Sessiz Esaret || Bölüm 8

330 49 2
                                    

Öncesinde Isaac'le girdiğim bahçeye Jessia ile gidiyordum. Bu bana bir dejavu hissi vermişti.

Ellerimi açıp yürüyor, çarpık adımlarımla ilerliyordum. Bir yandan da sessizce gülüyordum. Güneşin ışıklarına izin veriyordum, bana doğru gelmelerine. Güneş, batmaya yakın durduğu halde, bu binaya doğru ışıklar geliyordu. Işıkların; ellerimden, kollarımdan ve bacaklarımdan girmesini sonrasında bedenimi sıcacık sarıp sarmalamasının verdiği his... Ah, ben bu hissi çok özlemiştim.

Bir an etrafa bakmaktan fark edemediğim bir tünel gibi bir alana geçmiştik. Bir anda güneş ışınlarımın bana gelmesini kesmesiyle, gülüşümü keserek durmam ve arkama bakmam bir oldu. Işıklı kapı, tam arkamda duruyordu. Ve yarım daireli şeklinde çok tuhaf bir görünüşü vardı. Kesinlikle bir tünele girmişti.

Yok, kesinlikle bu dejavu değildi.

Daha önce bırakın bir tünele girmesini, içine dahil girmesini bilmiyordum. Önüme döndüm. Çok ama çok karanlıktı. Önümü göremiyordum. Mecburen gözlerimi ovuşturup Fire Light lambamı açmıştım. Gözlerimdeki turuncu ışığı karşıya dikerek yürümeye devam ettim. Her taraf binadaki koridorlar gibi karanlıktı ve sadece Jessia'nın gri formasını görüp önünde yürüyordum. Açık bir gri renkte olsa gerek beyaz kadar parlak görebiliyordum. Asıl sorun bu değildi. Burayı Isaac bana göstermemişti.

Tanrım!! Neredeyiz diye de soramazdım şimdi. Defter-kalemim yanımda yok. Eh, tabi almayı aklıma mı getirdim. Akılsız kafam!! Aferin sana Elsa!!

Defterle kalemimi yanıma almamıştım. Jessia, işaret dilini de çözer mi, ona emin değildim. Daha defterimi gösterdiğimde tırstı. Elimle konuştuğumu anlasa sanırım küçük çapta bir kalp krizi geçirirdi. Bilemiyorum. Aslında onu tanımıyorum. Ama beni Drake karşı savunmuştu değil mi? Sanırım bir parçam ona güveniyordu.

"Nerelerde kaldın ya? Bir an gecikeceğini düşünmüştüm."

Biraz daha yürüdüğüm anda birden toprağın altından bir beden yukarı doğru çıkmıştı. Aynı anda turuncu bir Jessia, kolunu yüzüne siper etti.

"Tanrım ! Bu yoğun ışık da ne böyle? Şunu kapatabilir miyiz?" Başımı olumsuz anlamda salladım. "Tamam, sanırım bu hayır oluyor. Pekala, inatçı şey. O zaman yana çevir ve beni bekle." Pekala, bunu yapmıştım. Turuncu ışıklı gözlerimi ondan yana çevirdim.

"Bu daha iyi. Neredeyse kör olacaktım, dostum." Bir tıkırtı sesleri duydum ancak merakımı dizginleyip ona bakmamıştım.

"Gözlerinden ışık çıkarmak, ha? Lazerin çıktığını duymuştum ya da ateş. Ama ışık? Şunu söylemeliyim, Elsa. Bu gördüğüm en tuhaf büyüydü. Gözlerin acımıyor mu, onu yaptığında? Cevap olarak kafanla hareket yapabilirsin."

Esasında bunu düşünmemiştim. Sanırım acıtmıyordu. Sanki gözlerimin içinde hapis kalmışlardı da ben o ışığı dışarı çıkarıyor gibiydim. Kafamı olumsuz anlamda salladım. Jessia'dan gelen tıkırtı sesleri bir an sona ermiş, ayaklarımın altındaki toprağın titreştiğini hissetmiştim.

"Tamam, nasıl istersen. Şimdi elinden ateş çıkar ve elini bana doğru uzat."

Dediği gibi yapıp sağ elimden bir ateş çıkardım ve Jessia'ya doğru uzattım. Elimin bileğinden tutup sürükledi ve bir şeye kondurdu. Şeyin cisim olarak tanım verebilirsem, bunun bir silindire benzediğini söyleyebilirdim. Ancak bu şey, daha çok kumlu gibiydi. Biraz da topraklı. Ne yaptığına anlam vermeye çalışıyor ancak düşünemiyordum.

SESSİZ ESARET √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin