Kuaför salonuna giren iki kahverengi kafa şimdi biri mor ve diğeri mavi olan iki kafa olarak evin yolunu tutmuştu. Üstlerine boya bulaştırdıkları için değiştirecek ve Jungkook'un yuvasına gideceklerdi. Yoongi, Jungkook'un saçını boyadığı için Jungkook da hyungunun saçını boyamak istemiş ve istediğini elde etmişti. Bu yüzden ikisinin de üstü başı boya olmuştu ama iki renkli kafanın da bundan şikayeti yoktu. Eğlenmişlerdi, birlikte.
Jungkook, Yoongi'ye kendi dolabından giyecek bir şeyler vermiş ve kendi salonda giyindikten sonra koltuğa oturup Yoongi'nin giyinmesini beklemişti. Hyungu odasından çıktığında ona hayran hayran bakıyordu Jungkook. Mavi çok güzel bir renkti, Yoongi ise sanki o renk onun için var olmuş gibi görünüyordu. Jeongguk haklıydı; hyunguna mavi çok yakışmıştı.
Yoongi aynada kendini süzerken arkasındaki Jungkook'a baktı. Bir an dışarı çıkmaktan vaz geçecekti. Tüm gün oturup yeni mora boyanmış saçlarıyla küçüğünü izlemeyi hiçbir şeye değişmezdi. Ama Jungkook her gün yuvasına giderdi, ona gitmeyelim diyemezdi.
"Jungkook, bebeğim çıkmıyor muyuz?"
"Hyung çıkacağız ama bere mi taksan?"
"Jeongguk, şimdi bere takarsam saçlarım kabarır ve karışır."
"Olsun tak sen, arabada çıkarırsın."
Yoongi, Jungkook'un ne yapmaya çalıştığını anladığında diş etleri gözükene kadar güldü.
"Ama bebeğim sen istedin saçımı boyatmamı."
"Evet hyung, şimdi de bere takmanı istiyorum!"
Jungkook kendinin korkutucu göründüğüne o kadar emindi ki hyungunun neden yerde debelenip kahkaha attığını anlamamıştı.
"Ben gidiyorum, sen gelirsen gelirsin."
Jungkook arkasını dönmüş kararlı adımlarla giderken Yoongi kahkahasını zorlukla durdurmuş, önden sinirle(!) giden bebeğine yetişmeye çalışıyordu.
Tam arabanın kapısına elini atmıştı ve içeriye girecekti ki Yoongi kolunu onun beline sarıp kendine çekti ve arkasından sıkıca sarıldı. Jungkook, o sırada sinirli(!) olduğu için hyungunun kollarından kurtulmaya çalışıyordu.
"Jeongguk-ah, debelenme de seni biraz seveyim. Bir de özür dileyeyim, hm?"
Yoongi, Jungkook ile hep yumuşak tonda konuşurdu. Bebeğini asla incitmek istemezdi. Zaten incinmişti o. Jungkook debelenmeyi kesmişti. Hyungunun kalp atışlarını sırtında hissediyordu.
"Özür dilerim bebeğim, seni kötü hissettirmek istememiştim. Sadece sinirli davranmaya çalışırken aşırı tatlıydın ve bu bende gülme isteği uyandırdı."
Jungkook'un kulağına doğru konuşuyordu ve hazır böyle bir fırsat varken küçüğünün saçlarındaki güzel kokuyu içine çekti. Jungkook sinirli değildi, hiç olmamıştı ama yine de sakinleştiğini hissediyordu. Bu yüzdendi Yoongi ona sarılmayı kestiğinde yüzünü asması.
"Hadi şimdi yuvamıza gidelim."
İkisi de kocaman gülümseyip arabaya bindi.
•••
Jeongguk eskisinden daha fazla seviyordu artık burayı. Yoongi burada bulmuştu onu. Kalbi kırık küçük tavşanının kalbini onarmakla kalmamış bir de sarıp sarmalamıştı sıkıca.
"Yoongi hyung, ben, umm... beni kadar güzel sevdiğin için, beni iyi hissettirdiğin için teşekkür ederim."
Yoongi, bebeğinin birden neden böyle bir şey dediğini anlamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boy with flowers
Fanfiction|tamamlandı| |yoonkook| Her gün kimsenin gelmediği ve kimsenin bilmediği özel yerine giden Jungkook, bir gün her zaman oturduğu yerde bir not ve bir gül bulur.