Bir hafta önce...
Kimsesiz adam yolda yürüyordu. Üzerinde yırtıkları dikilmiş bir ceket ile öğleden sonra yağan şiddetli yağmura meydan okumaya çalışıyordu. Ufuktaki bulutlara göz ucuyla bakarak yağmurun ne kadar süreceğini tahmin etmeye çalışırken gözlerini kısmıştı ve özenle sakladığı beyaz sakalı şimdi en az ceketi kadar ıslanmıştı. Kisa sürede olsa gökyüzüne baktığı için bir anlığına başı döndü ve sendeledi. Hemen arkasında ilerleyen Kutay elindeki şemsiyeyi yere bırakarak yaşlı adama destek olmak istedi. Yaşlı adam Istanbul sokaklarında böylesine bir ilgiye alışkın olmadığı için Kutay'ın hırsız olduğunu düşünerek hızlı bir şekilde doğruldu. Sert bir bakış fırlatarak farklı bir istikamette ilerlemeye başladı...
Geri dönüp şemsiyeye baktığında kırıldığını fark etti. Zaten çok da hevesli değildi yağmurun altında şemsiye ile dolaşmaya.. Elini cebine sıkıştırarak Sirkeci'nin eski sokaklarından Gülhane parkına doğru ilerlemeye başladı. Islanmaktan koruyacağı bir sakalı olmadığı için üzerine düşen her yağmur damlası şakaklarinda birleşerek henüz yeni traşlı olan yanağından süzülerek çenesine varmadan dökülüyordu. Yağmur durmak nedir bilmezken Kutay bir anda kendini Sirkeci Tren Istasyonu'nda buldu. Burası yağmur son bulana kadar bekleyebilecegi bir yerdi. PERON Büfe'nin önünde bekleyerek peçete ve sıcak bir çay almak istedi. Bu hayalî gerçekleştirmek isteyen ve Kutay'in önünde bekleyen üç erkek ve bir kadın vardı. En öndeki kadın birden arkasındaki adama bir tokat attı. Az önce uğultular içindeki istasyon kısa bir süreliğine sessizliğe büründü.yagan yağmur ve uzaktan gelen vapur sesinden başka hiç bir ses yoktu.
"Sözle tacizlerin yetmezmiş gibi şimdi de bana dokunmaya kalkıyorsun(!) Ahlaksız."
"Ahlaksız " sözü iki defa yankılanmıştı fakat kimse üstüne alınmadı. Aynı zamanda kimse müdehale de etmedi. Kısa etek ve askılı giydiği için herkesin gözünde suçlu durumda olan elbette ki kadındı. Fakat bu tarz olayları konuşmak yerine görmezden gelmek daha basit geliyordu.
Kısa surede her şey eski haline geri dönmüştü. Kutay, peçete ve çayını alıp gözüne kestirdiği bir boş banka doğru ilerlemeye başladı. Bir köşesine oturduğunda az önceki kız ile aynı anda banka oturduğunu fark etti. Ne Kutay ne de kız banktan kalkmaya niyetli değildi. Bu yüzden birbirlerine sırtlarını dönerek etrafı izlemeye başladı.
Istasyon kedilerinden biri kendinden emin adımlarla bulundukları banka doğru gelmeye başladı. Kutay, hayvanlar ve insanlar arasında bir bağ olduğuna inanmaktaydı. Bu yüzden yanına yaklaşan kediyi gülümseyerek karşıladı. Kedi samimi bakışlarından dolayı Kutay'in kucağına gelerek kendini sevdirmeye çalışıyordu. Kedinin verdiği huzur onu biraz rahatlatmıştı. Kedi de görevini yerine getirdiği için ayrılmak istedi ve bankın diğer tarafındaki kadına doğru yürümeye başladı. Fakat kızın bir çığlık daha atması ile kedinin kaçması bir oldu. Meğer az önce erkeklere fırça çeken sert kadın kedilerden korkuyormuş...
Kutay gülümsemesine mani olamadı ve bunu farkeden kadın sert bir bakış fırlattı. Fakat Kutay oralı bile olmadı.
" Neden güldüğünü öğrenebilir miyim?"
Kutay'in yanakları kızarmıştı.
" Ben bu şekilde tepki vereceğinizi tahmin edemedim."
Kadın ayağa kalktı ve Kutay'in yanına yaklaşarak ağır ve anlaşılır bir şekilde konuşmaya başladı.
" Sakın bir daha benimle alay etme(!)"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi - Siyah
RomanceKaranlık dunyamin içinde parıldayan bir ışık gördüm. Gökyüzünün masmavi dünyasına açılan bir kapı mı yoksa cehennemin kör kuyusuna atılmış bir odun közü mü bilmeden ilerliyorum... (Kitap icerisinde islenen her konu, olay yer ve zamanlar kurgusaldır...