4. Bölüm

249 37 14
                                    

T/N; buraya uzun bir not yazmak isterdim (bölümden uzun olmayacaktı, yemin ediyorum!), fakat şu an halsizim, hastayım. ve internet de doğru dürüst çalışmıyor.

distinct'i sildim. öhöm öhöm. ve. ne kadar oy vermişsiniz ya! yerim sizi *yanakları cıncıklamak için uzandı* 400+ okuma?! harikasınız, cidden, yemin ediyorum!

diğer bölüm hızlı gelebilir, uzun bir arayla sizi beklettim.

bol bol feels geçirin!

oy vermeyi, yorum yapmayı ve takipte kalmayı unutmayın! *şirince gülümsedi* *not biraz uzun oldu galiba*

***

@dancingjulia Thank you for your permission!

~4. Bölüm~

Gözlerimi açtım ve büyük bir şekilde esnedim. Haklıydım, uyku iyi bir fikirdi.

"Hey uykucu." dedi Zayn, gülerek.

Uyuklamak her zaman nerede ve kiminle olduğumu tümlükle unutmamı sağlıyordu, ama Zayn'in büyüleyici sesi beni gerçekliğe döndürmüştü.

"Hey, ne kadar zamandır uyuyorum?" diye sordum.

Kafamın üst kısmını kaşıdım, ve aniden dış görünümümü düşündüm. Bahse varım ki, kafam adeta bir sıçan yuvasına benziyordu. Tarağı çekip aldım ve dolaşıklığın içine salarak taramaya başladım.

"Neredeyse yedi saat. Uçağın iniş yapması için hâlâ iki saatimiz var. Ben yarım saat önce uyandım."

"Ah, teşekkürler." dedim, saçlarımı taramaya devam ederken.

Zayn'in yanında çirkin görünmeyi gerçekten istemiyordum. Saçları hâlâ nasıl bu kadar mükemmel görünebiliyordu? Ah, doğru, o mükemmeldi.

"Haha, bir domuz gibi horladığını biliyor muydun?" diyerek kendi kendine güldü.

Anında utandım. Bunun bir rüya olmasını ve o kelimelerin Zayn'in ağzından çıkmış olmamasını diledim, ama ne yazık ki, bu gerçeklikti. Ve gerçekliğin, beni kötü gösterme gibi bir huyu vardı.

"B-b-ben yapıyor muydum?" diye sordum, kelimelerimde dilim tökezlemişti ve bir domates gibi kızarmıştım.

"Evet, ve bu sevimli." Sırıttı.

"Ah haha." derken, bu iyiymiş gibi davranarak onunla birlikte güldüm, ama bu iyi değildi. Onun, bunun ne kadar şirin olduğuyla ilgili düşüncesini önemsemiyordum, bunu sindirmem hiçbir zaman mümkün olmayacaktı. Bu, bugün yaşanan en utandırıcı olaydı ve gerçekleşecek en kötü olayın az önceki olması için dua ediyordum.

Öteki iki saat Zayn'le aramızda bir çeşit sessizlik vardı, biraz da birkaç rasgele konuşma. Belki de, o kadar da çok ortak yanımız yoktu. Bunu düşündüğümde somurtmaya başladım.

Peki buna "Zıt Kutuplar" demiyorlar mıydı?

Kendime ne yapıyorum ben? Zayn'le daha yeni tanıştım. Başka bir şeye dönüşmeden önce, muhtemelen onunla güçlü bir arkadaşlık kumalıyım. Başka bir şey? Tanrım, büyük olasılıkla, beni o şekilde beğenmiyor bile. Ama benimle flört ediyor, değil mi? Bunu hiçbir zaman olmayacak ve gerçekleşmeyecek şeye yorumluyorum.

Okula birlikte gidecektik, bu yüzden pozitif kalmaya çalıştım ve onu her gün göreceğim gerçeğini düşündüm.

+++

"Bayanlar ve baylar, yere inmek üzereyiz, lütfen kemerlerinizi bağlayın." dedi uçuş operatörü.

Bu sözleri duyduğumda o kadar rahatladım ki. Uzun zaman sürecinde bu koltukta oturmamdan sonra, kalçam sızlamaya başlamıştı. Ama diğer taraftan, Zayn'i terketmek, ve annemle karşılaşmak istemiyordum.

Uçak indiğinde, eşyalarımı aldım ve Zayn'in arkasınca çıkışa ilerledim. Telefonumu elime aldım. İngilterede saat neredeyse 11'di. Amerika'yı terketmeden önce telefonlarımızın servis ve saatini değişmiştik, iyi ki, bu çalışmıştı.

Nihayet uçaktan inip, büyük olan İngiltere Havalimanına girdik. Arkamı döndüm ve Zayn'le yüz yüze geldim. Ona, buraya taşınmam konusunda beni rahatlattığını söylemek istiyordum. Ariana ve Luke kadar iyi birileriyle karşılaşamayacağımı söylediğimde çok yanılmıştım. Ve hey, o flört edebiliyorsa, ben de edebiliyorum. Fakat Zayn'in konuşması beni düşüncelerimden arındırdı.

"Hey, seninle tanışmak gerçekten güzeldi. Yakında görüşürüz, tamam mı?" dedi Zayn, ben konuşmak isterken.

Seninle tanışmak gerçekten güzeldi? Yakında görüşürüz? Hepsi bu muydu?

"Evet, seninle de. Okulda görüşürüz." dedim, incinmiş gibi görünmemeye çalışarak. Ona, ne demek istediğimi söyleyecektim, fakat bu, artık o kadar da önemli değildi. Güçlü olmaya karar verdim ve ona sarıldım. Bu biraz garipti, ama en azından sarılmama karşılık verdi.

"Görüşürüz, Perrie."

"Görüşürüz Zayn." El salladım.

Buraya taşınma konusunu benim için az da olsa basitleştirdiğini söylemek istiyordum. Benden, benim hoşlandığım şekilde hoşlanmadığı hissine kapılmıştım.

Bagaja doğru gitmeye başladım. Adamım, bundan nefret ediyorum. Çantalarını herkesten önce bulma çabalarında olan insanlarla uğraşma modumda değildim.

Uzak bir mesafede, "Perrie, Perrie!" diye çağıran ses duydum.

Annem olmadığını umarak arkama döndüm. Şans benim tarafımdaydı, bu Zayn'di. Bana ne söyleyeceğini merak ederek gülümsedim.

"Hey Perrie, bekle!" Bana yetişmek için hızla ilerlemeye başladı.

İnsan toplusunun yararak ona doğru yürüdüm.

"Perrie." dedi Zayn yeniden, soluklandığında. Telefonunu bana uzattı. "Numaranı almak imkanım olmadı."

Kalbim bu dört kelime ile daha hızlı atmaya başladı. Başkaları için anlamsız, ancak benim için her şeydi.

"E-evet, b-benim de." diye kekeledim ve kızardım.

Aman Tanrım, Perrie, bir salak gibi görünüyorsun. Böyle heyecanlı olmaya bir son ver.

Daha sonra kendi telefonumu da ona verdim ve kulaktan kulağa sırıttım. Beni daha sonra görecek olmasını gözardı ederek, sadece bunu yapmak için buraya kadar geldiğine inanamıyordum. Düşüncesi beni coşkulandırdı. Belki de, az da olsa ilgileniyordu...

Zayn telefonumu geri verdi ve beni kendine çekerek büyük bir peluş ayıcık gibi sarıldı. Vay canına, güzel kokuyordu. Vanilya gibi. Mhm, favori kokum. Onu bırakmak istemiyordum. Vücutlarımız hariak bir şekilde birleştiğinde ona daha da sıkı sarıldım.

Benden ayrıldı ve ebeveynleri gibi görünen insanlara doğru yöneldi. Ebeveynleri olmalıydı, tıpkı ona benziyordular. "Seni yakında göreceğimi umuyorum, Edwards!" dedi keyifle.

Edwards. Edwards.

Bunu kafamda, kendi kendime tekrarladım. Edwards. Bunu sevdim. Bunun soyadım olduğu gerçeğini kayıtsız bırakarak, benim için artık bir takma isminin olmasına mest olmuştum.

"Aynı şekilde umuyorum, Malik!" Bir takma isim yaratmaya çalıştığımda arkasından seslendim, fakat bu bende, hiç çekici olmuyordu. Sadece o yaptığında güzel oluyordu.

Okulların başlamasına kadar hâlâ iki ay vardı, böylece yaz tatili sürecinde buluşma şansımızın olacağını umuyordum. Umutlarımın fazla yüksek olmaması için çabalıyordum, onun kendi arkadaşlarının olduğunu biliyordum, ama en azından hatırlanacağımı, söz verdiği şeyi yapacağını umuyordum.

Yeniden, umutlarımın fazla olmaması için kendimi uyardım. Hep yaptığım bu oluyor, ve sonuysa incinmemle bitiyordu.

Biri omuzuma vurduğunda bagaja gitmek için yol almıştım. Kim olduğuna baktığımda annem olduğunu gördüm.

"Beni unuttun mu?" dedi, sırıtmayla.

Sadece çalışabilirdim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 14, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Saving Perrie [dancingjulia'dan çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin