"Aptal olduğun konusunda belli başlı şüphelerim vardı, evet."
Önündeki tabağa indirdiği bakışlarını yüzüme doğrulttu.
"Ama bugün bütün şüpheleri yok ettin, Jungkook."
Sanki cümlesi eksik kalmış ve tamamlanmaya ihtiyacı varmış gibi oturduğu masadan, sandalyesini aniden iterek kalktı. Cümlenin artık bir değil üç noktası vardı. Ve bu bilinmezlik benim zihnimin sınırlarına eriştiği an da ruhuma huzursuzluk tohumlarını ekecekti.
Anlamıyordum.
Neden Jimin'in tavırları aniden değişmişti?
Yalnızca bu sabah kahvaltıyı ben hazırlayıp ona sürpriz yapmak istemiş ardından da dün Taehyungla birlikte zaman geçirmemizden ve aramızda geçen konuşmalardan bahsetmiştim. Fakat böylesine bir tepkiyle karşılaşacağımı bilmiyordum.
İlk zamanlar ona Taehyung'u anlatırdım ve o da bana bu konudaki fikirlerinden bahseder daha sonra hayatımıza kaldığımız yerden devam ederdik. Fakat bu sabah araladığımız perdenin ardından içeri giren parlak güneş ışığı evin duvarlarına huzursuzluğun lekesini bırakmıştı.
Neşeyle oturduğu kahvaltı masasından anlam veremediğim duygular eşliğinde kalkmış olmasına neden olan şeyi öyle merak ediyordum ki buna rağmen sormaya cesaretim yoktu.
Cesaretimin önüne dikilen bariyerlerin nedenini bilsem de henüz kendime itiraf etmeye hazır değilim.
Bir süre Jimin'in az önce iterek kalktığı için devrilen sandalyeyi izledim. Düşünceler öyle yoğundu ki; bakıyor olsam da göremiyordum. Zihnimin bir köşesine yığılmış birçok soru vardı.
1) Taehyung düşündüğümün, kafamda kurguladığımın aksine farklı biri miydi?
2) Dün yaşananlar onun için de bir şeyler ifade etmiş miydi?
3) Jimin neden ona Taehyung'dan bahsedince birden sinirlenmişti?
4) Ve en önemlisi ben ne bok yiyecektim?
BİR GÜN ÖNCE
Kapının kapanmasıyla Jungkook'un evden çıktığını anlamıştı. Adımlarını merdivenlere yöneltip, basamakları ikişer ikişer çıktı. Odasının önüne geldiğinde içeriye girmek istemiyordu. Elbette ki bunun tek sebebi yaklaşık bir haftadır toplamadığı için berbat bir hâl alan dağınıklıktı.
Hiçbir zaman düzenli biri olamamıştı. Bu onun için yürütmesi zor bir görevdi. Anlık şeyler yaşamaya programlanmış beyni hayatı bazen zor kılabiliyor olsa da bu onun vazgeçemeyeceği bir yaşam biçimiydi.
Sıkıntılı bir nefes alarak, parmakları yardımıyla saçlarını arkaya itti. İçerisi yalnızca dağınık değil aynı zamanda çok havasızdı.
İlk iş olarak pencereleri açıp odadaki o kötü kokuyu bir nebze olsun katlanılabilir hâle getirdi.
Ardından odanın her yerine savrulmuş kıyafetleri toplayıp yatağının üstüne yığdığında koca bir kıyafet yığını oluşmuştu. Ve durum gerçekten vahimdi.
Kirlileri ve temizleri ayırıp o yığını ortadan kaldırdığında biraz olsun çeki düzen vermişti odaya. Acıktığını hissedince mutfağa inip bir şeyler atıştırıp yeniden odasına çıkıp kaldığı yerden devam etti.
Yaklaşık bir saat süren çabadan sonra bir insanın yaşayabileceği bir hâle odaya bakarak iyi iş çıkardığı kanısına vardı. Ah, elbette ki Park Jimin'in yaptığı hiçbir iş olumsuz bir sonuç veremezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
neon moon - taekook
ФанфикGüneş kasabamın yanına battığında, o yalnızlık hissi kapıma geliyor.