hiç yorulmamış gibi bisikleti kenara bırakıp giriş kapısına doğru ilerlerken ben de bir yandan ona söverek ardından ilerledim.

İçerisi yıpranmış kitaplarla dolu bir cennetti.

Yıpranmış kitaplar ve yıllanmış şaraplar.

İki eşsiz güzellik

Beklediğimin aksine kalabalık sayılırdı. Bu eski kütüphaneye kimsenin uğramadığını tüm kitapların ve kitap raflarının da tozdan görünmediğini düşünmüştüm. Ama anlaşılan yanılmıştım.

Jimin çoktan kendini kaptırmış ve kitapların arasına karışmıştı.

Okumaya olan düşkünlüğümüz en güzel alışkanlığımızdı.

Satırlar arasında kaybolmak insanın ruhunu dinlendiriyor, yeni bir dünyaya ayak basmasına neden oluyordu.

Parmak uçlarımla kitaplara dokunarak raflar arasında ilerlerken zaman kavramını çoktan yitirmiştim.

Yalnızca ben değil Jimin de öyle.

Birkaç kitap ile girişteki masalardan birine oturup, sayfaları incelerken kapanmak üzere olan gözlerime engel olmak adına çabalıyordum. Yorgunluğun verdiği bu sersemlik nedeniyle daha fazla dayanamayıp uykunun içine çekilmiştim.

neon moon - taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin