"Merhaba"
İçeride yoğun bir küf kokusu vardı. Kapıyı açtığımda etraftaki tozlar havaya kalktı. Elimi kendime yelpaze yapıp bir kaç kez öksürdüm. Arkamı dönüp çıkmama iki saniye kalmıştı. Burda uzun süreden beri birinin yaşadığına emin değildim. O sırada bir ses duydum.
"Hoşgeldiniz" dedi bir kadın sesi. Durdu. Benden cevap bekliyordu.
"Fal baktırmaya mi geldiniz?"
"E...ev..evet" diye kekeledim.
Kadın başıyla arka tarafı işaret etti.
"Buyrun" dedi
Gösterdiği tarafa doğru baktım. Şu an durduğım yer yeterince karanlıktı. Daha diplere doğru gitmeye niyetim yoktu. Gergin gergin gülümseyip kadına baktım
"Esasında ben yanlış geldim sanırım"
Kadın bendeki gerginliği anlamış gibiydi.
"Gerilicek birşey yok" dedi ve arkasına dönüp birkaç düğmeye bastı. Dükkan aniden aydınlandı. Doğrusunu söylemek gerekirse böyle daha korkunç olmuştu. Ertaftaki doldurulmuş hayvanların boş gözlerine bakmamaya özen göstererek kadına döndüm. Ve şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Dükkanın sahibi pek de beklediğim gibi çıkmamıştı. Kadın -genç bayan daha doğrusu- kızıl saçlarını elleriyle arkasına atıp güzel yüzünü ortaya çıkardı. İçtenlikle gülümsedi. Bana doğru yürüyüp elini uzattı.
"Melanie Salvatore" dedi
Uzattığı eli sıktım
"Güzel soyad" diye fısıldadım duyduğundan emim değildim.
Daha yüksek sesle "Destiny Summer" dedim.
"Güzel isim" dedi porselen gibi dişlerini çıkarp gülümsedi. Bana iyice yaklaştı Boyu benden baya uzundu. "Böyle şeylere meraklımısınız?"
"Ah, hayır açıkçası bu ilk kez fal baktırışım olacak"
"Harika" diye şakıdı ve hızlıca arkasını dönüp oval masaya doğru yürüdü.
Onun peşinden gidip karşı tatafına oturdum.
"Eller" dedi. Avuç içlerim dışa dönük bir şekilde ona uzattım.
Bir süre baktı. Bu süre gittikçe uzamaya başladı. Rahatsız olamaya başlamıştım. Soru sorucaktım ama işini bölmekten korkuyordum. Aniden başını kaldırdı.
"Hastaneye gitmelisin" dedi ciddi bir şekilde. Az önceki sevecenliğinden eser kalmamıştı. Gözlerine baktım. Rengi değildi kızın gözlerindeki enteresanlık, bakışlarındaki onaylamaydı. Kaskatı kesildim.
"Neden?" dedim aynı ciddiyetle.
"Yani bilmiyorum.." diye ağzında birşeyler geveledi. Sonra yüzü endişeyle gerildi. "Yani kötü bir şey değil tam ımmm... belki bir ziyaret olabilir... yada belki sadece ...ımm" Yüzü iyice soldu. Neden böyle bir şey dediğini bilmez gibiydi. Başını eğdi ve gözlerini ellerimde biraz daha gezdirdi. Bir anda içim öfkeyle doldu ve elleriöi ani bir haraketle çektim. Melanie irkildi.
"Hastane" dedim öfkeden nefes nefese kalmış bir sesle "Hastaneyi nerde gördünüz?" Avucuma baktım sonra ona gösterdim."Burdan kimse bir hastane çıkaramaz veya oraya gitmem gerektiğini" Şu an resmen bağırıyordum. Melanie korku dolu gözlerle bana baktı. "Bütün falcılar gibi yalancısınız, Hastaneymiş PEH!!! Hükümet sizin insanları dolandırmamanız için bu yerleri kapattırmalı." Ayağa kalktım ve kapıya doğru hızlı adımlara yürüdüm.
"Rüyalarını önemse" dedi Melanie. Söyleyiş şekli kanımı dondurdu ama sadece saçmalıyordum eminim o böyle bi yerde yaşamaktan keçileri kaçırmıştır. Sinirle bir kahkaha attım ve dükkandan çıktım.
Önüme çıkan ilk taksiye bindim.
"Nereye?" diye sordu şoför.
"Siz ilerleyin" diye cevap verdim "ben yolu tarif edeceğim"
Nereye gideceğimi bilmiyordum. Şöföre ana yola çıkmasını söyledim. Şansıma trafik vardı. Kafamı cama yasladım ve gözlerimi kapattım.
Bir korna sesiyle yerimden sıçradım. Yağmur başlamıştı. Camdan geldiğimiz yere baktım. Önümüzde bitmek bilmeyecek bir trafik vardı. Gözlerimi etrafta gezdirmeye devam ettim bellirli bir noktaya takılı kalana kadar.
& NYC HASTANESİ &
Derin bir nefes aldım. Şöföre burda ineceğimi söyledim. Cüzdanımdan hızlıca para çıkarıp adama verdim. Taksiden indim. Yağmur artık baya hızlanmıştı. Yağmurdan korunabilmek için çantana kafamın üstünde tuttum. Hastaneye doğru yürüdüm.
Hastanenin önünde bir polis arabası duruyordu. İçinde iki tane polis donutlarını yiyorlardı. Silahları yanlarında ve gözleri tetikteydi. Bir anda yaptığım şeyin ciddiliği kafama dank etti. Hapise girebilirdim. Yıllarca belki sonsuza dek. Şu an Daniel uyanmış, çoktan ifadesini vermiş olabilirdi. Ya da uyanamamış ve benim yüzümden hayatını kaybettmiş olabilirdi. Yaptığım şeyin yükü omuzlarıma bindi. Kollarımı yana açtım. Gözlerimi kapayıp yüzümü yukarıya çevirdim. Sırılsıklam olmuştum. Büyük ihtimalle şu halimle dışardan bir deliye benziyordum.
Yağmur damlaları yüzümü yalayıp geçerken bu sabahki rüyamı düşündüm. Gözlerimi açtığımda kendimi o ormanda bulucakmışım gibi hisettim. O an kararımı verdim. Ne olursa olsum Daniel'ı görücektim. Beni duymasa bile ondan özür dileyecektim.
Hastaneye girdim. Su damlaları kıyafetlerimden damlıyordu. Sekreterin yanında ulaştım. "Dün akşam buraya getirilen Daniel'ın odası nerede acaba"
Sekreter bana baktı.
"Tam olarak neyi oluyorsunuz?
"Arkadaşı"
Kadın, arkasını döndü ve telefonla birilerini aradı.
"Polisler ifadenizi alıcak" dedi kadın geri döner dönmez.
Gerildim "Tamam" dedim "Daniel'ı görebilirmiyim?"
"Şuan komada normalde sadece aileye izin veriliyor ama şu ana kadar gelen sadece sizsiniz yani girebilirsiniz"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hikayelerin Şehri
Фэнтези"Kendimi New York'a bıraktım beni istediği yere götürücekti her zaman yaptığı gibi. Bu Diana Destiny Summer'ın hikayesi ve işte bu da bitişi"