Sessiz Esaret || Tanıtım & Prolog

2.7K 176 121
                                    

Güneş.

Tek kelime ve 5 harften oluşan bir güzellik şaheser... Yatağımdan kalktığımda, o uyku sersemliği ile görmezden gelmek istesem de, başımı yana çevirip fark ettiğim anda dudaklarımın kenarını kaldıran güzellik... Giysilerimi giyip dışarıya çıktığımda sıcacık varlığıyla içimi doyasıya ısıtan, bedenimi sıcacık tutan o varlık... Hazırlanıp dışarıya çıktığımda sıcacık varlığıyla içimi doyasıya ısıtan, bedenimi sıcacık tutan büyük elmas... Bazen delici ışığıyla gözümü bir anlığına kör etse de, olmadığında karanlıkta kalacağımı bilirdim.

İçimi dolduran o kocaman ışık... Canıma can katan, yaşam kaynağım... O olmadan yaşayamayacağımı anladığım, günde görmek istediğim sarı ışıklarla süslenmiş dünyam...

Kendimi alamadığım bir özleme dönüşebilir mi?

Güneşten güç alan bir Ateş Büyücüsü için bu büyük bir soruna dönüşebilir. Eğer şu an güneşin içeri hiç girmediği bir hapishanede kalıyorsanız, işte o zaman güneşi ve içindeki ham gücü özlüyorsunuz. Avuçlarınıza aldığınız ışığın, kollarınıza doğru yükselmenizi omuzlarınıza doğru yağmur yağmasını istiyorsunuz. Ateşin içinizde var olması hissini özlüyorsunuz. Elinizden patlayan ateşin saf gücünü özlüyorsunuz. Özlüyorum.

Özlememin nedeni, şu anda güneşten mahrum kalmamdı. Evimden mahrum bırakıldım. Zorla tutsak ilan edildim. Evimden zorla götürüldüm. Ailemden zorla koparıldım. Tander Merkezi adı altında çalışan kişiler yüzünden güneş yüzü gören evimi ve mutlu olduğum ailemi bir daha hiç göremeyecektim.

Kollarımdan çekip götürmüşlerdi beni. Sarah, bana ulaşmaya çalışmış; ama Tander adamlarından biri önünde bariyer olmuş, geçmesine izin vermemişti. Beş yaşındaki Aria, elindeki ayıcığı sımsıkı tutarken, bana safça bakmaya devam etmişti. Evlatlık alınsam bile benim için döktükleri gözyaşılarına bakmak durumda kalmıştım.

Annemin, ''Hayır! Gitme! Götürmeyin onu. Bırakın kızımı! Beni alın!'' diye haykıran sesini duydum. Sarah öz annem değildi, ama annem olacak kadar beni çok sevmişti. İnsanların Dünyası'na geldiğimde Sarah, yanında bana yer edinmişti. Nereden geldiğim ya da Ateş elementine sahip olmam, hiç umurunda olmamıştı. Babamın talimatıyla birlikte ona gelmiş, yanında kalmıştım. Sarah, beni görür görmez evini bana açmıştı. Aria, öz kardeşim olmasa da, tıpkı gerçek kardeşimin sıcaklığı kadar sevmiştim. Konuşamadığım için benimle hiçbir zaman dalga geçmemişlerdi. Anlaştığımız tek dilimiz, ellerimizden konuştuğumuz işaret dili olmuştu. Kendi anlaşma yöntemimizle biz, bir aile olmuştuk. Sarah'ın annem olmasını kabullenmiş, onun sıcacık kollarında sığınmıştım. Kardeşim Aria da sevgiyi bulmuş, birlikte gülmüştük. Şimdi annemin geri dönmemi istemesi, o kadar bana dokunmuştu ki.

Üzgünüm anne, beni korumakla büyük bir hata yaptın. Ben, bir element büyücüsüyüm. Bu da beni Tander Merkezi için bir kurban yapıyor. Büyücüler Dünyası'ndan İnsanların Dünyası'na doğru gelmem ve sana sığınmam bir hataydı anne.

"Ablam nereye gidiyor, anne?'' diye anneme soru soran kardeşime baktım. O kadar masum, o kadar ufak ki; "Anne, Elsa eve tekrar gelecek mi?"

Sahi? Ben tekrar eve gelebilecek miydim? Tander Merkezi'nin bir mahkûmu olarak serbest olmak, artık imkânsız olmuştu.

Aria, benim eve geri geleceğime inanmış olsa da bu asla olmayacaktı. Gidiyordum zorla. Tekrar gelemeyecektim. Ben o gün pes etmiştim. Üvey ailem de pes etmeliydi.

En başta bir kolumdan tutan robot yüzlü adam bile benim dediklerimi doğrulamıştı. "Oyalanma. Gel ve Tander Merkezi'ne katıl!''

Başımı yukarı ve aşağı doğru iki kere salladım. Kollarımdan iyice çekiştirerek tutup beni sürüklemişti.

SESSİZ ESARET √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin