Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu . sileceklerin ön camdaki nehirlerde kayıtsızca sağa sola gitmesinden başka birşey göremiyorsanız, yolda olup olmadığınızdan emin olmamaya başlamışsanız ve radyoda parazitten başka bir ses yoksa arabayı kenara çekmenizin vakti gelmiş demektir.
Emma kendine sarılarak ısınmaya çalıştı. Yağmurun biraz olsun dinmesini bekliyordu. Böyle bir havada dışarı çıktığı için kendine lanet okuyordu. Ağaçlara doğru bakıyordu. Sıkılmıştı. Nasılsa daha oturacağını düşündü mp3 alıp biraz müzik dinlesem nasıl olur diye düşünürken bir anda ağaçta kendisini birisinin izlediği hissine kapıldı. Kafasını kaldırdı birşey yoktu. Güldü ne kadar kuruntuluyum diye düşündü. Sonra bir ağacın çırtırdamasını duydu. Başını kaldırdı ve karşısında kaslı, uzun boylu bir adam. ilk başta yolda kalan bir adam diye düşündü ama adamın yüzünde maske ve elinde çekiç olduğunu görünce istemsiz çığlık attı. Adam yaklaştı, "şiii sakin ol bebek bir şey yok " diyerek pis pis sırıttı. Emma ağlıyarak arabayı kitledi ve camları kapattı. Adam cama doğru geldi ve camı elinde ki çekiçle cama yapıştırdı. Emma bağırarak arabanın arka koltuğuna zıpladı. Adam üstüne geldi ve kızı sımsıkı tutarak bezi ağzına tıktı.
Emmagarip bir kokuyla uyandı. Gözünü açtığında gördüklerine şaşırarak çığlık attı. Büyük bir odanın içindeydi. Önünde sayamadığı kadar ölü vardı. Duvarda asılı, derileri soyulmuş insanlar vardı. Bir kadın ise önünde işkence çekiyordu daha ölmemiş bütün derileri soyulmuş kan içinde bağırıp Emmaya bakıyordu. Emma dayanamayıp kustu. Kadın; heyy bana yardım ett lütfenn. Emma elini çözmeye çalışıyordu. Emma; burası ne böyle? Siz kimsiniz?lütfen birşey söyleyin. Kadın acı çığlıklarla bağırıyordu. Emma cama yapıştırdı ve dökülen camla elini açmaya çalıştı. Açtı sonra koşmaya başladı ve önüne bir kapı çıktı çıkış kapısı olabileceğini düşündü. Açsammı açmasam mı diye düşündü ama şansımı deniyebilirim diye korkuyla kapıyı aralı. İşte o anda küçük dilini yutmuştu.
Küçük bir odaydı. Kırmızı renkte duvarlara isimler yazılmıştı üstlerine de çarpı koyup "oyunu kaybetti ve öldü" gibi yazılar yazılmıştı. Emma umarım kan değildir diye düşündü. Ama yakınlaşınca kurumuş kan oldugunu anladı. Etrafta merak edilecek şekilde garip şeyler vardı. Tozlanmış ve üstünde birsürü fotoğraf olan büyük bir masa vardı. Fotoğrafları incelesem mi diye düşündü kapıya doğru baktı kimsenin olmadığı görünce hemen bakmaya başladı. Ve bir çığlık attı masada abisi colt un resmi vardı ve üstü delinmişti ve " ya ölecek ya da kaybedecek" yazıyordu. Buda neydi bu adamı colt tanıyormuydu. Emma burdan hemen gitmeyeliyim diyerek koşarak uzaklaştı.