Bu bölümün şarkısı The Neighbourhood- You Get Me So High :)
Harry telefonu yatağına koyup aşağı kata indi.Merdivenin son basamağında omzunu duvara yaslayıp masada yemek yiyen ailesini izledi.Sirius onu görünce ağzındaki lokmayı yutup gözlerini hafif büyüterek Harry'i masaya çağırdı.Harry yanlarına giderek boş sandalyeye yani Remus ve babası James'in ortasına oturdu.
Lily ona gülümseyerek tenceredeki yemeklerden tabağına koydu.Herkesin gözü Harry'nin üzerindeydi bir kaç saniyeliğine.Harry muhtemelen geç kaldığı içindir diye düşündü.Ta ki babası ona partiyle ilgili soruyu sorana kadar.
"Bize partiden bahsetmedin Harry."
Harry göz ucuyla babasına ve annesine baktı."Zaten gitmeyi düşünmüyorum baba,sakin olabilirsiniz bu konuda."
Lily omuzlarını düşürdü ve en yakın arkadaşı Remus'a baktı.Tanrım nELeR oLuYoRdU?
Remus çatalını bırakıp Harry'e baktı;
"Harry benim de yolum oradan geçiyor seni bırakabilirim istersen."Sirius amca ona dönüp "Oradan mı geçiyor?" dedi fakat Remus onu takmamıştı.
"Hayır, cidden buna gerek yok Remus amca."
James ikisine de bakıp konuya dahil oldu.Evet tekrardan.
"Onu iki-üç saat sonra geri alırsın Remus değil mi?"
Remus sırıttı ve merak etmeyeceğini söyledi.Galiba ailem benim adıma kararlar almaya başlamıştı ki, bana söz hakkı hiç gelmiyordu.Konu kapandıktan sonra Sirius her zamanki gibi eski okul zamanlarından bahsetmişti ve Snape'in ne kadar uyuz olduğunu anlatmıştı.James de Lily'i nasıl tavladığını anlatıp Harry'e ilişki tavsiyesi vermişti.Herkes gülümseyip kahkahalar atarken vakit su gibi geçmişti.
İşte Harry bunu seviyordu.Tüm ailesinin hep bir arada olmasını.Derken Harry'nin telefonu çaldı.Harry iç geçirerek eline telefonu aldı ve ekrana baktığında çatalı masaya fırlatıp sandalyeden hızlıca kalktı.Draco onu neden arıyordu ki?! Ailesine ne diyecekti? İlla duyacaklardı.
Hızlıca bahçeye çıkıp telefonu açtı."NE VAR DRACO?"sesi biraz yüksek çıkmıştı ama olsun.
"Sakin ol." diye onu sakinleştirdi Draco."Sadece geleceğinden emin olmak istedim." diyerek devam etti.
"Evet Draco, eğer beni aramazsan gelirim." Harry sesini alçaltmıştı.
"Konumu biliyorsun yani?" diyerek sırıtınca Harry göz devirdi.
"Görüşürüz Draco" lafı uzatmadan kapatmıştı telefonu.
Harry odasına hızlıca gidip dolaptan tişört ve gömlek aldı.Gömleğin düğmelerini açık bırakmıştı.Kapatınca kendini fazla beyfendi hissediyordu.Saçlarını olduğu kadarıyla düzeltti ve aşağı kata inip Remus amcasının arabasına bindi.Koltuğa oturup Remus'u beklemeye başladı.*Pansy ve Draco*
Telefonu kapatırken gülümsemiştim.Nedenini bilmiyordum.Pansy kırmızı plastik bardakları yerleştirirken bana bakıyordu.Onun bana baktığını sonradan fark etmiştim.Bakıp kaşımla "Ne var?" bakışı yaptım.Tamam böyle bir bakış var anladınız işte."Onunla konuşurken gülümsedin Draco."
Elimdeki elmadan bir ısırık alıp ona baktım.
"Yani?" Pansy bir bardağı kafama fırlattı ve yanıma yaklaşmıştı.O sırada ben de kafamı tutuyordum.Aslında plastik olduğu için acıtmamıştı ama rol yapmayı seviyordum, herneyse."Çok gaysin Draco,çok"
Pansy yanımdan omzuma çarparak geçmişti.Arkamı dönüp onu izledim.
"Sen de çok salaksın.Ayrıca neden aşk hayatım seni bu kadar ilgilendiriyor." Bunu dedikten sonra Pansy ve ben aynı anda gözlerimizi büyütmüştük.Tanrım, şimdi yanlış anlayacaktı.Elimi ağzımla kapattım ve onun "Sen dedin ben değil." demesine cevap vermedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Lune French Love
FanfictionBu hikayeyi The Neighbourhood dinlerken yazdım. Bence bir bakın:)