I

5K 160 54
                                    



Aylar sonra herkese merhaba👋🏻 Başka bir kitapla burada olmak ve size başka bir kurgudan selam vermek garip bir his. Ancak daha fazla dayanamadım, hayatımın bir köşesinde olmanıza çok alışmışım ve görüşlerinizi alamadan edemiyorum 🤭 Aklımda ilk bölümün altında hepinizi yavaş yavaş toplamak var, siz toplanırken ben taslakta bölüm yazmaya devam edeceğim ve ortalama on bölüm civarı stokladıktan sonra burada ikinci bölümden itibaren sistemli bir yayınlama metodu uygulayacağız. Bu süreçte sabredemeyeceğini düşünenler ilk bölümü okumasın ve döndüğüm zamana kadar okumayı ertelesin. Diğerlerini ise bölümle, yeni kurgumla baş başa bırakıyorum☺️

~
07. 04. 2020

~

Gökyüzünün griye çalan bulutlarının altında kalmış; bir ya da en fazla iki katlı, bazısının yer yer çatlamış camlara ve bazısının da yıpranmış, evi yeterince muhafaza edemediği ta karşıdan belli olan kapılara sahip evlerin bulunduğu mahallede kapı önleri sıklıkla yana beriye devrilmiş, asfaltın açık renk zeminini kirleten çöp poşetleriyle doluydu ve bu poşetlerden sızan kirli suyla insanda tiksinti bırakan bir görünüm almıştı.

Sokaklardan herhangi birine daldığınızda izlenen yol insanı mutlaka yırtık terlikli yahut terliksiz, eli yüzü kir içinde ve daima koşuşturan çocuklarla kesiştiriyordu. Pek az kapının önünde araba bulunuyordu ve onlar da kenarı köşesi çizik içinde, hurda sayılabilecek türdendi. Mahalleye sinmiş ve gezinenin ciğerlerine nüfus eden koku ağırdı, öyle ki insanın yakasını yakalayıp bir daha hiç bırakmayacakmışçasına asılan alacaklıya benziyordu.

Tasvirinin insana sıkıntı ve elemden başka bir şey vermesi mümkün olmayan bu mahallenin ortasında duran, park edilmeye lüzum dahi görülmemiş beyaz bir araba civarın standartlarına kıyasla oldukça lüks olduğundan eğreti duruyordu. Önüne bırakıldığı küçük ve bakımsız bahçeli, iki katlı evin ilk katına ziyaretçiydi arabanın sahibi olan adam fakat yüzü göstermekten kaçınmadığı yoğun bir hoşnutsuz ifadeye bürülü olduğundan burada olmaktan memnun olmadığı suratından netçe okunuyordu.

Koridorunda gezdiği küçük evin kapılarını elinin ucuyla, adeta hastalık kapmaktan korkarcasına itiyor; rutubetin sararttığı ve oldukça büyük izler bıraktığı tavanı, soyulmuş parkeleri ve soluk pencereleri süzdükten sonra içeriye adım atmaya gerek duymadan bir diğer odaya buruşuk yüzü ve isteksiz adımlarıyla, konuşulmamış bir görevi yerine getiriyormuşçasına ilerliyordu. Kim bilir, belki de bir benzerine dahi rastlamadığı bu mekanın içine saldığı hayret ve biraz da bir canlının burada hayat sürme ihtimalinin verdiği korkuyla; peşine takılmış cılız, kısa boylu, ufak tefek ve tek derdi evini kiraya vermek olan adamın farkına bile varmıyor, söylediklerini duyamıyordu. Ev sahibi ellerini karnında saygıyla birleştirmişti ve dikkatli bir ilgiyle olası müşterisinin gözünün içine bakarken, "Kapıları yenileriz beyim, duvarlar da boyanır... Bizim bakkalın oğlu Hamdi var, anlar boyadan, bir günde hallediverir," diyerek müşterisinin yüzündeki sıkıntılı, hatta ıstıraplı ifadeyi biraz olsun sarsabilmeyi hedefliyordu ancak nafileydi.

Yüzeysel göz gezdirmeye evin küçük alanı da eklenince ev turu çabucak sona ermişti ve genç adam bu anın gelmesini bekliyormuşçasına hızlı adımlarını, hiç geriye bakmadan sokak kapısına çevirmişti. Adımların yönü ve hızı ev sahibini duraklatamamış, mesafeyi açmadan tekrar müşterisinin peşine takılarak konuşuyordu: "Hemen karar verme beyim! Bu ev güzel bir bakımdan sonra cillop gibi olur. Hem yalnız adam değil misin? Tam sana yetecek boyutta işte!"

Genç adam ufak bahçenin küçük ebattaki yolunu birkaç saniyede aştı ve yüzündeki buruşukluğu gevşetmeye çalışarak var gücüyle ardına dönüp kamburlaşmış ihtiyara baktı ve "Düşüneceğim!" dedi, bunun bir nezaket borcu olduğunu aklından geçirerek.

HOYRAT PUSULAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin