Yeryüzünün olmazsa olmaz manzaralarından biri olup birçok bitki ve canlıya ev sahipliği yaparken hasret ve üstünlüğü simgelemektende geri kalmayan dağlar, birçok araştırmaya konu olmuştur. Bu araştırmalar genel olarak "Dağların oluşumu... ?" şeklinde araştırma soruları olmuş ve bunun cevabı aranmıştır.
bu araştırmaların sonucunda çarpıcı gerçekler günümüzde ortaya çıkarılmıştır.
Daha da hayret verici olan şu ki; bizim göz ardı ettiğimiz ve görmezden geldiğimiz Belki de bilemeyeceğimiz gerçekler bizzat Yüce Allah tarafından çok önceden haber verilmiştir.
Öncelikle bu dağların oluşumu hakkında bilimsel araştırmaların ne dediğine bakalım.Yerkabuğunun hareketsiz bir denge halinde olmadığı konusunda bir çok kanıt vardır.
Başlangıçta aslında yatay konumda olan tabakaların çoğu, bugün kabuğun içinde
ezilmiş, eğimlenmiş, bükülmüş, kıvrılmış ya da kırılmıştır.Yerkabuğundaki hareketler neticesinde meydana bunlar gelmektedir gelmektedir. İstisnalar olmakla
beraber yerkabuğundaki katmanların bir çoğu az ya da çok bir deformasyona maruz
kalmışlardır.
Yerkabuğu hareketlerini, Hızlı ve Kısa Süreli Hareketler (Depremler) ve Yavaş ve
Uzun Süreli Hareketler (Epirojenik ve Orojenik Hareketler) olarak iki gruba
ayırmaktayız. Hızlı ve kısa süreli hareketler kabukta; kısa sürede ani ve şiddetli
değişimler meydana getirirler. Depremler, kabukta meydana gelen bu tür
hareketlerdendir. Buna karşın yavaş ve uzun süreli hareketler; oldukça uzun jeolojik
zamanlar içerisinde meydana gelmektedir. Epirojenik (kıta oluşumu) ve orojenik (dağ
oluşumu) hareketleri kabukta meydana gelen bu tür hareketlerdendir.
1. Yavaş ve Uzun Süreli Hareketler (Epirojenez ve Orojenez Hareketler)
1.1. Kıta Oluşumu (Epirojenez) Hareketleri
Yerkabuğunun belirli bölgelerinde meydana gelen kubbe şeklinde yükselme, tekne
şeklinde çökmelere “Epirojenik Hareketler” denir. “Kıta Oluşumu” anlamına gelen
bu hareketler, aslında litosferde oldukça yavaş meydana gelen düşey hareketlerdir.
Tarihsel dönemde deniz diplerinde binlerce metre kalınlıkta ve sığ denizel fasiyeste
tortulların birikmiş olması ve bunların daha sonra deniz seviyesi üzerine çıkmış
olmaları, yerkabuğunun bu bölgesinde önce yavaş yavaş bir çökmenin ve daha sonra
yavaş yavaş bir yükselmenin olduğunu kanıtlamaktadır. Denizlerin karaları örtmesi
her zaman karaların çökmüş olmasının bir sonucu olmayabilir, ancak kara yüzeyine
mahsus şekillerin yer yer su altında bulunması kara alçalmasının en iyi işaretlerini
teşkil eder.
Karaların epirojenik alçalma hareketlerinin işaretleri
1. Şimal Denizi kıyılarında görülen batmış turbalık ve ormanların sular altında
bulunması,
2. Akdeniz’de, Marsilya yakınlarında Fos Körfezi’nde, bugünkü kıyılardan 2 km
uzakta 4-7 m su altında, Eski Romalılara ait kiremit ve topraktan yapılmış eşya
parçalarının bulunması,
3. Bazı yerlerde yapılan sondajlarda, deniz diplerinde 3. ve 4. yüzyıla ait insan
yapıtlarına rastlanması,
4. Atlas Okyanusu’na dökülen nehirlerin bir çoğunun, kıta platformu üzerine
kazılmış bir denizaltı yatağı ile devam etmesi, bunlar ancak vadilerin
kazılmasından sonra kara kenarlarının deniz tarafından örtülmüş olması ile
açıklanabilir.
5. Dalmaçya’da olduğu gibi, çok girintili çıkıntılı kıyılar da, deniz altında kalmış
olarak kabul edilebilmektedir. Dalmaçya’da deniz, senklinal vadiler içine
girmiştir.
6. Batı Anadolu’da Reşadiye vadisi ile bunun güneyindeki yarımada arasında sığ
deniz suları altında eski bir şosenin kalıntısı görülür ki, bu olay karanın tarihsel
zamanlarda bu bölgede çökmüş olduğunu gösterir.
7. Güney Anadolu’da, Fethiye kıyılarında kalker breşleri içerisinde kazılmış eski
Likya mezarları vardır.
8. İtalya’da Napoli’nin yakın batısında Pozzuoli’de eski Romalıların pazaryeri
kalıntısında (Serapis Tapınağı) üç sütun üzerinde, tabandan 6 m yukarıda
Folaslar’ın (Taş yiyen bir tür midye) açmış oldukları oyuklar yer almakta ve
oyuklardan bazılarının içerisinde Folas kabukları bulunmaktadır. Bu duruma
göre Romalılar pazaryerini yaptıktan bir süre sonra, İtalya’nın bu kıyısı yavaş
yavaş çökmüş ve daha sonra tekrar yükselmiştir.
Yükselme ve alçalmalara sebep olan yerkabuğu hareketleri yalnız deniz kıyılarına
özgü değildir; kara içlerinde de meydana gelebilmektedir. 1811 den bu yana Missisipi
havzasında geniş alanlar eski seviyelerin altına çökmüşler ve bugün göllerle
örtülmüşlerdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKU yaratan rabbinin adıyla
Non-FictionSevgili okuyucu; Bu kitapta her türlü noksan sıfatlardan arı olan Yüce Allah'ın yarattıklarını okumayı ve öğrenip ders çıkarmayı üzerinde düşünmeyi ve düşündürmeyi amaçlamış olarak birtakım bilimsel araştırmalar sonucu ancak günümüzde gözler önüne s...