Binalara doğru bakıyorum bazen saniyelerce, dakikalarca... O kadar fazla şey hissediyorum ki kelimelerim bana tercüman olmakta zorlanıyor... Normalde insanlar şehir manzaralarını çok güzel olduklarını düşündüğü için seyrederler, bakarlar çünkü görkemli binalar, modern binalar ve biraz nostajik olanlarına karmadır ışıklar. Bakarlar bakarlar gözlerini alamazlar... Çünkü... Öyle ya gözleri hoş bulmuştur... Bense binalara baktığımda insanları ve insanların benliklerini görüyorum, hissediyorum. Yaşanmışlıkları, kırgınlıkları, yıpranışları, edilen kavgaların gürültülerini... İnsanların çoğu üzgün hissedebiliyorum... Caddeden arabalar geçiyor binaların camlarına yansıyor ordan şahidim bende. Oturduğum mahalleden genellikle arabalar geçmez. Çocukluğumdan beri uzaklarım da bir bina var arabaların farları oraya yansıyor hep...
Evlerine yetişmeye çalışan insanlar, belki hastanenin kapısına arabasıyla koşuşturanlar, Küçük telaşlar, evde unutulan ufak tefek eşyalar bunların hepsini düşünüyorum. Biraz tuhafım aslında ben ama aynı zamanda diğer insanlarla aynı olmadığım için de mutluyum çünkü kendimi bildim bileli farklılıkların da aşığıyım. Farklı olmak, tuhaf olmak demek değildi belki ama ben farklılıklarımın da, tuhaflıklarımın da aşığıyım...
Ve Belkide binaları seyrederken başka insanlarla göz göze geliyorumdur. Gözlerimiz buluşuyordur ama biz fark etmiyoruzdur. Belkide birbirimizi görüyoruz ama görmüyoruz... Benim gibi tuhaf birisi... Ya benim onu seyrettiğim gibi beni seyrediyorsa? Bu ihtimallerin aklımdan çıkabiliceği bir zaman dilimi tanımıyorum...
