Breathless

3.1K 254 92
                                    

Hikayemizin soundtrackı The Corrs - Breathless




Sorumluluk... Bazen bu cümlenin ağırlığından kaçıp kimsenin beni tanımadığı diyarlara gitmek istiyorum. Dışarıdan bakıldığında ben kusursuz bir insan gibi görünüyor olmalıyım. Herkes bana hayran, herkes gücümü takdir ediyor, herkes bana inanıyor. Peki ya ben? Kendime inanıyor muyum? Doğuştan gelen ayrıcalıklarım olmasa nasıl biri olurdum diye düşünüyorum bazen. Güçlü olurdum yine belki ama en azından o zaman insanlar sırf ben prensleriyim diye söyleyemedikleri şeyleri söyleyebilirler, bana karşı dürüst olabilirlerdi. Tıpkı... Onun gibi.



Dudaklarımda bir gülümsemeyle homurdana homurdana kılıcımı parlatan hizmetkarıma baktım. Tarak değmemiş karmakarışık siyah saçları, lacivert koyu renk gözleri, gülümsediğinde yanaklarında oluşan iki çekici gamzesiyle sevimli bir gençti. Garip bir şekilde çevresindeki herkese kendini sevdirme gücüne sahipti. Bazen beni delirtecek derece inatçı olabiliyor ama onunla eğlenmeyi çok seviyorum. Tepkileri o kadar doğal, saf ve çekici ki... Kızınca yanaklarında öbek öbek oluşan kırmızılıkları, burun deliklerini açıp kapamasını, biçimsizce kesilmiş saçlarını karıştırırken bana o göller kadar derin gözleriyle meydan okumasını seviyorum. Ama en çok da onun dürüstlüğünü seviyorum.



Bana bir prens olduğum için yağ çekecek, benden çekindiği için sözünü esirgeyecek biri değil, aksine arada sırada fazlaca havalanan burnumu güzelce sokuşturduğu laflarıyla sürtebilecek bir o. Sahip olduğum ilk gerçek arkadaş... Ve daha fazlası... O kılıcımı parlatmaya devam ederken gözlerimi kısıp antrenman alanını taradım. Bizden başka herkes öğle yemeği için bir yerlere kaybolmuş durumda. Eminim onun da karnı zil çalıyordur ama beni yalnız bırakmayı istemediği için bir yere kımıldamıyordur. Kanımda dolaşan neşeyle döndüm ve pervasızca " Hadi biraz pratik yapalım. " dedim.



Başını kaldırıp karşısındaki bir prens değil de bir deliymiş gibi baktı. " Sabahtan beri zaten ondan fazla kişiyi yere serdin Arthur. Herkesin bir ego sınırı vardır. " Ahh Merlin... Tatlı Merlin... Damarıma basmayı nasıl da biliyor. Kaşlarımdan birini kaldırıp onun nefret ettiği alaycı bakışlarımdan birini fırlattım. " Korkma Merlin, zaten seni olduğundan daha beceriksiz gösteremem ki. " Dişlerini gıcırdattığını gördüğümde benim de onun damarını bulduğumu anlamıştım. Sinir içinde parlatıcıları bir kenara tıkıştırıp ayağa kalktı ve elinde tuttuğu pırıl pırıl olmuş kılıcımı bana fırlattı. " Bir kere daha parlatmamı istemeyeceksin. " Tanrılar... Bu bir emir mi yoksa? " Adil bir anlaşma gibi görünüyor, zaten seni yere serdikten sonra parmaklarını oynatacak halin kalmayacak. " Homurdanarak yedek kılıçlarımdan birini seçmesini seyrettim.



Geri geri adımlar atarak antrenman sahasına doğru giderken Merlin seçtiği kılıcı kaldırmış inceliyordu. " Biliyor musun Arthur, senin en büyük zaafın karşındaki rakibi fazla hafife almak. Asla karşındaki kişinin gerçekten nasıl biri olduğunu anlamaya çalışmıyorsun. Benim gibi biri bile seni şaşırtabilir. " Elimdeki kılıcı hevesle çevirirken çokbilmiş hizmetkarıma bakıp gözlerimi devirdim. " Öyle mi Merlin? O halde bir iddiaya ne dersin? Sen beni şaşırt, ben de senin istediğin her hangi bir şeyi itiraz etmeden yerine getireyim. " Merlin'in parlayan gözlerinden önerimin onu heyecanlandırdığını anlamıştım. " Ne istersem mi? " Başımı uysalca salladım. " Ne istersen... " Birden çok fazla uslu olduğumu fark etmiş gibi kaşlarını çattı. " Ya sen kazanırsan? " Kocaman sırıttım.

Breathless - MerthurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin