(Multi İçeriği: Açken sen, sen değilsin.)Bir ormanın içindeydik. Her yerde ağaçlar ve ne olduğunu çözemediğim bir ışık vardı. Jonah karşımda duruyordu.
- " Hadi Alya, benimle gel."
Ona doğru adım atmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Sanki aramızdaki mesafeler beni tutmuş gitmeme izin vermiyordu. Jonah sadece bakıyordu.
- " Jonah..."
Gidemiyordum. Başıma saplanan ağrıyla etraf dönmeye başladı. Sonra Jonah'a baktım. Yerde acı çekiyordum. Ağzımda oluşan kan tadını umursamadan bağırdım.
- " Jonah yardım et!"
Bana son kez daha baktı.
- " Jonah beni bırakma!!"
Gelmiyordu, bakmadı bile, sonra o ağrı yeniden saplandı.
Etraf bulanıklaşarak karanlığa bürünürken arkasını döndü ve ilerlemeye başlamıştı.Jonah'ın ardından bir çift ayak gördüm, başımı kaldırdığımda yüzü net olmayan bir kadın bana bakıyordu.
Gözlerimi araladığımda bir an çığlık atmıştım. Az önce kabus görmüştüm. Elimle alnımdaki teri sildiğimde başımda endişeli duran Jonah'ı gördüm.
- " Alya, iyi misin?"
Sesi telaşlıydı. Hızlı hızlı nefes alırken
- " İyiyim, kabus gördüm."Sonra elime hızla bir bardak su tutuşturdu. Sudan bir yudum aldığımda, Jonah'a baktım. Beni bırakmayacaktır değil mi? Bu sadece kötü bir kabus, gelip geçici...
Ona sarıldığımda derin derin nefes alıyordum. Ben sarılınca o da bana sarıldı. Sonra yavaşça kolları arasından geri çekildim.
- " Şimdi iyi misin?"
- " Benden gitme Jonah."
Dediğimde gözümden bir yaş aktı. Dediğim cümleyi anlama çalışıyordu. Ona tekrardan sarıldım. Ağlamaklı sesim fısıltı gibi çıkmıştı.
- " Lütfen benden hiç gitme..."
Derin bir nefes alıp devam ettim. O ise bana sarılıyordu ve sessizce dinliyordu.
- " Benim senden başka kimsem yok."
Bir yaş daha aktı.
- " Seni seviyorum, beni sakın bırakma..."
Dediğimde daha sıkı sarıldım. Gözyaşlarım t-shirtünü ıslatırken o da kulağıma fısıldadı.
- " Asla, seni bırakmam. Lütfen ağlama artık."
Dediğinde kolları arasından ayrıldım. Sonra elleriyle önce göz yaşlarımı sildi. Gülümseyerek başımı tekrar yastığa gömdüm. Sonra kolları belimi sardı. Bu sefer daha sıkı sarılıyordu. Burnunu boynuma gömdüğünde nefes alıp verişi bende gıdıklanma hissiyatı veriyordu ama bunu sorun etmemeye çalıştım. Gözlerimi yavaşça kapattım ve tekrardan uykuya teslim oldum.
Sabah gözlerimi araladığımda güneşin pencereden aydınlattığı odada hâlâ belime sarılı kollar vardı. Yavaşça kolları arasından ayrıldım ve ona döndüm. Hâlâ uyuyordu. Küçük bir çocuk gibiydi. Ellerimi saçlarına daldırdım. Ben saçlarıyla oynarken daha da mayıştı. Tanrım duygularıma hakim olamıyorum. Yiyeceğim bu çocuğu ya... Sonra yavaş yavaş mavilerini araladı.
- " Günaydın."
Cevap vermek yerine gülümsedi. Kafasını yastıktan hiç kaldırmadan öylece tekrar gözlerini kapattı. Ben hâlâ elimle saçını okşarken tekrar gözlerini açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onun Mavileri | Jonah Marais
Fanfiction- Demek en sevdiğin renk mavi? dediğinde gökyüzüyle birleşen denizin maviliğine baktım. - Maviyi severim ama en çok senin mavilerini seviyorum... Selaamm! Ben Alya Geller. Onları tanıdığımdan beri bir yüz aklımdan hiç gitmedi. O yüz kimin mi? Jonah...