7 | Zayn | "Coffee."

46 4 0
                                    

Artık onun gerçekten her konuda farklı olduğuna emindim.

Onu istiyordum. Yanımda olmasını, istediğimde ona sarılabilmeyi, öpebilmeyi, birlikte eğlenmeyi, sadece benimleyken sevimli bir şekilde pijamayla gezmesini, sadece bana dil çıkarmasını, hatta bana bağırmasını, sinirlenmesini bile istiyordum.

Artık buna emindim. Ondan hoşlanıyordum. Aşırı hoşlanıyordum. Ve herhangi biri bu kadar kısa sürede bir kıza karşı böyle hissedeceğimden bahsetseydi sadece kahkaha atarak gülebilirdim.

Belki de böyle hissetmem zararlıydı ama gerçek şu ki, bu umrumda bile değildi. Gözlerimi ondan alamıyordum ve sadece bir kere bakmam, onunla ilgili milyonlarca düşünceye dalmam için yeterliydi.

Hayat arkadaşım dediğinde sevgilisi olduğunu düşünmüştüm. O an ki hislerimi tarif edemezdim. Sadece ölüyor gibiydim. Neyseki bahsettiği Liana'dan başkası değildi. Hala onun bir erkek arkadaşı olup olmadığını ya da birinden hoşlanıp hoşlanmadığını bilmiyordum ve bunu farkettiğimde çıldıracak gibi olmuştum. Onu çocuklardan bile kıskandığımı farketmiştim. Çünkü o hepsine gülüyordu ve kıskançlık konusunda kendime sınır koyamamaktan nefret ediyordum. Bunu aşmalıydım.

Şimdi arabada hastaneye gidiyorken yanımda oturuyordu ve onu deli gibi izlememek için ciddi bir iç mücadele veriyordum. Liam Liana'ya müziklerini karıştırabileceğini önerdiğinde Liana ön koltuğa oturmuştu. Bu benim için daha iyi olmuştu ve Nima'nın yanındaydım.

Liam ve Liana kendi aralarında neyden bahsettiklerini bilmediğim bir konuyla ilgili konuşurken Nima'ya kısa bir bakış atmaya çalıştım fakat pek başarılı değildim. Aramızda koca bir balon topluluğu vardı ve bu rahatsız ediciydi. Ona uzak olmak istemiyordum. Fakat yakın da olamıyordum. Balonlar, araba her hareket ettiğinde farklı yerlere gidiyor ya da başıma çarpıp duruyordu. En sonunda bu sinir bozucu şeye katlanamayarak balonları ittim.

"Hey! Onları tutmalısın. Patlayabilirler." dedi balonların arkasındaki Nima.

Onu görememek cidden fazla sinir bozucuydu. Çok fazla.

"Bana çarpıyorlar. Bunun ne kadar rahatsız edici olduğunu bilemezsin." dedim lanet olası balonlara öfkeyle bakarken.

Ve saçımı bozuyorlardı.

"Tabii ki bilirim. Şu an saçlarım elektriklendikleri için neredeyse tavana değiyor!" dedi sitem ederce.

"Tanrım, benimde!" dedikten bir kaç saniye sonra balonlar şiddetli bir şekilde hareket etti ve Nima yanımda belirdi. Az önce oturduğu yere doğru balonları itmesine rağmen, hala bir kaçı yanımızdan ayrılmamak için ısrarcıydı.

"Lanet olsun! Şu halime bir bak." dedi yüzünü bana döndüğünde.

Tam olarak bana yaklaşmış bir şekilde yanımda oturuyordu. İlk defa onunla bu kadar yakındım. Bu farklı hissetmemi sağlamıştı. Ve o bana böyle bakarken ne diyebileceğimi hiç bilmiyordum Sadece onun bu haline gülmekle yetindim.

"Ah, durumun ne derece vahim olduğunu tahmin edebiliyorum." dedi ve koltuğa yaslanıp önüne gelen balonlardan birini tekrar itti.

O an ona bir kez daha sarılmak istemiştim. Aslında bunu her an istiyordum. Ah, beni bu kadar etkilemesi hiç iyi değildi.

***

Kısa bir yolculuğun ardından arabadan indiğimizde hem balonlardan kurtulduğuma seviniyor, hem de Nima'nın yol boyunca içime çektiğim, kendine özel kokusundan mahrum kalacağım için üzülüyordum.

Elindeki balonları zaptetmeye çalışırken homurdanmasına istemsiz gülümsemiştim. Çok sevimli gözüküyordu.

"Bunları taşımama yardım etseniz hiç de fena olmaz, yoksa uçacağım." dedi balonları bana uzatırken.

Elinden balonları alırken Nima'nın balonlarla uçma fikrine daha çok gülmüştüm.

"Size yardım etmeme izin verin Madam." dedim öne doğru eğilirken.

Bu hareketime gülerken daha güzel görünüyordu ve bu beni ciddi anlamda çıldırtıyordu.

"Çok centilmensiniz Bayım." dedi gülümseyerek.

Ve o an Amerika'ya gitmekten nefret ettim. Her zaman onunla olmak istiyordum.

"Hey, oyalanmayı kesin ve hızlı olun. Pastayı Niall taşıyor!" dedi Liana önümüzde yürürken.

Ve Niall'ın pastayı taşıması cidden riskliydi.

Hızlı adımlarla hastaneye giriş yaptığımızda balonlar ile yüzümü saklamaya çalıştım.

Çocuklarında kendilerini bir şekilde gizlemeye çalıştığını farketmiştim. Kimse şu an çılgın bir hayran topluluğuyla uğraşmak istemezdi.

Merdivenlerden hızla üçüncü kata çıkarken Theresa için mutluydum. Onu mutlu etme fikri yi hissettirmişti. Hepimiz 28 numaralı odanın önünde durduğumuzda Nima gözlerine kadar ulaşan mutluluğuyla gülümseyerek bana baktı ve bu daha çok teşekkür ederce bir bakıştı. Çok içten ve sıcaktı. Bana böyle bakması için her zaman her şeyi yapabilirdim.

Ona gülümsedim.

Liana son kez heyecanla Nima'ya baktı. Odanın kapısını tıklatıp içeri girdiğinde arkasından Nima'da içeri girdi. Ardından balonlarların arkasında saklanmaya çalışan biz odaya girmiştik.

Yatakta yatan küçük kıza balonları bırakarak doğum günü şarkısı söylemeye başladığımızda adeta donmuş gibiydi. Elleriyle ağızını kapatarak ağlamaya başlamıştı. Yanındaki annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın da şaşkın ve kızının yaşadığı mutlulukla mutlu gözüküyordu.

"Aman tanrım..." diye fısıldadı Theresa.

Önce Harry, ardından Niall, Louis, Liam ve ben Theresa'ya sarıldık. Hala inanamıyor gibi gözüküyordu ve masmavi gözlerinden mutluluk akıyordu.

İşimizin en çok da bu kısmını seviyordum. Mutlu etmeyi.

***

Harika geçirdiğimiz bir saatin içinde Theresa için şarkı söylemiş, pasta kesmiş ve ona çok fazlaca inanmasını söylemiştik. Hayat vazgeçmek için fazla güzeldi.

Aynı zamanda One Direction olmamızın hemşireler için geçerli olmadığını öğrenmiştik. Bir hasta odasında sekiz kişinin olmasının onlar için hiçbir bahanesi yoktu.

Yolu uzatmak gereksiz olduğu için Louis, Niall ve Harry, Nima ve Liana ile hastane çıkışında vedalaşıp evlerine dönmek için çoktan bizden ayrılmışlardı. Liam ile birlikte kalmıştık.

Dönüşte Liana arkaya oturmayı tercih ettiği için Liam ile birlikte önde oturuyordum. Lanet olsun ki bu sefer arkada balonlar yoktu ve bende öyle.

Yolculuk sessiz bir şekilde devam ederken herkes yorgun gözüküyordu. Ben ise zihnim, dakikalar sonra Nima'dan ayrılacağım ve bir daha ne zaman görüşeceğimizin belli olmaması gerçeği ile alarm verirken kendimi fazla dinç ve bir o kadar da kötü hissediyordum. Kesinlikle ona bu kadar alışmamalıydım.

Araba durduğunda ve liam bana baktığında derin bir nefes almıştım. Ardından kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Liam da ardımdan çıkıp kapıyı kapatırken Nima ve Liana da arabadan çıkmıştı.

Ondan ayrılmak istemiyordum. Cidden, bunu hiç istemiyordum.

Havada oluşan sessizliği gülümseyerek "Görüşürüz." diyen Liam bozmuştu.

"Hey, bir kahve bile içmeden mi gitmeyi düşünüyorsunuz yoksa?" diye sordu Liana gülerek. Ve bu fikirle ciddi anlamda sırıttım.

Nima'nın bu fikirden bizimle birlikte haberi olduğu farkediliyordu fakat onun için de bir sorun yokmuş gibi görünüyordu.

"İyi fikir. Hem bugün çok da yoruldunuz." dedi Nima gözlerime bakarken. "Teşekkür olarak kabul edin." diye devam etti ve gülümsedi.

Aklımı başımdan almaya çalışıyordu. Ve çok da iyi başarıyordu.

"Hem sana şu bahsettiğim şarkı sözlerini de gösteririm Liam." dedi Liana Liam'a lütfenkalınbakışı atarken.

Liam bana baktı ve sırıttı.

"Hadi gidip kahvelerimizi içelim!"

BELIEVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin