İçimden bir "oh!" çektim ve birden silah sesi geldi. "Tak!"
* * * * * * * * * * * *
Ben bir an ne olduğunu anlayamadım ve birden yere yığıldım. Evet vurulan bendim. Tam karnımdan vurulmuştum. Adamların hepsi arabaya koştu ve gaza basarak gittiler. Babam o kadar telaşlıydı ki adamların peşinden bile gitmedi. O an hiçbir şey hissedemedim. Ne kolumu hareket ettiriyordum ne de başka bir yerimi. Annem beni öyle görünce o da bayıldı. Benim gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Sanki yoruluyordum. Uyuduğumda sonsuza kadar uyuyor olarak kalıcaktım. Son duyduklarım İbrahim Amca'nın ambulansı çağırması ve polislerin konuşması. Sonra da uykuya daldım.
Yazarın Anlatımıyla :
Ambulans 15 dakikaya geldi. Öykü'yü ve annesi Derya'yı ambulansa bindirdi. Hemen yola çıktı. Baharlar ve babası hemen arkalarından yola koyuldular. Emre'nin araba kullanacak hali yoktu. Bu yüzden arabayı İbrahim kullanıyordu. Hemen hastaneye vardılar. Akşam olduğu için çok trafik yoktu. Polisler hala o adamları arıyorlardı. Öykü'yü direk ameliyata alıp Emre ve Derya 'ya da sakinleştirici serum almışlardı. Bahar'ın annesi ve babası ise ameliyathanenin önünde bekliyorlardı. Onlar da en az Derya ve Emre kadar korkmuşlardı. Öykü içinde çok üzülmüşlerdi. Çünkü Öykünün küçüklüğünü, doğumunu biliyorlardı. 2 saatin sonunda ameliyathaneden bir hemşire çıktı. Hemen ne olduğunu sordular. Hemşire şöyle cevap verdi." Şimdi doktor gelecek o size durumu anlatır. " dedi ve gözden kayboldu. Ardından doktor çıktı. Şöyle söyledi. "Hastanın kurşununu çıkardık. Ama başka bir sorunla karşılaştık. Daha henüz tespit edemedik. Yoğun bakıma alacağız. Yakınıysanız bir kişi görüşebilir. Görüşecek olan kişi hemşireye söylesin o da kıyafet versin. Dedi ve o da gözden kayboldu. Bahar illa ben gideceğim diye tutturdu. Öykü'nün annesi ve babası hala uyanmamışlardı. Bu yüzden Bahar gidecekti. Kıyafetleri giydi ve kötü bir söz söylememek şartıyla içeri girdi. Öykü çok kötü gözüküyordu. Yüzü bembeyaz olmuştu. Her yeri kablolarla doluydu. Bahar Öykü'yü öyle görünce dayanamadı ve sessizce ağladı. Sonra da iyi şeyler söylemeye başladı. Öykü uyanacaksın biliyorum. Daha seninle çok fırına gideceğiz. Sen beni her sabah tersliycen sakın gitme gidersen sana küserim ona göre gözlerini açmanı bekliycem biliyorsun. dedi ve tam devam edecekken hemşire sürenin bittiğini söyledi ve son olarak şöyle dedi "Görüşürüz Öykü ama tekrar geleceğim " dedi ve çıktı. 1 saat sonra Öykü ' nün annesinin ve babasının serumu bitti. Kendilerine geldiler ve beklemeye başladılar. 2 saat sonra Öykü gözlerini açtı. Neler olup bittiğini anlamaya çalıştı. Doktor ona her şeyi anlatı. 2 Gün sonra taburcu oldu. Her hafta bir gün doktora muayene olmaya gelecekti ve ne olursa olsun sakın üzülmeyecekti.
Öykü 'nün Anlatımıyla :
"Sonun da evime geldim yaa. Orası çok kötüydü hep aynı yemeği yediriyorlardı. Kendi evin gibisi yok. " dedim sevinçle anneme ve babama. Beni böyle mutlu görünce çok seviniyorlardı. Benim hastalığım hala tespit edilememişti. Ben sevinçle odama çıktım ve odama yerleştirdim. Sonra tekrar aşağı indim. Ailecek film izledik. Çok mutluyum şu an. Ama şöyle bir şey var ben yine ekmek almaya gönderildim. Ama bu sefer ailemizin koruması Berk abiyle gidicektim. Tam yola koyuldum. Yine elime telefonumu aldım . Kulaklığımı taktım ama bu sefer dikkatli bir şekil de yola koyuldum. Bir süre sonra fırına girdim .Benim arkamdan 2 –3 kişi girdi sırayla ekmek alıyorduk ben yine 2 ekmek aldım. Sonra fırından çıktım. Tam telefonumu almak için elimi montumun cebine soktum. Elime bir kağıt geldi. Mavi bir kağıttı ve şöyle yazıyordu.
" Kurtulduğunu sanıyorsun değil mi ama öyle değil . Biz devre arasına girmiştik. 2. Yarıya saatler kaldı . Devre arasının tadını çıkar ÖYKÜCÜK."
"Çünkü daha yeni başlıyoruz... "
**********************************************************************************************
UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR BELKİ BAŞKA KİTAPLARA BENZETMİŞ OLABİLİRSİNİZ AMA TAMAMEN KENDİM YAZDIM .
BEN ÇOK UĞRAŞTIM UĞRAŞMAMA DEĞMİŞTİR İNŞALLAH. BEĞENMEYİ VE VOTE ATMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN.
**SILA TOKSOY**