Gözlerime Nazi uçağı gibi intikal eden güneş ışıkları, bir şeyin bloke etmesi ile gözlerimi yavaşça açmaya cesaret ettim. Gözlerimi o kadar kısık açmıştım ki, kim olduğunu görmekte zorlanmıştım. Bu, Hoodie'di.
Hoodie;
Benim Sevgili Arkadaşım,
Kendisi ile uzun zamandır birlikteyiz. Yani proxy olduğumuzdan beri ki bu da uzun bir süre. Kendisi ile bozulamaz bir arkadaşlığımız var. Demek istediğim, şu zamana dek kavga etsek, tartışsak bile akşamında hep kadeh tokuştururuz. Bazen bir, bazen iki, bazense üç ve bazense şişelerce. Onunla geçirdiğim hiçbir zamandan şikayetçi değilim. Aksine en çok onunla vakit geçirmeyi seviyorum. Toby'nin beni sürekli rahatsız etmesi mi desem, Jeff'in kaybettiği akli dengesi mi desem yoksa Jane'in ergen tavırları mı desem, bunlardan fazla çektim ben. Ama Hoodie ile bu sorunsalları yaşamayı geç, konusu açıldığında nefretime ortak olan birisi. Onu seviyorum.Gözlerimi açtığımda dünya üzerinde en sevdiğim insanlardan biri olan Hoodie ile karşılaştım.
"Günaydın uykucu!"
"Günaydın... Saat kaç?"
"Öğlen oldu, güneş tepede saati bilmiyorum."
"Ugh... Haplarım nerde?"
"Burada."
Doğrulduğum zaman bana haplarımı uzattı. Turuncu kutuya uzun uzun baktım. Bu hapları proxy olduktan sonra dahi kullanma zorunluluğunun bana ağır bir yük gibi geliyor. Ölümsüz olduktan, Slender-man'in himayesi altında olduktan sonra bu hapları kullanmak işkence gibiydi.
Hap kutusunu açtım ve bir-iki tane ağzıma attım ve yuttum. Hoodie'ye baktığımda boğazıma baktığımı gördüm. Açıkçası nereye baktığı pek belli olmuyor, sadece içime doğdu. Kutuyu cebime tıkıştırdım ve ayağı kalktım. Kenardaki ağacın dalından maskemi alıp taktım. Genellikle bir evde kalmazdık. Ormanlar bizim evimizdi zaten. Uyuduğum yer bir ağaç kütüğü ve Hoodie ise genelde yerde yatıyor. Sanırım yıldızları izlemeyi seviyor belki bende bir gün onunla birlikte yıldızları izlerim.
"Hey, bugün nereye gidiyoruz?"
Hoodie'ye baktım ve süzdüm.
"Onu hallederiz de bir arkanı dön sen."
Arkasını döndü ve arkasına bakmaya çalıştı. Salak.
"Ne olmuş?"
"Toz."
Yavaşça sırtına hafifçe vurup tozları silkeledim. Yavaşça aşağı indirdim elimi ve kalçasına dahi vurmak zorunda kaldım. Yerde yattığı için her yeri toz olmuş. Hafif bir inilti çıkardığında güldüm ve bacaklarındaki tozu da temizledikten sonra ilerlemeye başladım.
"Buna gerek var mıydı Masky?"
"Evet, kimse bir katilin poposunun tozlu olmasını çekici bulmaz."
Dedim ve güldüm arkamdan gelirken o da gülüyordu. Bir süre sonra ormanda yan yana yürümeye başlamıştık.
"Nereye gidiyoruz?"
"Bilmiyorum sadece yürüyorum, sen de kuyruk gibi peşimden geliyorsun."
"Tabii ki de! Ne sanıyorsun? Ben bir yere gidersem gelmeyeceğini mi?"
"Yok, hayır. Kesin gelirim."
Gülüştük ve otoyola kadar geldik . Öğlen olduğu ve otoyolda çok araba olma ihtimali olduğu için gün ışığı olan yerlere yaklaşmıyoruz. Ağaçların arkasında gelen geçen arabaları izliyorduk. Ayakta durmaktan yorulup yere oturdum. Hoodie'de çok geçmeden yere oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dear 'Friend'
FanfictionMasky ve Hoodie shiplemesidir. Hem istek hem de böyle kitabın olmaması üzerine çıkartılmıştır.