2. BÖLÜM: KÂBUS

13 3 0
                                    

Cesedi görmem gerektiğini düşünüp otopsilerin yapıldığı yere indim. Mirajane iki cesedi de yan yana koymuş eli çenesinde inceleme yapıyordu. "Ne düşünüyorsun?" Bana bakmadan konuşmaya devam etti. "Çok garip bir şey var. Aklım almıyor." Merakla kaşlarımı çattım. "Bana söylemediğin bir şey mi var?" Yanına gidip elimi omzuna koydum. "Evet, bana aşırı saçma gelen sana söylemediğim birşey var. İki maktulün bedeninde de çok garip birşeyler var. Belki inanmayacaksın ama ikisinin de bedenleri zeytinyağı, kekik, kimyon, karabiber gibi çeşitli baharatlar ile bulanmış. Sanki, sanki birisi onları yiyecek gibi. Aslında %70'lik bir doğruluk payı var. Bedenlerin bazı uzuvları yok, bedenleri baharatlar ile harmanlanmış ve bedenlerinde yağ yanıkları var. Senin de gönderdiğin bilgiler ile bu oran %90'ı bile buluyor." Dişlerimi sıktım. Kim böyle birşey yapardı. Hızla oradan ayrıldım. Odama çıkıp bütün raporları masaya dizdim ayrıca bilgisayardan cesetlerin bulunduğu yerleri ve maktullerin evlerini işaretledim. "Elimizde neler var? İlk olarak iki cesedimiz var. İkisi de ayaklarından asılarak öldürülmüş. Bedenlerin bazı uzuvları yok. Ayrıca bedenleri zeytinyağı ve baharatlara bulanmış. İki cesedin bulunduğu yer olsun, evleri olsun yakın. Diyelim ki; bir hasta insan yiyor. Ayrıca bu bedenleri jeepte taşıyor. O zaman zengin bir alanda oturuyordur." Haritaya bakarken yakınlarda bir site buldum. "Gray!" Kısa süre sonra kapıda Gray belirdi. "Bana hemen şu sitedeki jeep sayısını, sahiplerini, daire sayısını ve bu tür bilgileri ver. En kısa sürede elimde olmasını istiyorum." Kafasını salladı ve odadan çıktı. Ellerimi saçlarıma geçirdim. Sanırım her gece birilerini öldürüyorlardı ve akşam olmasına çok da fazla zaman kalmamıştı. "Gegard!" Odama giren Gegard'a haritadan nehir kıyılarını ve özellikle siteyi gösterdim. "Bu gösterdiğim alanlarda sıkı koruma istiyorum. Lütfen hareket halinde olan bütün araçları arayın." Kafasını olumlu anlamda salladı ve dışarıya çıktı.

Odaya giren Gray bana uzun bir liste verdi. "Bunlar jeep sahipleri, jeep plakaları, daire numaraları. Arka kâğıtta da bütün sitede oturan daire sahipleri, daire numaraları ve blok adları var. Mirajane sana telefon ve bilgisayardan çıkan şeylerin olduğu bir dosya verip sana iletmemi istedi. Kolay gelsin." Kafamı sallayıp ilk olarak Mirajane'in verdiği dosyayı açtım.

Bütün veriler silinmiş. İki elektronik cihazda da ne fotoğrafa ne mesaja ulaşıldı. Bütün rehber, son aramalar, mesajlar, sosyal medya hesapları ve uygulamalar silinmiş. Bu kadar şeyi ancak bilgisayar konusunda uzmanlar yapabilir.

Gray'in dosyasını açtım. Dosyada ilk gözüme çarpan şey çok az jeep sahibi olmasıydı. Bu işimi kolaylaştırırdı. Listede ayrıntılı olmayan bir inceleme yaptığımda hiçkimse bilgisayar ile ilgili bir meslek yapmıyordu. Lanet okudum. Halbuki orada olduğundan emindim. Derin bir oflama ile sandalyeden gürültülü şekilde kalktım. Elimi saçlarının arasına geçirip bileğimdeki tokayla saçlarımı topladım. Belki de şu an bir masum ölüyordu ve ben hala katili bulamamıştım. Ellerim ile yüzümü kapatıp yere oturdum. Yerde cenin pozunda, gözlerim dolmuş bir şekilde oturuyordum. Sırtımı masaya yaslayarak biraz öyle kaldım. Sonunda ellerimi yüzümden çekerek burnumdaki ve yanaklarımdaki damlaları sildim. Burnumu çektim. Ellerimi bedenine sardım. Hala aynı cenin pozisyonundaydım. Kafamı masaya yaslayıp yukarıdaki lambayı izledim bir süre boş boş. Yanıma oturan insan ile gözlerimi o tarafa çevirdim. Gegard yere oturmuş ve benim gibi lambaya bakıyordu. Onun geldiğini bile farketmemiştim. "Ne düşünüyorsun?" diye bir soru sordum. Hafifçe gülümsedi. "Düşünüyorum ki; Erza ne zamana çıkış saatinin çoktan geldiğini ve şu an merkezdeki son kişiler olduğumuzu anlayacak?" Ayağa kalkıp saate baktım. Çoktan yarım saat geçmişti bile. "Sen beni mi bekledin?!" O da ayağa kalktı. Gülümsemesi hala yüzünden düşmemişti. "Aslında çıkıyordum. Senin hala çıkmadığını görünce geldim. Ağladığını gördüğümden ses çıkarmadım. Zaten çok fazla beklemedim. 10-15 dakika olması lazım." Ceketimi giyip çantamı omzuma taktım. Hala açık olan bilgisayarı kapatıp hala beni bekleyen Gegard'ın yanına gittim. Kapıdan çıktığımda mağaradan güncel dünyaya adım atan bir mağara adamı gibi hissediyordum. Sahiden de kimse kalmamıştı. "Atkın güzelmiş." Ben etrafı incelerken gelen iltifat üzerine afalladım. "Ne? A-pardon ne demiştin? Efendim?" Daha da gülümsedi. "Atkın diyorum, güzelmiş." Bende gülümsedim ve arabalarımıza yürümeye devam ettik. "Teşekkürler, seninki de güzelmiş." Arabalar görüş açımıza girmişti. "Değiş tokuş?" Durdum ve boynumdan bordo atkımı çıkardım. O da boynundan mavi atkısını çıkardı. Soğuktan üşümeye başlayan yüzüm atkının boynuma sarılması ile sıcaklığa kavuştu. İkimiz de arabalarımıza binmeden vedalaştık. Arabayı eve sürerken nedense garip hissediyordum. Kafamı iki yana sallayıp kızıl saçlarımdaki tokanın düşmesine neden oldum. Açılan kızıl saçlarım çilek gibi kokuyordu. Çilek kokusunu eve gidene kadar soludum.

Eve girince ilk olarak üzerimi değiştirdim. Mutfağa geçip dolaba baktım. Çok aç olmadığım için meyve yemeye karar verdim. Çıkardığım mavi kaseye çilek, şeftali, ananas gibi birçok meyveyi küp küp doğradım. Ellerimi yıkayıp salondaki büyük L koltuğa oturdum. Saçma televizyon kanallarından başka birşey olmadığı için rastgele bir tanesini açtım. Çalan telefonum beni bu sıkıcılıktan kurtardı. Arayan Juvia idi.

"Alo?"

"Erza! Oldu sonunda oldu! Artık bir doktorum!"

"Buna çok sevindim."

Bir süre daha konuştuk. Saatin geç olduğunu fark ettiğimde telefon konuşmamı sonlandırdım. Koltukta iyice esnedim. Televizyonu kapatıp meyve kasesini de alarak mutfağa gittim. Kaseyi yıkayıp kurumaya bıraktım. Odanın ışığını açtığımda dağınık odam beni yine karşılamıştı. Arkamdan kapıyı kapatıp yatağa oturdum. Biraz öyle bekledikten sonra ayağa kalkıp ışığı kapattım. Yatağa yattığım gibi de uyudum.

Karanlık bir odada yürüyorum. Hiçbir ses yok. Aniden gelen çığlık sesi ile başka bir odaya giriyorum. Koyu saçlı biri bir kızı bayıltıyor. Beyaz saçlı ve mavi gözlü çok güzel bir kız. Artık başka bir evdeyim. Adam kızı bir sandalyeye bağlamış video çekiyor. Gözyaşlarımı durduramıyorum. Kadının elbisesini çıkarıyor. Ellerini kadının çıplak vücudunda gezdiriyor. Yerimden kıpırdayamıyorum. Bir alet getiriyor ve kadını ayaklarından o alet ile başaşağı asıyor. Kafasına bir çekiçle vuruyor. Çığlık atıyorum. Kadının kolunu ve bacağını bir elektrikli testere ile kesiyor. Daha da çığlık atıyorum. Kadının ayaklarını çengelden çıkarıyor. Yandaki tavaya yağ döküyor. Yapacağı şeyi anladığımda daha da çığlık atıyorum. Testere ile kolları ve bacakları dilimliyor. Bedeni alıp yanındaki tepsiye koyuyor. Kol ve bacakları kızartıyor. Onları bir tabağa alıyor. İçkiyi keyifle yudumluyor ve etleri de aynı keyifle yiyor. Sonra kafasını benim olduğum yere doğru çeviriyor. Gözleri beni buluyor. Korkunç şekilde gülümsüyor. Oturduğu masadan kalkıp yanıma geliyor. Ağzını aralıyor ve kafamı tek hamlede koparıyor.

Çığlık atarak uyandım. Gözyaşları ve ter içinde kalmıştım. Zorla yutkundum. Gözyaşlarımı silerek yataktan kalktım. Işığı açık bırakarak duşa girdim.

CinayetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin